11-Hud Suresi 87. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Dediler ki: «Ey Şuayb! Atalarımızın ibadet ettikleri şeyleri veya mallarımızda dilediğimizi işlememizi, terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Şüphe yok elbette sen, çok ilim ve akıl sahibisin.» |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Dediler ki: Ey Şuayb!. Atalarımızın ibâdet ettikleri şeyleri veya mallarımızda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emr ediyor?. Şüphe yok elbet de sen, çok yumuşak huylu ve akıl sahibisin. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler de Hz. Şuayb'in kavmine teklif ettiği Allah'ın birliği inancını ve insanların haklarını gözetme durumunu kavminin kabul etmiyerek o muhterem Peygambere karşı inkarcı ve alaycı bir karşılıkta bulunmuş olduklarını bildiriyor. O Yüce Peygamber'in de nübüvvete, ilm ve hidâyete mazhar olduğuna işaret ile nasıl iyiliksever bir şekilde hareket ettiğini ve kavmini ıslaha çalıştığını ve yalnız Cenâb-ı Hak'ka dayanıp ve yöneldiğin! Bildirmiş olduğunu beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Hz. Şuayb'in o pek iyiliksever tekliflerine, tavsiyelerine rağmen kavmi, o Yüce Peygambere karşı hürmete aykırı, sosyal edebe muhalif olmak üzere yanlızca ismiyle hitab ederek (dediler ki: Ey Şuayb!. Atalarımızın) sürekli (ibâdet ettikleri şeyleri) putları, onlara tapınmayı bırakmamızı (veya mallarımızda dilediğimizi yapmayı) onlar ile bizim alışverişimizi, mallarımızı fazla ve noksan göstermemizi, onları dilediğimiz yerlere sarfetmeyi (terketmemizi sana namazın mı emr ediyor) ki, sen öyle tekliflerde bulunuyorsun?. Hiç böyle bir teklif e senin selâhiyetin var mıdır?. Böyle bir teklif makul mudur?. Diye söylendiler. Hz. Şuayb, fazla namaz kılarmış, o mübarek zâtın namazıyla alay etmek için ona karşı kavmi böyle edepsizce, cahilce bir müdafaada bulunmak istemişlerdi. Diğer bir yoruma göre de namazdan maksat, din ve imandır. Çünki namaz, din ve imânın en açık alâmetlerinden, işaretlerinden olduğu için din ve imânın en açık alâmetlerinden, işaretlerinden olduğu için din ve imân yerinde namaz lâfzı kullanmışlardır. Yani: Demek istemişlerdi ki: Ya Şuayb!. Senin dinin mi bizi yaptığımız şeylerden men etmek istiyor?. Bu kavim, kendilerinin yaptıkları şeylerin ne kadar akıl ve fikre aykırı, menfaat ve hikmete zıt, sosyal hayatın yok olmasına sebep olduğunu takdir edemiyorlardı, soyut şahsî, geçici, başkalarının zararına âit bir menfaatin düşkünü oldukları için kendilerine en güzel nasihatlar veren bir kadri yüce zata karşı öyle ahlâkî rezaletlerini gösteren bir hitabede bulunmuşlardı. Ve o büyük Peygambere bir alay maksadiyla şöyle de demişlerdi: (Şüphe yok ki, elbette sen) Ey Şuayb!, (çok yumuşak huylu ve akıl sahibisin) yani: Sen yumuşakça, akıllıca tebligata sahip değilsin ki, bize böyle emr ve tavsiyede bulunuyorsun. Maamafih bununla, şöyle demiş olmaları da düşünülebilir: Ey Şuayb!. Sen bizim aramızda yumuşak huylu, akıllı, güzel ahlâka sahip bir zat olarak tanınıyorsun, artık nasıl oluyor da bize öyle babalarımızdan, geçmişlerimizden intikâl etmiş olan bir putperestçe dinden bizi men ediyor ve yasaklıyorsun. Bu akla, yumuşaklıkla yapılan muameleye aykırı değil midir?.
|