6-En'am Suresi 52. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
O zâtları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine O´nun cemalini dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onların hesabından birşey yoktur, ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
O zatları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine onun rızâsını dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onların hesabından birşey yoktur, ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Resulüm!. (O zatları yanından kovma) Huzurundan uzaklaştırma, kendilerine iltifat buyur ki, onlar (sabah ve akşam) vakitlerinde ve ikindi namazlarını ve diğer vakit namazlarını kılarken (Rablerinin rızâsını dileyerek) tam bir ihlas ile Allah'a ulaşmayı temenni ederek (dua ederler) yalvarış, ve yakarışta bulunurlar. (Senin aleyhine onların hesabından bir şey yoktur) Onların amellerinden yalnız kendileri sorumludurlar. Onların kalblerini tefti; ile mükellef değilsin. Görünür hâlleri tam birer müslüman olduklarını gösteriyor. Buna göre haklarında muamele yapılması icab eder. (ve senin hesabından da onların üzerine bir ş ey yoktur) Onlar da sana ait
bir mu ameleden dol ayı mesul değildirler. = Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü üslenmez. (İsrâ, 17/15) Evet… Boyle bir mesuliyet yoktur (ki, onları) o ibâdet eden kulları huzurundan (kovup da zalimlerden olasın) böyle bir hareket, senden çıkmaz. Çünkü senin masum olman buna mânidir. Faraza böyle bir kovma muamelesi sâdır olsa bu bir menfaata ve başkalarını irşat gayesine dayalı olacağından nihayet daha iyi olanı terketme kabilinden olmuş olur. Bu da yüce bir Peygamber için uygun görülemez.
§ Rivayete göre Kureyş reisleri, eshab-ı kiramın fakirleriyle aynı mecliste olmaya tenezzül etmedikleri için Rasûlü Ekreme hitaben "eğer şu köleleri, yani: Emmar, Suheyb, Hebbab, Selman Radiyallahü anhüm gibi fakir müslümanları huzurundan kovarsan biz senin huzunma gelir, seninle konuşuruz" demişler. Rasülü Ekrem de "ben mü'minleri kovucu değilim" diye buyurmuş. Bunun üzerine demişler ki, öyle ise biz geldiğimiz zaman onları huzurundan çıkar, sonra huzurunda bulunsunlar. Yüce Peygamber de o reislerin imâna gelmelerini ümit ederek bu ikinci teklifi kabul eder gibi bulunmuştu. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil olmuş, o mübarek fakir ve ibadetlerine düşkün zatların peygamberin huzurundan çıkarılmamasına tenbih buyrulmuştur. İşte İslâmiyet'in hakikî mü'minlere verdiği muazzam bir kıymet!..
|