KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

30-RUM SURESI (60 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Rum Suresi 7  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 30/7
30-RUM SURESI - 7. AYET    Mekke
يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ -7
Ya´lemune zahiram minel hayatid dünyave hüm anil ahırati hüm ğafilun
30-Rum Suresi 7. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Dünya hayatından bir âşikâre olanı bilirler. Ahiretten ise gafiller olanlar onlardır, onlar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Dünya hayatından bir aşikâre olanı bilirler, ahiretten ise habersiz olanlar onlardır, onlar.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Evet… 0 insanların birçokları yalnız bu (Dünya hayatından bir aşikâre olanı bilirler) onlar yalnız maddî menfaatlerini sağlayan, nefsî arzularına hizmet eden şeyleri bilir, göster ise kapılır dururlar, ebedî menfaatlerini, selâmet ve saadetlerini temin edecek şeyleri düşünüp kazanmak istemezler. (Ahiretten ise habersiz olanlar) 0 ebedî hayatı düşünmeyenler, onu temine çalışmayı hatırlarına getirmeyenler, işte (onlardır) o yalnız dünyanın geçici varlığiyle mutlu olanlardır. Evet.. Tam gaflt ehli işte (onlar) dır. Böyle bir hâl ise üzülmeye lâyıktır. İnsan, yaradılışındaki, hikmeti, gayeyi düşünmelidir, ona göre çalışmalıdır, üzerine düşen vazifelerden habersiz bulunmamalıdır. § Bu mübarek âyetlerin iniş sebebi şöylece nakledilmektedir. Peygamberimizin Peygamberliğinin beşinci senesinde bu âyetlerin nazil oluşandan yedi sene evvel İranlılar ile Roma'lılar arasında bir muharebe başlamış, bu savaşta Roma'lılar büyük bir yenilgiye uğramışlardır. Bu mağlûbiyet, Arabistan'a ve Roma'lıların Başkenti olan Kostantiniye şehrine en yakın bir yerde meydana gelmiş, Roma'lıların ellerinden bir çok şehirleri çıkmıştı. Bu hâdise, Mekke-i Mükerreme'deki müşrikleri sevindirdi. Diyorlardı ki: Bizim gibi müşrik olan İranlılar kitap ehli olan Roma'lılara galip geldiler, biz müşrikler de kitap ehli olan müslümanlara galip geleceğiz. Bunların bu saçmalamaları, eshab-ı kiramı üzmekte idi. İşte bu hâdise üzerine bu mübarek âyetler nazil olup Roma'lıların da o mağlûbiyetlerinden sonra İranlılara nihayet üç ile dokuz sene arasında galip olacaklarını ve o zaman müslümanların da ilâhî yardıma kavuşacaklarını müjdelemiştir. Hz. Ebu Bekir, bu ilâhî müjdeyi Mekke müşriklerine karşı ilân ederek artık o kadar sevinmeyin, az sonra Roma'lılar da İranlılara galip olacaklardır, demiş, onlar ise buna imkân olmadığını düşünüyorlardı. Öyle zayıf, perişan düşmüş bir millet, o koskoca muhteşem bir millete nasıl galip olabilir diyorlardı. Çünki o zaman Roma'lılar pek mağlûp perişan bir halde bulunuyorlardı. Hatta o müşriklerden "Übeyy Ibni Halef" Hz. Ebu Bekr'i yalanlamış, Hz. Ebu Bekr de: Ey Allah'ın düşmanı!. Yalancı olan sensin, diye karşılıkta bulunmuş, nihayet aralarında bir bahis akdetmişlerdi. Şöyle ki: Üç seneye kadar Roma'lılar galip olurlarsa Übeyy Ibni Halef Hz. Ebu Bekr'e on deve verecek, aksi takdirde ise Hz. Ebu Bekr, ona on deve verecekti. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu mukaveleden haberdar olunca buyurdu ki: Ya Ebi Bekri. Bu mukavelenin süresini ve develerin sayısını arttırınız. Çünki bu galibiyet, üç sene ile dokuz sene arasında meydana gelecektir. "Bid'ı sinîn" sözü bunu bildirmektedir. Ebu Bekr Radiyallahü anh da bu Peygamber emrine göre "Übeyy Ibni Halef" ile tekrar görüşmüş, o bahsin süresini dokuz seneye, verilecek develerin mikdarını da yüze çıkarmışlardı. Nihayet bu mukaveleden itibaren altı sene geçmiş, yedinci senenin başında Roma'lıların galib oluşu gerçekleşmişti. "Übeyy Ibni Halef" ise Uhud Savaşında Resûl-i Ekrem tarafından aldığı bir kılıç darbesiyle yaralanmış Mekke-i Mükerreme'ye dönerek ölmüştü. Hz. Ebu Bekr de o mukavele gereğince yüz deveyi Übeyy Ibni Halefin mirasçılarından almıştı. Bu develeri Resûl-i Ekrem'in emriyle fakirlere tesadduk etti. Deniliyor ki: Bu mukavele, faizin, kumarın haram kılınmasından önce meydana gelmişti. Bunların haram olduklarına dair ayetler ise daha sonra Medine-i Münevvere'd e inmiştir. Fakat "Ze mahşeri" demiştir ki: İmamı Âzam ile İmamı Muhammed'in mezheplerine göre faiz ve kumar gibi şeylere ait fasit akitler dari İslâm'da caiz değildir. Dar-ı harpte ise, müslümanlar ile kâfirler arasında caizdir, yapılabilir. İşte Hz. Ebu Bekr'in yapmış olduğu o mukavele de bunun sıhhatine bir delildir. Fakat sair fukehaya göre bu gibi fasit akitler, hiçbir yerde caiz değildir. Essiracil Münir ve tefsiri I merağı. "Rum" ismi, Roma şehrinden alınmıştır. Roma halkına "Rum" adı verilmişti. Roma hükümdarlarına da "Kayser" adı verilmişti. Eski Iran = Fars hükümdarlarının unvanları da "Kisra" idi. Çoğulu ekâsire'dir. Bilâhara Roma devleti Doğu ve batı devletleri namiyle iki kısma ayrılmıştı. Doğu Roma devletine tâbi olanlara "Rum" adı ve batı Roma'ya tâbi olanlara da "Firenk" unvanı verilmiştir. Peygamberimizin Peygamberliğinin senesindeki, milâdın (613)'üncü yılına rastlamaktadır. Roma ve Iran devletlerinin sınırları, Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde birbirine temas ediyordu. Mısır, Suriye, Filistin ve Irak'ın bir kısmı ve Anadolu, Roma hükümetine tâbi idi. Bu tarihte vuk'u bulan bir muharebede Roma orduları, Iran ordularına yenilmiş, Suriye'deki birçok şehirleri ve bütün Filistin'i İranlılar elde etmişlerdi. Anadolu'yu da işgal ederek İstanbul boğazına kadar gelmişlerdi. Bu sırada Roma hükümdarına karşı kendi valileri de isyan etmiş, onun hükümeti hemen hemen parçalanıp yok olacak bir hâle gelmişti. Aynı zamanda hükümdarları da eğlenceye düşmüştü, ülkesini savunacak vasıtalardan yoksun kalmıştı. Artık öyle bir hükümetin pek kuvvetli ve galip olan Iran hükümetine karşı tekrar cephe alacağı hiç ümit edilmiyordu. İşte Kur'an-ı Kerim, Roma'lıların galip olacaklarına böyle bir zamanda haber vermiş, tâbi duruma göre buna imkân görülmemişti. Fakat o ilâhi kitabın bu haberi öyle hiç umulmayan bir zamanda gerçekleşti. Roma hükümdarı, kendisini muayyen bir zaman için mümkün mertebe toplamış, perişan bir milletten topladığı bir kuvvet ile o muhteşem Iran hükümetine karşı savaşa atıldı ve parlak bir galibiyete kavuştu. Bu galibiyet zamanında İslâm orduları da Bedr Savaşında büyük bir başarı göstermişti. İşte Kur'an-ı Kerim'in müjdeleri de gerçekleşmiş, ilâhi kitabın bir ebedi mucize olduğu bu vesile ile de anlaşılmış bulundu. Bu, rabbimizin ihsanıdır…

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014