6-En'am Suresi 141. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve O, o zâttır ki, yeryüzüne döşenmiş ve döşenmemiş bostanları ve yenilmesi muhtelif hurmaları ve ekinleri ve birbirine benzer ve benzemez bir halde zeytin ve nar ağaçlarını yaratmıştır. Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz, biçildiği gün de hakkını veriniz ve israfta bulunmayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ müsrifleri sevmez. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve o, o zattır ki, yeryüzüne döşenmiş ve döşenmemiş bostanları ve yiyilmesi muhtelif hurmaları ve ekinleri ve birbirine benzer ve benzemez bir halde zeytin ve nar ağaçlarını yaratmıştır. Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz, biçildiği gün de hakkını veriniz ve israfta bulunmayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ israf edenleri sevmez. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve o) Kerem sahibi Yaratıcı (o zattır ki) öyle muazzam yüce bir mabuddur ki, kendisinin hiçbir eş ve benzeri olmaksızın bütün bu eşsiz eserleri, nimetleri vücude getirmiştir. Kısacası (yeryüzüne döşenmiş) yukarıya yükselmeyip yer sahasını süslemiş (ve) yeryüzüne (döşenmemi; bostanları) yaratmıştır. Yukarıya yükselmeyen ekinleri, karpuzları, kavunları, hıyarları vesâir bir nice sebzeleri yarattığı gibi yukarıya yükselen elma, armut, hurma, nar gibi fâideli, hoş manzaralı nice ağaçları da vücude getirmiştir, (yiyilmesi muhtelif) Lezzetleri, fâideli çeşitli (hurmaları ve ekinleri) de o var etmiştir, (ve birbirine benzer ve benzemez) Görünüşleri, mahiyetleri, renkleri, lezzetleri, farklı (bir halde zeytin ve nar ağaçlarını) da (yaratmıştır.) bunlar ne kadar büyük nimetler!. Bunların kıymetini biliniz, bunların yaratıcısına şükrediniz ve (Onlardan herbirinin meyvelendiği zaman meyvesinden yiyiniz) bunlardan böyle istifâde edebilirsiniz. Maamafih (biçildiği gün de) meyveler, ekinler yetişip toplanmaya başlanıldığı zaman da bunların (hakkını) lâyık olanlara (verin) bunlardan münasip miktarda fakirlere, zayıflara tesaddukta bulunun (ve israfda bulunmayınız.) bunları lüzumsuz yere hare a-m ayın iz, kıymetlerini biliniz. Ve bunları tamamen tesaddukta bulunup da kendinizi muhtaç bir halde bırakmayınız. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ israf edenleri sevmez.) Onların israfına razı olmaz. Her işte orta yoldan, menfaata göre hareketten ayrılmayınız. Sonra bu nimetlerin değerini bilmemiş, nimete karşı nankörlük etmiş olursunuz.
§ Bu âyeti kerime. Zekâtın farziyetinden evvel Mekke'i Mükerreme'de nazil olduğundan bundaki (hak) dan maksat, birçok müfessirlere göre miktarı belirsiz bir tesadduktan ibarettir. Bu gibi nimetlerden fakirleri de mümkün mertebe yararlandırmak bir insaniyet vazifesidir, İslâm'ın bir merhamet eseridir. Veyahut bundan maksat, ürünlerin usulü dairesinde onda birini veya yirmide birini selâhiyet sahibi makama vermektir.
§ Rivayete göre Sabit bini Kays adındaki bir zat, beşyüz hurma ağacındaki hurmalarını toplayıp hepsini de fakirlere dağıtmış, kendi evine bunlardan bir şey girdirmemişti. Bu hadiseyi müteakip bu âyeti kerime nazil olmuştur. Vakia böyle cömertlik büyük bir meziyettir. Fakat bir insanın kendisini, aile fertlerini mahrum bırakması da uygun değildir. Böyle israf sayılacak bir hareket ise münasip olmadığından men edilmiştir.
|