22-Hac Suresi 18. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Görmedin mi ki, muhakkak Allah´a göklerde olanlar da ve yerde olanlar da ve güneş, ay, yıldızlar da dağlar, ağaçlar ve bütün hayvanat da ve insanlardan birçoğu da secde ederler. Ve birçokları da vardır ki, onun üzerine de azap hak olmuştur ve kimi ki, Allah şekavete düşürürse artık onu saadete erdirecek bir kimse yoktur. Şüphesiz ki, Allah dilediğini işler. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Görmedin mi ki, muhakkak Allah'a göklerde olanlar da ve yerde olanlar da ve güneş, ay, yıldızlar da ve dağlar, ve bütün hayvanat da ve insanlardan bir çoğu da secde ederler. Ve birçokları da vardır ki, onun üzerine de azap hak olmuştur ve kimi ki, Allah bedbahtlığa düşürürse artık onu saadete erdirecek bir kimse yoktur. Şüphesiz ki, Allah dilediğini işler. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, göklerde ve yerde bulunan bütün cisimlerin, bütün eserlerin ve insanlardan bir çoklarının Cenab-ı Hak'ka karşı tazim secdesine kapanmakta olduklarını ve insanlardan bir çoklarının da -küfürleri yüzünden- azaba mahkûm, yardımdan mahrum bulunduklarını bildiriyor. Bu iki zümreden küfre düşmüş olanların ne kadar ateşin azaplara mâruz kalacaklarını ve ateşten her çıkmak istedikleri zaman tadınız o yangın azabını diye kendilerine hitabedilerek ve ateşe iade edileceklerini ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: Ey mükellef, bilgi kabiliyetine sahip insan!. (Sen görmedin mi?) güzelce düşünüp bilmedin mi ki, (muhakkak Allah'a) o kâinatın yaratıcısına (göklerde olanlar da ve yerde olanlar da) bütün semalarda ve yeryüzünde bulunan melekler de diğer ruhani mahlûklar da secde ederler, yani o yüce yaratıcının takdir ve tedbirine tamamiyle boyun eğerler, bütün varlıkları, parlaklıkları, neşvünemaları birer ilâhi kudret eseri olduğundan hepsi de Allah'ın birliğine delâlet ve şahitlik eder durur. Bu bakımdan bütün insanlar da, cinler de böyle bir boyun eğme ve delalete sahiptirler, (ve) böyle yalnız akıl sahipleri değil (güneş) de (ay) da (yıldızlar) da (ve dağlar, ağaçlar) da ve bütün (hayvanat da) secde ederler yani: ilâhi iradeye her bakımdan boyun eğer teslimiyette bulunurlar. Artık böyle birer mahlûk, ilâhi iradeye tâbi olan şeylere nasıl mâbudluk ve ilâhlık isnat edilebilir?. (Ve insanlardan bir çoğu da secde ederler) yani mümin, iyi olan insanlar, Cenab-ı Hakkı birlemeğe, ibadet ve itaate devam ve iradeleriyle vakit vakit kulluk secdesine kapanırlar, (ve) insanlardan (birçokları da vardır ki) secdeden kaçınır, kendi iradesiyle ibadette bulunmaz (onun üzerine de azap hak olmuştur.) İşte kâfirler, îmanın gereği olan secdeden kaçındıkları için haklarında bir ebedî azap mukadder bulunmuştur. (Ve kimi ki Allah bedbahtlığa düşürürse) yani: Hangi bir şahıs ki, kendi iradesini şerre ve küfre sarfettiği için hakkında bedbahtlık takdir edilmiş bulunursa (artık onu saadete erdirecek bir kimse yoktur) onu dalâletten kurtarıp hidayete erdirecek bir kerem sahibi bulunamaz. Çünkü buna Cenab-ı Haktan başkası kadir değildir. (Şüphesiz ki, Allah dilediğini işler) hikmetin gereğine göre iradesi tecelli eder. Elbette ki, mümin olan kullarının hidayete, saadete, ermeleri, kâfir olanların da sapıklığa,
ihanete düşmeleri, birer hikmet gereği olup Allah'ın düşmesi cümlesindendir.
§ Bu âyeti kerime altıncı secde âyetidir.
|