18-Kehf Suresi 21. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve böylece onların ahvaline başkalarını muttali kıldık ki, vaad-i İlâhînin şüphesiz bir hak olduğunu ve Kıyametin vukubulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. O sıradaki, (o şehir ahalisi) aralarında onların işlerine ait münazaada bulunuyorlardı. Binaenaleyh dediler ki: «Onların üzerlerine bir bina yapınız.» Onları, Rableri daha ziyâde bilicidir. Onların işine malumatları galip olanlar da dedi ki: «Elbette onların yanlarında bir mescid ittihaz edineceğiz.» |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve böylece onların hallerine başkalarını muttali kıldık ki, vaadi ilâhinin şüphesiz bir hak olduğunu ve kıyametin vuku bulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. 0 sıradaki, -o şehir ahalisi-aralarında onların işlerine ait tartışmada bulunuyorlardı. Binaenaleyh dediler ki: Onların üzerlerine bir bina yapınız. Onları Rableri daha iyi bilicidir. Onların durumunu anlayanlar da dedi ki: Elbette onların yanlarında bir mescid edineceğizdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, ashab-ı kehf in durumlarından insanların haberdar olmalarındaki hikmet ve faydaya işaret ediyor. Onların sayıları hakkında ihtilâfa düşülmüş üzerlerine bina veya mescit yapılması istenilmiş olduğunu bildiriyor. Ve onları sayıları hakkında başkalariyle münakaşaya lüzum bulunmadığı ve onlara dair başkalarından bir fetva istenilmemesi beyan buyurulmaktadır. Şöyle ki: (Ve böylece) o mağaradaki gençleri koruyup asırlarca uyku halinde muhafaza ettiğimiz gibi (onların) şaşılacak (hallerine başkalarını) da (muttali kıldık ki) o başkaları da (Allah'ın vadinin) insanları öldürdükten sonra yeniden hayata kavuşturacağına ve müminleri cennetlere ulaştıracağına ait ilâhî müjdesinin (şüphesiz bir hak olduğunu) bu vesile ile de güzelce anlasınlar (ve kıyametin vuku bulacağında da bir şüphe bulunmadığını) bununla da (bilsinler) çünki bir mağara içinde asırlarca uyuyan, sonra hiçbir noksan arız olmadan yeniden tam bir sıhhat ile uyanarak bir müddet daha yaşayan bir zümrenin bu pek şaşırtıcı hali, ilâhî kudretin büyüklüğüne bir şahittir, ölülerin tekrar hayat bularak mahşere sevkedileceklerine dair göz ile görülen bir canlı örnek demektir. (0 sırada) o şehir ahalisini, o gençlerin bu hallerinden o vakit haberdar kılmış idik ki, bu ahali (aralarında onların) ashab-ı kehf'in (işlerine ait tartışmada bulunuyorlardı) bu ahali, iki kısma ayrılmış gibi idi. Bir kısmı, insanların öldükten sonra ruh maalceset haşrolunacaklarına inanmış idiler. Diğer bir kısmı ise bunu inkâr ediyorlardı. Hasrın yalnız ruhanî olacağına veya herhangi bir insanın öldükten sonra artık dirilmeyeceğine inanmış bulunuyorlardı. İşte böyle bir sırada Cenab-ı Hak, ashab-ı kehf'in hallerinden onları haberdar kıldı. (Binaenaleyh) o haşri inkâr eden kimseler (dediler ki: Onların üzerlerine) mağaralarının etrafında veya kapısı üzerinde (bir bina yapınız) onlar bizdendirler, öylece muhafaza edilmiş olsunlar. Yahut onların o hallerini kimse anlayıp da fikir değiştirmesin. Bununla beraber münakaşa edenler dediler ki: (onları Rableri daha iyi bilicidir) onların hangi zümre ile inanç bakımından aynı olduklarını hakkiyle bilen ancak Allah Teâlâ'dır. Yahut bu, bir ara cümlesi olarak başlı başına Allah'ın bir kelâmıdır, (onların işini) o mağaradaki gençlerin hallerini (anlayanlar da) mümin olan zatlar da, o havalinin dindar olan yeni hükümdarı da (dedi ki: Elbette onların yanlarında bir mescit edineceğizdir.) orada namaz kılınsın. Gerçekten de o mağaranın kapısı yanında bir mescit yapılmıştır.
|