43-Zuhruf Suresi 35. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve altun (ziynetler yapardık). Bunların hepsi de dünya hayatının (muvakkat) meta´ından başka değildir. Ahiret ise Rabbinin indinde muttakîler içindir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve alt un -ziynetler yapardık- bunların hepsi de dünya hayatının geçici geçimliğinden başka bir şey değildir. Ah i ret ise Rab'binin katında takva sahipleri içindir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve) O kâfirler için (altun) dan ziynetler yapardık, onları tam, umumî bir ziynete, ihtişama sahip kılardık. Fakat (bunların hepsi de) öyle gümüşten, altundan yapılmış tavanlar, kapılar, koltuklar vesaire (dünya hayatının) geçici (metaından başka bir şey değildir) bunlar nihayet yok olacaktır, (âhiret ise) Ondaki ebedî ve çeşitli nîmetler, ziynetler, gönül açıcı manzaralar ise (Rab'binin katında takva sahipleri içindir) o ebedî nimetlere, varlıklara ancak Allah Teâlâ'dan korkan, küfr ve isyandan kaçınan kullar nail olacaklardır.
Kısacası: Hikmet Sahibi Yaratıcı dünyada bir kısım kâfirlere birçok varlıklar verir, bu onların hakkında bir denemedir, bir imtihandır, ilerde daha ziyade azaba düşmelerine bir sebeptir. Mamafih onların hepsini de öyle fevkalâde bir surette ziynetlere, ihtişamlara, dünya varlıklarına nail buyurmaz, aralarında birçok yoksullar da vardır. Bu hâl, yine insanlar için ilâhî bir rahmet eseridir, bir hikmet ve fayda gereğidir. Çünkü bütün kâfirler öyle bir umumî varlığa nâll bulunsalar, birçok
insanlar küfrün öyle bir varlığa vesîle olduğuna inanarak hepsi de küfre meyleder, îmandan mahrum kalarak ebedî felâkete uğramış olur.
İşte böyle bir bâtıl eğilime meydan verilmemesi hikmetinden dolayı kâfirlerin hepsi de aynı surette muhteşem bir varlığa sahip değildir. Müminlere gelince onların da hepsi bu dünyada öyle bir varlığa sahip bulunmamaktadırlar. Bu da bir hikmet gereğidir. Eğer bütün mü'minlerin tamamen dünya varlığına ulaşmaları takdir edilmiş olsa idi, insanların mü'min olmaları, sırf Allah rızâsı için değil, öyle bir varlığa erişme maksadına dayanmış olurdu. Bu ise samimiyete tam bir samimiyetle ilâhî dini kabul etmek vazifesine aykırıdır. Ciddî surette mü'min olan bir zât, öyle dünya varlığına kavuşmak için değil, sırf Allah rızâsına kavuşmak için, kulluk şerefine kavuşmak için mü'min olmuş olur, ibâdet ve itaatten, Allah'ın zikri ile kalbini aydınlatmaktan geri durmayarak ebedî hayatını tehlikelerden kurtarmış bulunur. Ne büyük bir saadet!.
|