22-Hac Suresi 11. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah´a bir tereddüt üzere ibadet eder. Eğer ona bir hayır dokunursa onunla yüreği rahat eder ve eğer bir mihnet dokunursa yüzü üzerine geri döner. Dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır. İşte apaçık ziyan budur, bu. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
11. Ve insanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a bir tereddüt üzere ibadet eder. Eğer ona bir hayır dokunursa onunla yüreği rahat eder ve eğer bir musibet dokunursa yüzü üzerine geri döner. Dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır. İşte apaçık ziyan budur, bu. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, bazı insanların sırf şahsi menfaat düşüncesiyle Allaha ibadet edip kendilerine bir zarar dokununca da hemen dinden dönercesine harekette bulunur olduklarını ve bu yüzden ziyana uğradıklarını bildiriyor. Kimseye bir faide ve bir zarar veremiyecek olan putlara veya zararları fa idelerinden daha ziyade olan kimselere tapınanların da pek çirkin durumlarını gösteriyor. Ihlaslıca îmanda ve güzel güzel amellerde bulunanların da ne kadar ebedî nimetlere nail olacaklarını müjdelemekte ve Cenab-ı Hak'kın her şeye kadir olduğunu beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (ve insanlardan öylesi de vardı ki,) İslâm dinini, kesin bir inanca dayanmış, kat'i bir kanaatle, tam bir samimiyetle kabul etmiş değildir. Belki (Allah'a bir tereddüt üzere ibadet eder) yani: Bir tepenin bir kenarı üzerinde düşmek tehlikesine mâruz bir vaziyette bulunuyormuş gibi bir halde, şek ve şüphe içinde ibadette bulunur.
(Eğer ona), sağlık, servet gibi (bir hayır dokunursa onunla), o dokunan hayır sebebiyle (yüreği rahat eder) yatışır, dinî üzerine sebat eder. (Ve eğer bir musibet dokunursa) yani: Nefsine, ailesine, malına hastalık gibi, zarar ve ziyan gibi bir tecrübe ve imtihan vesilesi olacak bir hâdise isabet ederse hemen (yüzü üzerine geri döner) yine küfrüne dönmüş olur. Çünkü onun dinî kabulü temiz bir kanaate, bir yüce maksada dayanmış değildir. Maddi faideler uğrunda her türlü mukaddesatı feda edecek bir kabiliyettedir. Artık öyle bir kimse, şüphe yok ki: (dünyada da ahirette de ziyana uğramıştır.) ümit ettiği faidelerden mahrum kalmış din adına yapmış olduğu ameller zayi olmuş, dinden dönmesi sebebiyle ebedî azaba aday bulunmuştur. (İşte apaçık ziyan budur.) bu bildirilen dünyevî ve uhrevî hüsrandır, evet (bu) dur. Çünkü, bunun gibi bir hüsran olamaz.
§ Rivayete göre bu âyeti kerime çöllerden Medine-i Münevvere'ye hicret eden bir takım bedevi Araplar hakkında nazil olmuştur. Bunlardan bir Medine-i Münevvere'de sağlık, rahat, servet bulunca eşi erkek çocuk doğurunca İslâmiyet güzel bir din, onun sayesinde hayıra nail oldum der, kalben tatmin olurmuş. İş tersine olup da böyle maddî bir faide göremeyince, meselâ hasta veya fakir düşünce her şerre uğramış oldum, başka değil diyerek İslâm dininden dönüverirmiş. Bir rivayete göre "müellefetülkulub = kalpleri Islama ısındırılmış" denilen kimseler hakkında nazil olmuştur.
§ Bir kerre düşünmelidir ki, dindar olmaktan asıl gaye, ebedî hayatı temin etmek, îman şerifine nail olup Allah'ın rızasını kazanmaktır. Uhrevî azaptan emin olup ebedî saadetlere kavuşmaktır. Bu dünyada mümin olanlar da, olmayanlar da, bazan musibetlere sıkıntılara mâruz kalabilirler. Evet.. Bir kere düşünmelidir ki, Yüce yaratıcı, kullarını bu dünyada yaşatıyor, kendilerini bir çok nimetlere nail buyuruyor, bir kısmını da bazan hastalık gibi, fakirlik gibi arızalara uğratıyor, elbetteki bunda da bir hikmet vardır. Özellikle ilâhi takdire rıza göstererek bu gibi arızlara karşı sabreden müminler bunun mükâfatını dünyada olmasa bile ahirette göreceklerdir. Artık böyle geçici bir arızadan dolayı gücenip de dine aykırı harekete nasıl cü'ret edilebilir. Böyle bir cü'retin kötülüğü, pek korkunç âkibeti düşünülmeli değil midir?.
§ Harf; kelimesi, taraf, bir tepenin kenarı, uçurum yeri mânasında olup tereddütten, ıstıraptan kuşku ve şüpheden, dinin bir kenarında bulunup onun ortasında, merkezinde bulunmamaktan kinayedir.
|