KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

17-İSRA SURESI (111 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali İsra Suresi 87  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 17/87
17-İSRA SURESI - 87. AYET    Mekke
إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ إِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا -87
İlla rahmetem mir rabbik inne fadlehu kane aleyke kebıra
17-İsra Suresi 87. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ancak Rabbinden bir rahmettir ki, (O vahyetiğini gidermiyor) şüphe yok ki, O´nun inâyeti senin üzerinde pek büyüktür.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ancak Rabbinden bir rahmettir ki, -o vahy ettiğini gidermiyor- şüphe yok ki, onun lütfü senin üzerinde pek büyüktür.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Ancak Rabbinden bir rahmetir ki) o Kur'an'ı Kerim, nazil olduğu günden beri olduğu gibi aynen korunmuştur, o kutsî kitap, kıyamete kadar da korunacaktır. (Şüphe yok ki, onun yardımı) o Yüce Yaratıcının lûtf ve ihsanı, ey Yüce Peygamber!, (senin üzerinde pek büyüktür) onun içindir ki, Kur'an'ı Kerim'i de baki kılmaktadır. Sana bir nice ilimleri ve hakikatleri öğretmektedir, seni kâinatın efendisi kılarak seninle peygamberlik silsilesine son vermiştir ve sana övülmüş makamı ihsan buyurmuştur. Ve ruh hakkında ve diğer meseleler hakkında verilecek cevapları da sana lütfen bildirmiştir. § Ruhun mahiyetini tamamen bilmek Cenab'ı Hak'ka mahsustur. Fakat ona dair bazı bilgilere sahib olmak, İnsanlık için de mümkündür. İşte âyeti kerime de insanların ilminin azlığını bildirmekle buna işaret buyurmaktadır. Bu hususa dair şu mütalâayı da kaydedelim: (1) "Ruh, Rabbin ermindendir" buyuruluyor. Bunun mânası, Ruh, Allah'ın emrinden ibarettir, demek değildir. Çünkü ilâhî emir başka, o emir ile meydana gelen şey de başkadır. Ruh, mahluktur, Allah'ın emri ise kendi zâtıyla kaim olduğundan mahlûk olmakla nitelenmiş değildir. Tefsiri kebirde deniliyor ki: Emr lâfzı, bazen fiil mânâsına gelir. "Ruh, Rabbimin ermindendir" demek, Rabbin fiilinden demektir. Bu, müşriklerin ruh, ezelî midir sonradan mıdır diye vuku bulan suallerine bir cevap teşkil ediyor. Buyurulmuş oluyor ki: Ruh sonradan yaratılmıştır. Çünkü Allah Teâlâ'nın f-iiliyle, icadiyle meydana gelmiştir. Binaenaleyh ruhlar, birer mahluktur. Hâşâ ezelî ve Cenab-ı Hak'tan bir parça değildirler. Belki ilâhî kudret ile meydana gelmiş alemlerden bir parçadırlar. (2) Akaidi nesefiyye haşiyesinde de deniliyor ki: Allah Teâlâ'dan başka olan aynı cins varlıklardan her guruba "âlem" denilir. Tabiat âlemi, nefs âlemi, akl âlemi, İnsanlık âlemi gibi. Binaenaleyh ruhlar da bir âlem demek olduğundan ya cisimdirler veya cevherdirler veya arazdırlar. Ruhlar bizzat mevcut bir varlığa sahip bulunduklarından onlara araz denilemez. 0 halde ruhlar ya cisimdirler veya cevherdirler, bu iki durumdan uzak olamazlar. Fakat biz bunlardan birini kesin olarak tayin edemeyiz. (3) Ruhlar, âlemden birer parça olduğundan yaratılmış şeylerden sayılır, bu açıdan insanlarca mümkün mertebe bilinmektedir. Nitekim kelâm ilminde: "eşyanın hakikatları sabit, onları bilmek ise gerçekleşmektedir" denilmiştir. Bununla beraber ruhun hakikatini, mahiyetini hakkıyla bilmek insanlık için mümkün değildir. Bunu yalnız Cenab'ı Hak bilir, insanların bilgileri ise sınırlıdır ve bu husûsda kesin değildir. (4) Tefsiri kebirde ve diğer bir kısım tefsirlerde deniliyor ki: Ruhlar, nuranî, semavî, cevherî latîf, güneş ışığı gibi yaratılmış, dağılmayı kabul etmez cisimlerden ibarettir. Ruhlar, değişmeyi, ayrışmayı kabul etmez. Diğer bir kısım zatlara göre de ruhlar, cisim nevinden olmayan birer cevherdir. Ancak onlar birer kutsî mücerret cevherdir. Bir çok arif, keşf ve müşahede sahibi bu kanaatte bulunmuşlardır. Bununla beraber eğer ruhun bilinmesi asla mümkün olmasa idi ümmet içinde birçok büyük âlim, ruh hakkında birçok açıklamada bulunmazlardır. Ruh bilimi psikoloji adıyla bir İlim yazılmış olmazdı. (5) Ruhların mücerret birer cevher olmaları mümkündür. Bilinmektedir ki, cevherden maksat, bölünmesi mümkün olmayan, "öz" dür ki, ona "bölünmeyen parça" da denir. Cevherlerin bir kısmı, mütehayyizdir, (yer işgal eder), bir kısmı da gayrı mütehayyizdir, yani: Bir mevki tutup işğâl etmiş bulunmaz. Ruhun bir mütehayyiz cevher olduğu ise bâtıldır. 0 halde onun gayrı mütehayyiz bir cevher olması ortaya çıkmış olur. Bedenden ayrıldıktan sonra yine varlığı korunacaktır. Fahri Razî gibi büyük bir din âlimi bunu kabul etmektedir. (6). Buharii şerif sarihlerinden açıklayıcılarından "Zebidi" merhum diyor ki: İnsan nefsi hakkında bir çok görüş vardır. Bu görüşlerden doğruya yakın olan, tahkik ehli âlimlerin söyledikleri gibi nefislerin soyut varlıklardan veyahut kelâmcıların çoğunluğunun dediği gibi bedenlere geçen birer lâtif cisim olmalarıdır, İmamı Matüridî, İmamı Cazâlî, Imamül Haremeyn, Razî, Ragıb-i Isfehanî gibi âlimler ise soyut varlıkların mevcut olduğuna inanmaktadırlar. Ruhların birer nuranî ve yüce cisim olup, cisimlere geçmiş olduğunu da "Ibni Kayyum" "elruh" adındaki kitabında yüzbeş kadar aklî ve naklî deliller ile isbata çalışmıştır. Bugün elektrik cereyanları, sesleri nakleden radyolar, sesleri kaydeden bir kısım demir parçalan soyut varlıkların mevcudiyetine birer örnek mahiyetinde bulunmaktadırlar. (7) "Keşşâfü istilâhatilfünun" da yazılı olduğu üzere nefs ile ruh, hakkında ihtilâf vardır. Bir görüşe göre bunlar aynı şeyden ibarettir. Muteber olan görüşte budur. Diğer bir görüşe göre de bunlar başka başkadırlar. Bunlara göre nefs, latîf bir cisimdir, karanlık bir varlıktır, bedenin hücrelerinde yayılmıştır. Diğer bir görüşe göre de nefs, bir yoğun cisimdir. Ruh ise manevî bir nurdur, nefs için bir âlettir, bedende hayatın durması, ruhun nefiste durmasına bağlıdır. Ruh bir mânadır ki, ceset onunla hayata ermiş olur. Akl ise ruhta bulunan nuranî bir cevherdir. (S) Ibni Kemâl merhum, "Risâili Ibni Kemâl" adlı eserinin dokuzuncu risalesinde ruhun latif bir cisim olduğunu ehli sünnetin görüşü olarak açıklamşıtır. Ezher üniversitesi âlimlerinden Muhammed Mahlûf da "Elmetalibül kuddusiyye fi ahkâmir ruhi ve asarihil kevnîyye" isimli eserinde diyor ki: Ruh, bir ruhanî cevherdir, bedenin dışındadır veya bedene geçmiştir, bizzat diğer cisimlere muhaliftir. Ruhun mânâsında âlimlerin ihtilâfı vardır. Filesoflara ve müslümanların âlimlerinden İmamı Cazaliye, Rağibi Isfihanîye ve Sofiyeden bir cemaate göre ruh, cisim ve araz değildir, belki soyut bir cevherdir, kendi kendine kaimdir, insan bedeniyle bir nevi ilgisi vardır, beden ruhun ilgisine uygun bulundukça bu ilgi bedenden kesilmez. Şerhi mevakıfta ise ruhun, insan ruhunun soyut halde olmasına inananlar da, bunu inkâr edenlerde gösterilmiştir. Ruhun, kelâmcıların çoğunluğuna göre hususî bir heykelden ibaret olduğu da kaydedilmiştir. (9) Ruhların soyut varlıklardan olmaları, ezelî olmalarını gerektirmez. Bir kısım filozoflar soyut varlıkların ezelî olduğunu kabul etmiş olabilirler. Fakat biz müslümanlar Allah Teâlâ'dan başka ezelî varlık bulunmadığına kesin olarak inanmaktayız. Ruhlar, ezelî olmadıkları halde soyut varlıklardan olabilirler, kâinatın yaratıcısı soyut varlık denilen şeyleri ezelî olmamak üzere yaratmaya kadirdir inanıyoruz. Binaenaleyh ruhların soyut varlıklardan olduğuna inanmakta dînen bir sakınca yoktur. Nitekim birçok mütefekkir İslâm âlimleri bunu söylemişlerdir. Fakat buna inanmakla ruhun bütün mahiyetini bildiklerini elbette ki iddia etmiş değildirler. (10) Ruhların cesetlerden bir müddet evvel yaratılmış olmaları kabul edilmektedir. Buna dair Kur'an-ı Kerim'de ve hadisi şeriflerde işaretler vardır. Bu yaratılış ta Allah'ın kudreti ile mümkündür, bunu imkânsız görmeye lüzum yoktur. Melekler de birer kutsal ruhtur, insanlardan evvel yaratılmışlardır. Bununla beraber onlar da yine sonradan yaratılmıştır, hiç birisi ezelî değildir Ben sizin Rabbiniz değil miyim?. (Araf, 6/172.) Emrinin ruhlara yönelik olduğu da bir çok müfessirlerce kabul edilmektedir. Kısacası bir hadisi şerifte "Allah Teâlâ'nın ruhları cesetlerden iki bin sene evvel yaratmış olduğu" bildirilmiştir. Bu hadisi şerifi, İmamı Buhari ile İmamı Müslim, Hazreti Âişe valdemizden vasıta ile nakletmiş ve bu bununla ruhların bedenlerden önce yaratlımış olduğuna delil getirilmiştir. Diğer bir hadisi şerifte de "Ben Peygamberlerin yaratılış itibariyle evveliyim" buyurulmuştur. Bu da Peygamberimizin mübarek ruhunun diğer ruhlardan evvel yaratılmış olduğunu göstermektedir. Çünkü mübarek bedenlerinin diğer bütün Peygamberlerden sonra yaratılmış olduğu bilinmektedir, İlâhî ilmin bütün mahlukata teallûku ise ezelîdir, Allah'ın ilminde gecikme ve öne geçme olamaz. Binaenaleyh bu öncelikten maksat, ruhen yaradılış itibariyle olan bir öncelikten ibarettir. Velhâsıl: Ruhların cesetlerden önce yaratılmış olduğuna hemen hemen bütün din âlimleri inanmaktadırlar. "Ibni Hazm" bu hususta icmanın mevcut olduğunu da zikretmiştir. Fakat ruhların böyle önce yaratılışı, onların ezelî olmalarını gerektirmez. Ruhların ezelî olduğuna inanan bir müslüman yoktur. (11). Ruhülbeyan tefsirinde denildiği gibi ruhların beş durumu vardır. Birinci durum: Yokluktur. İnsanın üzerinden uzun bi nce yaratıldı) kutsî hadisi bunu göstermektedir. Üçüncü durum: Ruhların cesetlere girmesidir Ona ruhumdan üfflediğim zaman… (iHicr, 15/29) âyeti kerimesi bunu ifade eder. Dördüncü durum: Ruhların cesetlerden ayrılmasıdır. Her canlı ölümü tadaı (Enbiyâ, 21/35) âyeti celilesi bunu beyan buyurmaktadır. Beşinci durum da: Ruhların tekrar cesetlere iade edilmesidir. Biz onu şimdi ilk haline sokacağız (Tâhâ, 20/21) âyeti kerimesi de bunu haber vermektedir. Bununla beraber ruhların mahiyetini vasıflarını her yönüyle bilmek insanlar için nasip olmadığından biz bu hususu Allah'ın ilmine havale ederiz, İşte mucize Kur'an'da bizlere bunu tenbih buyurmaktadır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014