16-Nahl Suresi 76. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve Allah Teâlâ iki kişiyi de mesel getirmiştir. Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye kâdir olamaz ve o, efendisi üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır ile gelemez. Hiç bu, adâletle emreden ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan kimseye müsavî olabilir mi? |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve Allah Teâlâ iki kişiyi de misâl getirmiştir: Onlardan biri dilsizdir, hiç bir şeye güç yetiremez ve o, efendisi üzerine bir yüktür, onu nereye gönderse bir hayır ile gelemez. Hiç bu, adaletle emreden ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan kimseye eşit olabilir mi?. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve Allah Teâlâ) öyle putlara tapanların hatalarını, sapıklıklarını göstermek için (iki kişiyi de misâl getirmiştir) öyle açık, parlak bir misâl dahi zikretmiştir. Şöyle ki: (Onlardan) o iki kişiden (biri dilsizdir) söz söylemekten âciz bir halde bulunmaktadır (hiçbir şeye güç yetiremez) herhangi bir şeyi anlayıp anlatmaya kabiliyeti yoktur, hiçbir şey yapamaz bir haldedir, (ve o) âciz şahıs, öyle bir köledir ki hiçbir şeye sahip değildir, (efendisi üzerine bir yüktür) ona boş yere ağırlık verip durmaktadır (onu) efendisi (nereye gönderse bir hayır ile gelemez) hiçbir işi görmeğe kadir olamaz, tam bir acizlik ve miskinlik içinde bulunmuş olur. Şimdi bir düşünelim (hiç bu) âciz, öyle dört çeşit zelilce niteliği toplayan şahıs, (adaletle emir eden) başkalarına güzelce nasihat veren, başkalarının bir intizam dahilinde yaşamasını isteyen (ve kendisi doğru bir yol üzerinde bulunan) bir doğru yolu takip edip hikmet ve menfaata riayetten, hakka hizmetten ayrılmayan (kimseye) öyle yüksek vasıflara sahip bir zata (eşit
olabilir mi?.) Elbetteki, olamaz. Hiç öyle aciz, miskin bir şahıs ile faal, iyiliksever bir zat birbirine eşit sayılabilir mi?. O halde bir kere düşünmeli değil midir? Bütün kâinatı yaratan, mahlûkatına lütuf ve ihsanda bulunan, her fiili bir hikmet ve menfaat gereği olan bir Yüce Yaratıcı ile onun aciz, lütfuna muhtaç, kendi kendine bir şey yapmağa güç yetiremeyen bir mahlûku arasında bir benzerlik ve eşitlik bulunabilir mi? Elbetteki bulunamaz. Bu pek açıktır. O halde birer âdi mahlûktan ibaret olan, birer maddeden ibaret bulunan, hiç .bir şeyi halk ve icada muktedir bulunmayan putlara, ölüme mahkûm, kendisini felâketlerden kurtarmaya güç yetiremeyen herhangi bir kimseye nasıl mâbutluk isnat edilerek tapılabilir? Böyle bir isnadın batıl olduğu açık değil midir? Ne yazık ki, böyle bâtıl, saçma sapan isnatlarda, itikâflarda bulunanlar daima görülmektedirler. Elbetteki, hepsinin durumunu, Cenab-ı Hak bilicidir, hepsi de ölür ölmez lâyık oldukları cezalara kavuşacaklardır.
|