28-Kasas Suresi 79. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Derken kavmine karşı ziynetiyle çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler dedi ki: «Keşke Karun´a verilmiş olan şeyin misli, bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o pek büyük bir baht sahibidir.» |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Derken Karun kavmine karşı ihtişamıyla çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler, dedi ki: Keşke Karun'a verilmiş olan şeyin misli bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o, pek büyük bir şans sahibidir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler de nasihat kabul etmeyip görkemli bir şekilde kavmi arasında gezmeğe başlayan Karun'un bu ihtişamına karşı dünyaya eğilim gösteren bazı kimselerin bir gıpta eseri olduklarını bildiriyor. Hakiki bir ilm ile donatılmış zatların da, îman ve iyi amel sahiplerinin kavuşacakları ilâhi mükâfatların daha hayırlı bir temenni etmeye lâyık olduğunu söylemiş olduklarını haber veriyor. Bilâhara Karun'un bütün yanlışiyle helak olduğunu gören kimselerin de uyanıp fikir değiştirdiklerini ve eğer Allah'ın korumasına kavuşmamış olsalardı, kendilerinin de öyle bir helake mâruz kalıtş olacaklarını itiraf ettiklerini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Karun, kendisine iyilik ve iktisad ederek hareket etmesini tavsiye eden zatlara karşı gücendi, de kendini medhetmek istedi (Derken kavmine karşı ihtişamiyle çıkıverdi) büyük bir ihtişam ile gezmeğe başladı, varlığını göstermek istedi. Yanında birçok köleleri, cariyeleri de bulunuyormuş, (dünya hayatını isteyenler) Dünya varlığına eğilim gösterenler, o ihtişamı görünce (dedi ki: Keşke Karun a verilmiş olan şeyin) servet ve devletin bir (misli bizim için de verilmiş olsa) biz de öyle bir varlığa sahip bulunmuş olsa idik. (şüphe yok ki, o) Karun (pek büyük bir şans) bir nasip, bir zenginlik (sahibidir) böyle bir temennide bulunanlar, ya mümin kimseler idi. İnsanlık hali böyle bir varlığa kavuşma arzusunda bulunmuşlardı. Belki de demek istemiştiler ki: Keşke biz de böyle bir servete sahip olsa idik de onu Allah yolunda sarfedip dursa idik, hayır ve iyilikte bulunsa idik de uhrevî mükâfata da kavuşabilseydik. Yahut bu temennide bulunanlar kâfir bir cemaat idi, onların arzuları yalnız böyle dünya varlığından ibaret olduğu için böyle hırslı şekilde bir temennide bulunmuşlardı.
|