KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

41-FUSSILET SURESI (54 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Fussilet Suresi 47  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 41/47
41-FUSSILET SURESI - 47. AYET    Mekke
إِلَيْهِ يُرَدُّ عِلْمُ السَّاعَةِ ۚ وَمَا تَخْرُجُ مِنْ ثَمَرَاتٍ مِنْ أَكْمَامِهَا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنْثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِ ۚ وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِنْ شَهِيدٍ -47
İleyhi yüraddü ılmüs saah ve ma tahrucü min semeratüm min ekmamiha ve ma tahmilü min ünsa ve la tedau illa biılmih ve yevme yünadıhim eyne şürakaı kalu azennake ma minna min şehıd
41-Fussilet Suresi 47. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Kıyameti bilmek, O´na havale olunur ve ne meyvelerden bir şey, tomurcuklarından çıkar ve ne de bir dişi yüklü kalır ve ne de doğurur, illâ O´nun bilmesiyledir. Ve o gün ki, onlara nidâ eder ki: «Nerede benim ortaklarım?» Derler ki: «Sana arzettik, bizden hiç bir şahit yoktur.»
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Kıyameti bilmek, O'na havale olunur ve ne meyvelerden bir şey tomurcuklarından çıkar ve ne de bir dişi yüklü kalır ve ne doğurur, ancak O'nun bilmesiyledir. Ve 0 gün ki, onlara nida eder ki: Nerede benim ortaklarım?. Derler ki: Sana arz ettik, bizden hiçbir şahit yoktur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler, kıyametin vuku bulacağı günü ve geleceğe âid bir kısım hâdiselerin vuku zamanını Cenab-ı Hak'tan başkasının bilmediğini haber veriyor. Müşriklerin âhirette "nerede ortaklarım" diye bir alay ve kınama için mâruz kalacakları suale cevaben o ortak edinmiş oldukları şeylerin kendilerinden ayrılmış olduklarını onlardan bir fâide göremeyeceklerini itiraf edeceklerini bildiriyor, insanların muhtelif ruh hâllerine işaret için onların fâideli şeyler istemekten geri durmadıklarını ve bir kötülüğe uğrayınca da artık ümitlerini keserek ümitsizlik içinde kaldıklarını hikâye buyuruyor. Allah tarafından bir nîmete kavuşunca kendilerinin o nîmete lâyık olduklarını ve kıyametin kopamayacağını iddia ederek şükür vazifesini yerine getirmekten kaçındıklarına ve faraza kıyamet kopsa da yine güzel nimetlere kavuşacaklarını kibirli bir tarz ile ifâde eder olduklarına ve halbuki onların ağır azaplara tutulacaklarına işaret buyurmaktadır. Şöyle ki: (Kıyameti bilmek, O'na) 0 ilm Sahibi Yaratıcı'ya (havale olunur) kıyamet ne vakit vuk'u bulacaktır, diye sual edilecek olsa, onu Allah Teâlâ bilir, denilmelidir. Çünkü o zamanı Cenab-ı Hak, kullarına hikmet gereği bildirmemiştir. Tâ ki, insanlar dâima onun vuk'u bulacağını düşünerek uyanıkça hareket etsinler. Bir hadis-î şerifte deniliyor ki: Cibril Aleyhisselâm, Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi Vesellem'den kıyameti sormuş, o da buyurmuş ki: Ondan sorulan, sorandan daha âlim değildir. Rivayete göre müşrikler, Resûl-i Ekrem'e demişler ki: Eğer sen Peygamber isen bize kıyametin ne zaman kopacağını haber ver. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nazil olmuştur. Evet.. İstikbâle âid bir takım şeyleri bilmek, Allah'ın ilmine havale edilmiştir. Kısacası (ve ne meyvelerden bir şey, tomurcuklarından çıkar ve ne de bir dişi, yüklü kalır ve ne de doğurur, ancak onun) 0 Yüce Yaratıcı'nın (bilmesiyledir) takdiriyledir, onun ilminden hiçbir şey hariç kalamaz ve onun takdir buyurmadığı hiçbir şey meydana gelmedikçe onu insanlar tamamen bilip takdir edemezler. Deniliyor ki: Bu âyet-i kerîme bir delildir ki: Müneccimler de hiçbir şeyin vücuda gelip gelmeyeceğine kat'i surette hükmedemezler. Onlar ancak bâzı alâmetlerden dolayı bir zan kabilinden olarak bâzı iddialarda bulunurlar, bu iddiaları bazen isabet eder, bazen de isabet etmemiştir, (ve) Ey Yüce Peygamber!. Kavmine ihtar et (o gün ki, onlara) Cenab-ı Hak'ka ortak koşanlara Allah Teâlâ kınamak için (nida eder ki: Nerede benim ortaklarım?.) dünyada iken bana ortak sanarak kendilerine tapmış olduğunuz şeyler şimdi nerede kaldılar?. 0 müşrikler de (derler ki: Sana arzettik) sana karşı bu kıyamet gününde itiraf ederek kanaatimizi bildirmiş olduk ki, (bizden hiçbir şahit yoktur.) Senin Yüce zâtına yaratıcılık, mâbutluk itibariyle bir ortak bulunmadığı artık hepimizce bilinmiş bulunmaktadır, bunun hilâfına bir kimse şahitlikte bulunamaz. Müşrikler, bu ifadeleriyle o tapmış oldukları putlardan, şahıslardan berî olduklarını itiraf etmiş olacaklardır. § Ekmâm; Zarf, içinde bir şey konulup saklanan kav, henüz açılmamış bulunan çiçek tomurcuğu mânasına olan "küm" kelimesinin çoğuludur. § Ezan; da bildirmek, duyurmak ve ilân etmek manasınadır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014