4-Nisa Suresi 86. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve bir selâm ile selâm verildiğiniz vakit hemen ondan daha güzeli ile selâmda bulununuz veya onu (aynı ile) iade ediniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ herşey üzerine muhasibdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve bir selâm ile selâm verildiğiniz vakit hemen ondan daha güzeli ile selâmda bulununuz veya onu -aynı ile- iade ediniz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeyin hesabını arayandır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve) Ey mü'minler!. Siz güzelce şefaate izinli, ondan dolayı sevaba nail olduğunuz gibi bir nevi şefaat olan selâm ile de görevli bulunmaktasınız. Binaenaleyh siz bir tahiyye ile yâni (bir selâm ile selâm verildiğiniz vakit hemen ondan) o selâmdan (daha güzeli İle) daha fazla hayır ist erlik ifade eden bir tabir ile (selâmda bulununuz) o selâma öyle bir saygı ile karşılık veriniz, (veya onu) o selâmı aynı ile (iade ediniz) tam misli ile karşılıkta bulununuz. Meselâ: S elam ün aleyküm denilmesine karşı "ve aleykümüsselâm" denilmesi aynı ile karşılık vermektir. "Ve aleykümüsselâm ve rahmetııllahi ve berekâtühü" denilmesi de daha güzel bir şekilde karşılık vermektir, (şüphe yok ki. Allah Teâlâ) ezelî ve ebedî olarak (her şeyin hesabını arayandır) koruyucu ve kâfidir. Bu selâm vazifesi de bu cümledendir. Artık bunun da lâyık olduğunuz mükâfatını göreceksinizdir. Cenâb-ı Hak bunun mükâfatını vermeğe de inanmışız ki kadirdir, binaenaleyh her hususta güzelce hareketten ayrılmayınız..
§ Tehiyye lâfzı lügattadııa, övme, mülk manasınadır. Çoğulu, Tehâyâ ve tehiyyattır. Meselâ: "Ettehiyyatü lillâhi" denilir ki, mülk Allah Teâlâ'nındır, demektir. Sonra Hayya kellahü, denilir ki, Allah Teâlâ'nnı selâmı senin üzerine olsun demektir. Vaktiyle Araplar birbirlerine rast gelince: Allah Teâlâ seni uzun ömürlü kılsın mânâsına olarak: "heyya kallah" derlerdi. Sonra bu tabir yerine müslümanlar arasında "selâm" tabiri kullanılmıştır, ki bu daha ziyade bir hayr istemeyi içermektedir, mııhatab hakkında selâmet ve saadet temennisinden ibarettir, "berhayat ol", "çok yaşa" gibi tabirler, selâm tabiri kadar hayr isteyici tabir değildir. Çünkü bir insan çok yaşadığı halde hayatından bir zevk alamayabilir, sıhhat ve selâmetten mahrum bir halde bulunmuş olabilir, selâmet ise böyle değildir. Maamafih "selâm" Cenâb-ı Hak'kın mukaddes isimlerinden biridir. "Esselâmü aleyke" tabiri "sen Cenâb-ı Hak'kın koruması ve himayesinde ol" gibi bir mânâyı da içermektedir. Selâm verip almak hususunda riâyet edilecek bazı yönler vardır. Şöyle ki: İki müslüman karşılaşınca birinin diğerine selâm vermesi bir sünnettir. Diğer müslümanın buna karşılık vermesi de bir farzdır veya bir vaciptir.
Birkaç zat, birkaç zata tesadüf edince içlerinden birinin selâm vermesi bir sünneti kifayedir, diğerleri tarafından birinin karşılık vermesi de bir farzı kifaye bulunmuş olur. Bu durumda hepsinin birden selâm verip alması icab etmez. Bununla beraber verecek olsalar bu vazife yine ifa edilmiş olur.
Selâmda sünnet olan şekil şudur: Yürümekte olanların oturanlara, bineklilerin, yayalara, gençlerin, yaşlılara ve azlığın, çokluğa ilk defa selâm vermesidir. Hutbe iradeden. Kur'an'ı Kerim'i açıktan okuyan, hadisi şerifi rivayet eyleyen, İlim öğreten, namaz ile ve ezan ve ikamet ile meşgul olan zatlara selâm verilmez. Tâki yaptıkları işler kesintiye uğramasın. Ab d ast bozmak il zara bıılııman, ağ İane al er ile, şarkı ve türkü söylemek ile meşgul bulunan, hamamda çıplak duran kimselere de selâm verilmez. Çünkü onların bu vaziyetleri selâma aykırıdır. Bir insan, kendi eşine ve diğer mahremi olan kadınlara selâm verir, ecnebilere selâm vermez. Selâm verirken rııkû'a gider gibi eğilmek de caiz değildir.
|