49-Hucurat Suresi 11. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki, onlar (o alay edilenler) ötekilerden daha hayırlı olurlar ve kadınlar da kadınlardan (bir kimseyi eğlenceye almasın). Olabilir ki onlar, ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayınız ve kötü lakablar ile atışmayınız. İmândan sonra fâsıklık ne kötü addır ve her kim tevbe etmezse işte zalimler olanlar onlardır, onlar. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ey imân etmiş olanlar!. Bir kavim diğer kavim ile alay etmesin. Olabilir ki, -o alay edilenler- ötekilerden daha hayırlı olurlar ve kadınlardan -bir kimseyi eğlenceye almasın- olabilir ki: Onlar, ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Ve kendi nefislerinizi de ayıplamayınız ve birbirinizi kötü lâkablar ile çağırmayınız. İmândan sonra fası klik ne kötü bir isimdir ve her kim tevbe etmezse işte zâlimler olanlar onlardır, onlar. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ey imân etmiş olanlar!.) Ey müslüman zâtlar!. Sizden (bir kavim, diğer bir kavim ile alay etmesin) onunla maskaralıkta, istihzada bulunmasın, öyle bir muamele, İslâm terbiyesine zıttır, (olabilir ki, onlar) O kendileriyle alay edilen erkekler (ötekilerden) o alay eden erkeklerden (daha hayırlı olurlar) onların mevkileri Allah katında daha yüksek bulunur, daha ziyade bir dinî terbiyeye bir insanî fazilete sahip bulunmuş olurlar (kadınlar da) imân sahibi olan kadınlar gurubu da (kadınlardan) birini eğlenceye almasınlar, onunla alay etmesinler (olabilirler ki, onlar) o alay edilen kadınlar (ötekilerden) o alay eden kadınlardan (daha hayırlı bulunurlar) herhangi bir kimsenin zahirine bakarak kendisiyle alay etmek, kişiliğe, ahlâka aykırıdır, şekil ve surete değil, davranışa, kalbin faziletlerine itibar olunur
Evet.. Hak Teâlâ, şüphe yok ki, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz velâkin sizin kalblerinize ve amellerinize bakar, ona göre sizi mükâfat ve cezaya kavuşturur (ve kendi nefslerinizi de ayıplamayınız) yâni: Bâzınız, bâzınıza kusur, ayıp isnad etmesin, lisânen kınama ve ayıplamada bulunmasın. Çünkü müminler, bir nefs hükmündedirler, başka bir mümini kınayan, kendisini kınamış gibidir, (ve kötü lâkaplar ile atışmayınız) Birbirinize çirkin lâkaplar isnad etmeyiniz. Bu, karşılıklı saygıya terstir. Meselâ: Bir müslümanın diğer bir müslümana Ey fâsık, ey münafık, ey eşek!. Diye hitab etmesi, caiz değildir. Ve İslâmiyet'i kabul etmiş olan bir şahsa: Ey Yahudî veya ey Hıristiyan diye hitab etmek de caiz olmaz. Fakat bir müslümanı güzel bir lâkap ile anmak caizdir, bir hürmet alâmetidir. Hz. Hamza'ya "Allah arslanı ve Hz. Hal i d Ibn-i Ve I i d'e: Seyfullah" denilmesi gibi. (İmândan sonra fası klik ne kötü isimdir) yâni: Mümin olan bir şahsın bir fenalığı işleyerek fâsık vasfını alması, pek çirkin bir hâldir ve bir kimseyi müslüman olma şerefine sahip olduktan sonra fısk ile anmak, kendisine fâsık demek dînen, ahlaken pek kötüdür. Bir mümine fışkı açık olmadıkça fâsık denilmesi elbette ki, caiz olamaz (ve her kim tevbe etmezse) kendi din kardeşlerine kötü lâkaplar isnadiyle harekette bulunduğundan dolayı veya onlar ile alay ettiğinden veya onlara fısk ve günâh isnad eylediğinden dolayı pişman olup da tevbekâr bulunmazsa (işte zâlimler olan, onlardır, onlar,) çünkü onlar, başkalarının hukukuna tecâvüz etmekle onların haklarına da zulmetmiş olurlar ve dînen yasak olan birşeyi işledikleri için kendi nefslerine de zulmederek onları ilâhî azaba mâruz bırakmışlardır. Binaenaleyh o gibi dînen yasak, zulmü gerektiren sözlerden, hareketlerden son derece kaçınılmalıdır.
"Suhriyye" Alay etmek, hakarette bulunmak, ayıpları, kusurları kötü bir tarzda söylemek, onlara işarette bulunmaktır. "Telemmüz" dil ile kötülemek, ayıplamak demektir. "Tenabüz" kötü lâkap takmak, bir kimseyi çirkin göreceği bir lâkap ile anmak manasınadır. "Lâkap" övmeyi veya yermeyi hissettiren bir isim veya vasıftır. Yasak olan, yermeyi hissettiren lâkaptır. "Fusuk = fısk" da günahkâr olmak, itaattan çıkmak, Allah'ın emrine muhalefette bulunmak demektir.
|