16-Nahl Suresi 92. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha ziyâde (servet, kuvvet sahibi) olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesada âlet ittihaz edersiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinden ihtilâf eder olduğunuz şeyi size Kıyamet gününde açıkça beyan edecektir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğer bir ümmetten daha fazla -servet, kuvvet sahibi- olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesat aracı edinirsiniz. Şüphesiz ki, Allah Teâlâ sizi bununla imtihan eder ve elbette kendisinde ihtilâf etmekte olduğunuz şeyi size kıyamet gününde açıkça beyan edecektir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve) Ey biat edenler!. Bu biatinizi bozmayınız (ipliğini sağlamca büküp yaptıktan sonra) bir vesvese, bir yanlış düşünce tesiriyle onu (çözüp bozan kadın gibi olmayın) siz de kuvvetlice yaptığınız ve hakkınızda pek faideli olduğu muhakkak bulunan bir antlaşmayı, bir biati bozup da öyle zararınıza hareket etmiş olmayınız. Böyle bir hareket, büyük bir cehalet, bir ahmaklık eserinden başka bir şey değildir. Müfessirlerin açıklamasına göre bu kadından maksat, Kureyş kabilesine mensup "Rita" ismindeki bir kadındır. Bu, sabahtan öğleye kadar çalışır yünden, kıldan ip eğirip büker, urgan yaparmış, öğleden sonra ise kendisine ariz olan bir vesvese tesiriyle o urganı söker, darmadağın eder, boş yere çalışmış bulunurdu. İşte bu, faideli şeylerin kadrini bilmeyip onları bozmaya çalışanlar hakkında maddî bir misâldir. Ne yazık ki: Siz (bir ümmetin diğer bir ümmetten daha ziyade) adet kuvvet veya servet sahibi (olduğu için yeminlerinizi aranızda bir fesat aracı edinirsiniz) bir zulme, hiyanete vesile edinirsiniz. Bu nasıl caiz, uygun olabilir?. Vaktiyle kabileler arasında anlaşmalar yapılırmış, sonra bir kabile, diğer bir kabileyi daha kuvvetli, daha faideli görünce kendisiyle antlaşma yaptığı kabileyi bırakır yemini bozar, hileye sarılır, o diğer kabile ile antlaşma yapmaya başlardı. Bu suretle ahlâk bozulmuş, antlaşmaların kıymeti kalmamış bulunuyordu. Halbuki, insan sözünde sabit olmalıdır, öyle lüzumsuz yere bir antlaşmayı bir hiyanetle bozmak doğru olamaz. Cemiyetler arasında itimat kalmaz. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ sizi bununla) ümmetlerin cemaatlerin kuvvet ve servet vesaire itibariyle muhtelif vaziyetlerde bulunmalariyle (imtihan eder) haklarında imtihan ediyormuş gibi bir muamelede bulunur. Cenab-ı Hak, herkesin bütün hâl ve durumunu bilir. İmtihan ihtiyacından uzaktır, ancak böyle bir imtihan, insanlara kendilerinin vaziyetlerini bildirmek içindir, onların sözlerini yerine getirip getirmediklerini kendilerine göstermek içindir, (ve elbette kendisinde ihtilâf etmekte olduğunuz şeyi) dünyada iken kabul veya inkâr etmekte olduğunuz şeyleri ve bu hususta isabet edip etmediğiniz! (size kıyamet gününde açıkça beyan edecektir.) ona göre hakkınızda mükâfat veya ceza tatbik edilecektir. Artık daha dünyada iken hareket tarzınızı güzelce düzenlemeye çalışınız.
|