KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

47-MUHAMMED SURESI (38 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Muhammed Suresi 4  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 47/4
47-MUHAMMED SURESI - 4. AYET    Medine
فَإِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّىٰ إِذَا أَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّىٰ تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ۚ ذَٰلِكَ وَلَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَ بَعْضَكُمْ بِبَعْضٍ ۗ وَالَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَلَنْ يُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ -4
Fe iza lekıytümüllezıne keferu fe darber rikab hatta iza eshantümuhüm fe şüddül vesaka fe imma mennem ba´dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzaraha zalik ve lev yeşaüllahü lentesara minhüm ve lakil li yeblüve ba´daküm bi ba´d vellezıne kutilu fı sebılillahi fe ley yüdılle a´malehüm
47-Muhammed Suresi 4. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: İmdi kâfir olanlar ile (muharebede) karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihâyet onların kanlarını ziyâdesiyle döktüğünüz vakit artık bukağıyı sıkıca bağlayın, sonra da (onları) ya meccanen azad edersiniz veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız. Tâ ki, savaş ağırlıklarını atıversin. Emir böyledir. Ve eğer Allah dilese, elbette onlardan (muharebesiz de) intikam almış olurdu. Velakin bazınızı bazınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki, Allah yolunda öldürülmüşlerdir, elbette (Allah) onların amellerini zayi kılmayacaktır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: İmdi kâfir olanlar ile -savaşta- karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurunuz, nihayet onların kanlarını ziyadesiyle döktüğünüz vakit artık bukaguyu sıkıca bağlayın, sonra da -onları- ya meccânen âzad edersiniz veya bir bedel karşılığında serbest bırakırsınız. Tâki: Savaş ağırlıklarını atıversin. Emr böyledir. Ve eğer Allah dilese elbette onlardan -muharebesiz de- intikam almış olurdu. Velâkin bâzınızı bâzınız ile imtihan etmesi için, böyle savaş ile emretmiştir. Ve o kimseler ki; Allah yolunda öldürülmüşlerdir, elbette -Allah- onların amellerini zayi ki I m ayacaktır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler, ehl-i îmanın ehl-i küfre karşı savaşa atıldıkları zaman ne yolda hareket ederek İslâm'ın gücünü ortaya koyacaklarını tâyin ediyor, cihâdın meşrüiyetindeki hikmet ve maslahata işaret buyuruyor. İslâm mücahitlerinin dünyada da, âhirette de muvaffakiyetlere, saadetlere nail olacaklarını tebşir buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey mü'minler! Kâfirlerin ne kadar bâtıla tâbi, haktan uzak olduklarını bilmiş bulunuyorsunuz, (şimdi) Öyle (kâfir olanlar ile) muharebede (karşılaştığınız zaman) kahramanca hareket ediniz, dini yüceltmek, İslâm'ın şerefini muhafaza etmek için o kâfirlerin (hemen boyunlarını vurunuz) onların büyük bir kitlesini öldürünüz (nihayet onların kanlarını ziyadesiyle döktüğünüz vakit) öyle bir çoklarını hayattan mahrum, size karşı cephe almaya gayrı müstaid bıraktığınız zaman (artık) geride kalan, esir düşen düşman neferlerinin boyunlarına (bukağı sıkıca bağlayın), tâki size karşı tekrar cephe alamasınlar veya kaçıp kurtulamasınlar, (sonra da) siz muhayyersiniz, onları (ya meccânen âzad edersiniz) yâni elde ettiğiniz esirleri kendilerinden bir bedel almaksızın salıverirsiniz (veya bir bedel mukabilinde serbest bırakırsınız) böyle bir muamele, çok kere ruhlar üzerinde büyük bir tesir bırakarak Islâmiyetin azametini, üstün emirlerini anlamaya vesîle olur, İslâmiyet; kabule sevk eder. Tarihte bunun emsali çoktur. Velhâsıl: Savaşa atılmış olan düşmana karşı böyle bir muamele yapılabilir, emirül mü'min'in, bu hususta muhayyerdir. (Tâki, savaş ağırlıklarını atıversin) Yâni, kâfirler, mağlûb olmuş, silâhlarını bırakmış, şevket ve kuvvetlerini kaybetmiş, müslümanlara karşı cephe alamaz bir vaziyete gelmiş olsunlar. İşte (emir böyledir.) kâfirlere karşı müslümanların yapacakları muamele, bu beyân olunandan ibarettir, ilâhî müsaade bir hikmete binaen tecellî etmiştir, (ve eğer Allah dilese elbette onlardan) O kafirlerden muharebesiz de (intikam almış olurdu) hiç cihada lüzum görülmeksizin onları yok edebilirdi. Amenna, (velakin) Ev müslümanlar! Sizi öyle cihad ile mükellef kılması (bâzınızı bâzınız ile imtihan etmesi içindir) Tâki: Sizin hak yolunda sabr ve sebatınız meydana çıksın, İslâm mücahitleri herkesçe bilinsin, birer numune-i imtisal kesilsinler. İslâmiyet uğrunda canlarını feda eden İslâm cehenneme sevk edilsinler, işte bu imtihandan murâd, bu akıbetlerin meydan-ı zuhura çıkmasını teminden ibarettir. Yoksa Cenab-ı Hak, herhangi bir şeyi bilmek için bir imtihan yapmaya hâşâ muhtaç değildir. İşte buyuruyor ki: (ve o kimseler ki: Allah yolunda öldürülmüşlerdir) Şehit düşmüşlerdir, (elbette) Allah Teâlâ din düşmanlarına karşı mücadelede bulunan o İslâm kahramanlarının (amellerini zayi ki I m ayacaktır.) onları o güzel amellerinden dolayı nice mükâfatlara nail buyuracaktır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014