KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

6-EN'AM SURESI (165 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali En'am Suresi 44  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 6/44
6-EN'AM SURESI - 44. AYET    Mekke
فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ حَتَّىٰ إِذَا فَرِحُوا بِمَا أُوتُوا أَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً فَإِذَا هُمْ مُبْلِسُونَ -44
Felemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey´ hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun
6-En'am Suresi 44. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Vaktâ ki, onlar kendilerine ne ile öğüt verildiğini unuttular, onların üzerine herşeyin kapılarını açıverdik, nihâyet kendilerine verilen şeyler ile ferahlandıkları vakit onları ansızın tuttuk. Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Vaktaki, onlar kendilerine ne ile öğüt verildiğini unuttular, onların üzerine herşeyin kapılarını açıverdik, nihayet kendilerine verilen şeyler ile ferahlandıkları vakit onları ansızın tuttuk. Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Her ne zamanki onlar) O küfr ve isyana kapılmış kimseler (kendilerine ne ile öğüt verildiğini) öyle kendilerine için birer nasihat mahiyetinde olan ihtiyaçlarını. Zararlarını, felâketlerini (unuttular) onları düşünmeyi terkettiler, yine fenalıklarına devam edip durdular, artık onları yavaş yavaş azaba yaklaştırmak için (onları üzerine her;evin kapılarını açıverdik) onlara bol bol nimetler, servetler, dünyalıklar verdik, (nihayet kendilerine verilen) Öyle fanî, dünyevî (şeyler ile ferahlandıkları vakit) artık ebediyen dünyada kalıp o nimetlerden istifâde edeceklermiş gibi bir cahilce neş'e ile gaflete düştükleri zaman (onları ansızın tuttuk) azaba uğrattık, neye uğradıklarını şaşırıp durdular. (Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar) Son derece bir pişmanlığa, bir ümitsizlik ve kedere düşmüş oldular. O nimetlerin ellerinden çıkması, onların hüzün ve kederlerini arttırmaya bir sebep olmuş bulundu. O halde akıllı olan bir insan, bu fâni varlıklara güvenerek hayâtın asıl gayesi olan, asıl selâmet ve saadete vesile bulunan dini terbiyeden, güzelce amellerden kendisini nasıl mahrum bırakır da böyle elem verici helak edici felâketlerin kendisine yönelmesine sebebiyet verebilir!.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014