KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
AYET MEALLERİ   SURE MEAL   SAYFA MEAL   CÜZ MEAL   SECDE AYETLERİ
KUR'AN-I KERİMİ 28. CÜZÜ AYET VE MEALLERİ SΙRASΙNA GÖRE SΙRALAMA
CÜZLER

1. CÜZ

2. CÜZ

3. CÜZ

4. CÜZ

5. CÜZ

6. CÜZ

7. CÜZ

8. CÜZ

9. CÜZ

10. CÜZ

11. CÜZ

12. CÜZ

13. CÜZ

14. CÜZ

15. CÜZ

16. CÜZ

17. CÜZ

18. CÜZ

19. CÜZ

20. CÜZ

21. CÜZ

22. CÜZ

23. CÜZ

24. CÜZ

25. CÜZ

26. CÜZ

27. CÜZ

28. CÜZ

29. CÜZ

30. CÜZ

SURE
AYET NO
ARAPÇA DİYANET VAKFI ELMALILI HAMDI CELAL YILDIRIM  SULEYMAN ATES O NASUHI BILMEN CÜZ
SAYFA
58-Mücadele Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّتِي تُجَادِلُكَ فِي زَوْجِهَا وَتَشْتَكِي إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ -1 Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Evet işitti Allah, işitti o kadının dediğini ki kocası hakkında sana mücadele ediyor ve Allaha şikâyet eyliyordu, Allah da muhaverenizi dinliyordu, çünkü Allah işidir, görür. Kocası hakkında sana başvurup tartışan ve (hâlini) Allah´a arze-dip şikâyette bulunan kadının sözünü Allah, elbette işitti. Allah, karşılıklı konuşmanızı da duymaktaydı. Şüphesiz ki Allah, işiten ve görendir. Allâh, kocası hakkında seninle tartışan ve Allâh´a şikâyette bulunan kadının sözünü işitti. Allâh, ikinizin birbirinizle konuşmanızı işitir. Çünkü Allâh işitendir, görendir. Muhakkak ki (o Resûlü Ekrem) kocası hakkında seninle mücadelede bulunan ve Allah´a şikayet eden kadının sözünü Allah Teâlâ işitmiştir. Ve Allah sizin konuşmalarınızı işitir. Şüphe yok ki Allah bihakkın işiticidir, görücüdür. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

2.Ayet
الَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْكُمْ مِنْ نِسَائِهِمْ مَا هُنَّ أُمَّهَاتِهِمْ ۖ إِنْ أُمَّهَاتُهُمْ إِلَّا اللَّائِي وَلَدْنَهُمْ ۚ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنْكَرًا مِنَ الْقَوْلِ وَزُورًا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ -2 İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Onların anaları ancak, kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. İçinizden «zihar» ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler bilmelidirler ki: O kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır. Maamafih Allahın afvı, mağfireti çok olduğunda da şübhe yoktur Sizden kadınlarını (eşlerini annelerinin sırtına benzeterek) zihar yapanlar (bilsinler ki), karıları onların anaları değildir; anaları ancak onları doğuranlardır. Şüphesiz ki, sözün çirkinini ve uydurmasını söylüyorlar. Allah elbette çok affeden, çok bağışlayandır. Sizden kadınlara zıhar edenler (sen bana, anamın sırtı gibisin diyenler), bilmelidirler ki o kadınlar, onların anaları değillerdir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Onlar, çirkin ve yalan olan bir söz söylüyorlar. Bununla beraber Allâh, affedicidir bağışlayıcıdır. Sizden o kimseler ki, kadınlarından müzaherette bulunurlar, halbuki o kadınlar, onların anaları değildir. Onların anaları ancak onları doğurmuş olanlardır ve şüphe yok ki onlar elbette çirkin ve yalan bir lâf söylüyorlar ve muhakkak ki, Allah elbette affedicidir, çok yarlığayıcıdır. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

3.Ayet
وَالَّذِينَ يُظَاهِرُونَ مِنْ نِسَائِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا ۚ ذَٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -3 Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Ve öyle kadınlarından zıhar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak olanlar onun için ikisi temas etmezden evvel bir kul âzad etmek lâzımdır, bunu duydunuz a işte siz bununla öğütlenirsiniz ve Allah her ne yaparsanız haberdardır. Karılarını (öz analarına benzetip) ziharda bulunduktan sonra sözlerinden dönenler, eşleriyle cinsel yaklaşmada bulunmadan önce bir köle azâd etmeleri gerekir. Bununla size öğüt verilir. Allah yaptıklarınızdan haberlidir. Kadınlarına zıhar edip sonra söylediklerinden dönenler, karılarıyle temaslarından önce bir köleyi hürriyete kavuşturmalıdırlar. Size öğütlenen budur. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır. Ve o kimseler ki, zevcelerinden müzaherette bulunurlar, sonra da dediklerinden geri dönerler, artık temas etmeden evvel bir rekabe azâd etmek lâzımdır. İşte siz bununla öğüt verilmiş olursunuz. Ve Allah her ne yaparsanız tamamen haberdardır. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

4.Ayet
فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا ۖ فَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ۚ ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ ۗ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ -4 Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar, Allah’a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kâfirler için elem dolu bir azap vardır. Ona gücü yetmiyen de ikisi temas etmezden evvel sırasiyle iki ay oruc tutsun, ona da güç yetiremiyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iyman edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği hududdur, kâfirler için ise elîm bir azâb vardır. Kim azâd edecek köle bulamazsa, yine eşiyle cinsel yaklaşmada bulunmadan önce iki ay ardarda oruç tutsun. Kimin de buna gücü yetmezse, altmış yoksulu (fakir ve muhtacı) doyursun. Bu (keffaretler) Allah ve Peygamberine inanmanızla ilgilidir ve bunlar, Allah´ın koyduğu (dinî) sınırlardır. İnkarcılar için elem verici bir azâb vardır. Buna imkân bulamayan, temaslarından önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurmalıdır. Allah´a ve Elçisine inanmanız (onların sözlerini doğrulamanız) için bu hükümler konmuştur. Bunlar, Allâh´ın sınırlarıdır (bu sınırları tanımayan) kâfirler için acı bir azâb vardır. Fakat kim rekabe (köle veya cariye) bulamazsa birbiriyle temastan evvel birbiri ardınca iki ay oruç (icab eder). Ona da güç yetiremeyen kimse artık altmış yoksulu doyurmak (lâzım gelir). İşte bu Allah´a ve Peygamberine imân etmeniz içindir. Ve işte bu, Allah´ın hudududur. Kâfirler için ise pek elemli bir azap vardır. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

5.Ayet
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ كُبِتُوا كَمَا كُبِتَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ وَقَدْ أَنْزَلْنَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ ۚ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ -5 Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır. Muhakkak ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan evvelkilerin çarpıldıkları gibi, halbuki açık açık âyetler de indirmiştik, kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var. Allah´ın ve Peygamberinin buyruklarına uymayıp karşı gelenler, kendilerinden öncekiler nasıl alçaltılıp rüsvay edilmişlerse, öylece alçaltılıp rüsvay edilirler. Gerçekten biz, açık-seçik âyetler indirdik. Kâfirler için rezîl ve rüsvay edici azâb vardır. Allah´a ve Elçisine karşı gelen (onların koyduğu sınırlardan başka sınırlar koymağa kalkan)lar kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir! Biz açık açık âyetler indirdik. kâfirler için küçük düşürücü bir azâb vardır. Muhakkak o kimseler ki, Allah´a ve Peygamberine muhalefette bulunurlar, kendilerinden evvelkilerin çarpıldıkları gibi çarpılmışlardır. Ve muhakkak ki, açık açık âyetler indirdik ve kâfirler için pek hakaretli bir azap vardır. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

6.Ayet
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا ۚ أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ -6 Allah’ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir. O gün ki Allah onları hep ba´s edecek te bütün yaptıklarını kendilerine haber verecek, Allah onu bir bir saymış onlarsa onu unutmuşlardır, Allah her şeye şahiddir. O gün ki, Allah, onların hepsini diriltip kaldıracak ve yaptıklarını kendilerine bir bir haber verecektir. Allah, onları bir bir saymış, onlar ise bunu unutmuşlardır. Allah her şeye şâhiddir. Allâh onların hepsini tekrar dirilteceği gün ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir! Allâh on(ların yaptıkları işler)i hep saymış (zaptetmiş)tir. Onlar ise onu unutmuşlardır. Allâh her şeye şâhiddir. O günde ki Allah onları cümleten diriltecektir, artık onlara neler yapmış olduklarını haber verecektir. Allah onu bir bir saymıştır, onlar ise onu unutmuşlardır. Ve Allah her şey üzerine şahittir. 28 / 541
58-Mücadele Suresi

7.Ayet
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَىٰ ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَىٰ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ۖ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -7 Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir. Görmez misin Allah Göklerdekini ve Yerdekini hep bilir, herhangi bir üçün bir fısıltısı oluyor mu mutlak o dörtleyicileri, gerek beşin mutlak o altılayıcıları, gerek daha az gerek daha çok her nerede olsalar mutlak o beraberlerindedir, sonra bütün yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine haber verir, haberiniz olsun ki Allah her şeyi tamamiyle bilir Görmedin mi, göklerde olanları da, yerde olanı da Allah elbette bilir. Üç kişi toplanıp gizli bir fısıltıda bulunmaz ki, onların dördüncüsü Allah olmasın. Beş kişi olmaz ki, onların altıncısı O olmasın. Bundan daha az veya daha çok nerede olurlarsa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra da yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine bir bir haber verir. Şüphesiz ki, Allah herşeyi bilir. Göklerde ve yerde olanları, Allâh´ın bildiğini görmedin mi? Üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O´dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka altıncıları O´dur. Bundan az da, bundan çok da olsalar, nerede bulunsalar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü, onlara yaptıklarını haber verir. Çünkü Allâh, her şeyi bilendir. Görmedin mi ki, şüphe yok Allah göklerde ne varsa ve yerde ne varsa (hepsini) bilir. Üç kişi arasında bir gizlice konuşma olmaz ki, illâ O (Allah) dördüncüleridir ve beş kişi arasında olmaz ki, illâ O altıncılarıdır ve bundan daha az ve daha çok kimse arasında (öyle konuşma) olmaz ki illâ O, her nerede olsalar onlar ile beraberdir. Sonra onlara ne yapmış olduklarını Kıyamet gününde haber verir. Şüphe yok ki Allah her şeye bihakkın alîmdir. 28 / 542
58-Mücadele Suresi

8.Ayet
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَإِذَا جَاءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ ۚ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا ۖ فَبِئْسَ الْمَصِيرُ -8 Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde Allah’ın seni selâmlamadığı selâmla selâmlıyorlar. İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya girecekler. Ne kötü varış yeridir orası! Bakmaz mısın şunlara: Gizli konuşmadan nehyedildiler de sonra dönüp nehyolundukları şeyi yapıyorlar, günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşıyorlar, yanına geldiklerinde de seni Allahın sağlıklamadığı bir suretle sağlıklıyorlar, kendi içlerinde de Allah bizi söylediklerimizle ta´zib etse ya! Diyorlar, Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklar, artık o, ne fena âkıbettir Görmedin mi, gizli toplantıdan men´edilmelerinden sonra men´edildlkleri şeye dönüyorlar; günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşıp duruyorlar. Sana geldikleri zaman Allah´ın seni selâmlamadığı bir şey (bir söz ve ifadeyle selâmlıyorlar ve kendi kendilerine, «bu dediklerimize karşılık Allah bize azâb etse ya» diye söylenirler. Cehennem onlara yeter, oraya girecekler. Varış yeri olarak ne kötü ! Görmedin mi şu adamları ki gizli gizli konuşmaktan menedildikleri halde yine o menedildikleri işe dönüyorlar; günâh, düşmanlık, Elçiye isyân hususunda gizli gizli konuşuyorlar. Sana geldikleri zaman seni, Allâh´ın selâmlamadığı bir tarzda selâmlıyorlar ve kendi içlerinde de: "Bu dediğimizden ötürü Allâh bize azâb etse ya" diyorlar. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir, ne kötü gidilecek yerdir orası! Bakmaz mısın o kimselere ki gizlice konuşmadan nehyedilmişlerdir, sonra da nehyedilmiş oldukları şeye dönüverirler ve günah ile ve adavet ile ve Peygambere isyan ile fısıldaşırlar ve sana geldikleri zaman da seni Allah´ın selâmlamadığı bir şey ile selâmladılar ve kendi içlerinde de derler ki, «Allah bizi söylediğimiz şey ile muazzep etmeli değil mi?». Onlara cehennem kâfidir, ona yaslanacaklardır. Artık ne fena bir dönüş yeri. 28 / 542
58-Mücadele Suresi

9.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ -9 Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Ey o bütün iyman edenler! Sizler fısıldaştığınız vakıt günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşmayın iyilik ve takva fısıldaşın ve Allahdan korkun ki ona haşrolunacaksınız Ey imân edenler! Birbirinizle gizlice fısıldaşmak istediğiniz zaman günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelme hususlarında gizli toplantı yapıp fısıldaşmayın. İyilik ve takva .(Allah´tan korkup fenalıklardan sakınma) hususunda toplantı yapıp fısıldasın ve (Kıyamet günü dirilip) huzurunda toplanarak biraraya getirileceğiniz, Allah´tan korkun. Ey inananlar, aranızda gizli konuştuğunuz zaman günâh, düşmanlık ve Elçiye karşı gelme üzerinde konuşmayın; iyilik ve takvâ üzerinde konuşun ve huzûruna toplanacağınız Allah´tan korkun. Ey imân etmiş olanlar! Muhâverede bulunduğunuz zaman günah ile, adavet ile ve Peygambere isyan ile muhâverede bulunmayın ve hayr ile ve takvâ ile muhâverede bulunun ve kendisine haşrolunacak olduğunuz Allah´tan korkunuz. 28 / 542
58-Mücadele Suresi

10.Ayet
إِنَّمَا النَّجْوَىٰ مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ -10 O kötü fısıltılar iman edenleri üzmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır. Oysa şeytan, Allah’ın izni olmadıkça, mü’minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler. O gizli konuşmalar, (o fiskos) sırf Şeytandandır, iyman etmiş olanları kederlendirmek için, halbuki onlara bir şey zarar ettirecek değildir, meğerki Allahın izniyle ola, müminler de onun için hep Allaha dayansınlar Gizli toplantılar ve fısıldaşmalar, imân edenleri üzmek için şeytandandır. Oysa Allah´ın izni olmadan mü´minlere zarar verecek değildir. Artık mü´minler ancak Allah´a güvenip dayansınlar. Gizli konuşma (fiskos) şeytândandır. (Şeytân insanları bu yola iletir ki) inananlar üzülsünler. Oysa o, Allâh´ın izni olmadıkça mü´minlere hiçbir zarar veremez. Mü´minler Allâh´a dayansınlar. Şüphe yok ki, gizli konuşmalar (toplanmalar) şeytandandır. İmân etmiş olanlar mahzun olsunlar için, halbuki onlara bir şey ile mazarret verecek değildir, Allah´ın izni ile olan müstesna. Ve artık mü´minler Allah Teâlâ´ya tevekkülde bulunsunlar. 28 / 542
58-Mücadele Suresi

11.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا فِي الْمَجَالِسِ فَافْسَحُوا يَفْسَحِ اللَّهُ لَكُمْ ۖ وَإِذَا قِيلَ انْشُزُوا فَانْشُزُوا يَرْفَعِ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -11 Ey iman edenler! Size, “Meclislerde yer açın” denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik versin. Size, “Kalkın”, denildiği zaman da kalkın ki, Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile. Ve Allah her ne yaparsanız haberdardır Ey imân edenler! Bulunduğunuz toplantılarda size «yer açın» denildiği zaman yer açın ki Allah da size genişlik versin. «Kalkın..» denilince de kalkıverin ki Allah sizden dosdoğru imân edenlerle kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberlidir. Ey inananlar, size: "Meclislerde yer açın" dendiği zaman yer açın ki Allâh da size genişlik versin. Size: "Kalkın" dendiği zaman da, kalkın ki Allâh sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır. Ey mü´minler! Size, «Meclislerinizde genişlik gösteriniz,» denildiği zaman hemen genişleyiveriniz. Allah Teâlâ da sizin için genişlik verir ve size «Kalkın» denildiği vakit de hemen kalkın. Allah, sizden imân etmiş olanları yükseltir ve kendilerine ilim verilmiş olanları ise dereceler ile yükseltir. Ve Allah, yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. 28 / 542
58-Mücadele Suresi

12.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمُ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ لَكُمْ وَأَطْهَرُ ۚ فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -12 Ey iman edenler! Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ey o bütün iyman edenler! Peygambere gizli ma´ruzatta bulunmak istediğiniz zaman fısıltınızdan önce bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hem bir hayır hem daha ziyade bir temizliktir, fakat gücünüz yetmezse şübhe yok ki Allah gafurdur rahîmdir Ey imân edenler! Peygamberle özel toplantı yapıp gizli konuşmak istediğiniz zaman, bu toplantıdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı, daha temiz ve nezîhtir. Verecek sadaka bulamadığınız takdirde, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Ey inananlar, siz Elçi ile gizli konuşacağınız zaman bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsınız, Allâh bağışlayandır, esirgeyendir. Ey imân etmiş olanlar! Peygambere mahremâne maruzatta bulunmak istediğiniz zaman maruzatınızdan evvel fakirlere bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hayırlıdır ve ziyâde temizliktir. Fakat (tasadduk edecek bir şey) bulamaz iseniz artık şüphe yok ki Allah gafûrdur, rahîmdir. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

13.Ayet
أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ ۚ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ -13 Baş başa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Ya!.. Fısıltınızdan önce sadakalar takdim etmekten korktunuz mu? Mâdemki yapmadınız Allah da size tevbe lûtfetti artık namaza devam edin ve zekâtı verin ve Allah ve Resulüne itaat edin ki Allah habîrdir her ne yaparsanız Yoksa özel gizli toplantınızdan önce sadakalar vermekten endişelendiniz mi ? Zaten bunu yapamadınız. Allah, tevbenizi kabul etmiştir. Artık namaz kılmaya devam edin, zekâtı verin, Allah´a ve Peygamberine itaat edin. Allah, yapageldiğiniz şeylerden haberlidir. Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermenizden korktunuz mu? Çünkü yapmadınız. Allâh da sizi (bundan) affetti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a ve Elçisine itâ´at edin. Allâh yaptıklarınızı bilmektedir. Ya maruzatta bulunmadan önce sadakalar takdîm etmenizden korktunuz mu? Madem ki yapmadınız ve Allah üzerinize afv ile nazar buyurdu, artık namazı ikame edin ve zekâtı verin ve Allah´a ve Peygamberine itaat eyleyin ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

14.Ayet
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ تَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى الْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ -14 Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. Bakmaz mısın şunlara ki Allahın gadab etmiş olduğu bir kavma yardaklık etmektedirler, onlar ne sizdendirler ne onlardan ve bilip dururken yalan yere yemin ederler Allah´ın gazab ettiği bir topluluğu dost ve arkadaş edinenleri görmedin mi ? Onlar ne sizden, ne de diğerlerindendirler. Bildikleri halde yalan yere yemin ederler. Allâh´ın kendilerine gazab ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. Görmedin mi o kimseleri ki, üzerlerine Allah´ın gazap etmiş olduğu bir kavmi dost edindiler o kimseler, ne sizdendirler ve ne de onlardandırlar ve bilir oldukları halde yalan yere yemîn ederler. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

15.Ayet
أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا ۖ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -15 Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! Allah onlar için şiddetli bir azâb hazırladı, hakikat onlar ne fena işler yapıyorlar Allah, onlara çetin bir azâb hazırlamıştır. Doğrusu onların yapageldiği şey ne kötüdür! Allâh onlar için çetin bir azâb hazırlamıştır. Onlar ne kötü işler yapıyorlar. Allah, o kimseler için bir şiddetli azap hazırlamıştır. Şüphe yok ki, onlar ne fena işler yapıyorlar. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

16.Ayet
اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ -16 Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır. Yeminlerini bir siper edindiler de Allah yolundan men´ettiler onun için onlara hakaretli bir azâb var Yeminlerini siper edindiler de Allah yolundan alıkoydular. Onlar için rezil ve rüsvay edici bir azâb vardır. Yeminlerini kalkan yapıp Allâh´ın yoluna engel oldular. Onlar için küçük düşürücü bir azâb vardır. Yemînlerini bir kalkan ittihaz ettiler de (nâsı) Allah yolundan çevirdiler, artık onlar için bir rüsvay edici azap vardır. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

17.Ayet
لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۚ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ -17 Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. İhtimali yok onları ne malları ne evlâdları hiçbir suretle Allahdan kurtaramaz, onlar ashab-ı nar´dır, hep onun içinde kalacaklardır. Ne malları, ne de çocukları onları Allah´tan (O´nun hüküm ve azabından) hiçbir şekilde kurtaramaz. Onlar Cehennem ateşinin dost ve arkadaşlarıdır. Onların ne malları, ne de çocukları kendilerini Allah´a karşı koruyabilir. Onlar ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır. Onları ne malları ve ne de evlatları hiçbir şey ile Allah´tan kurtaramaz (müstağni kılamaz). Onlar ateş ashâbıdırlar, onlar o ateşte ebedîyyen kalıcılardır. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

18.Ayet
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ ۖ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَىٰ شَيْءٍ ۚ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْكَاذِبُونَ -18 Allah’ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak) bir iş üzerinde olduklarını sanarak size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekleri günü düşün! İyi bilin ki, onlar yalancıların ta kendileridir. O gün ki Allah onları toplıyarak ba´sedecek de size yemin ettikleri gibi ona da yemin edecekler ve sanacaklar ki bir şey yapıyorlar, İşte onlar hep o yalancılardır Allah´ın onların hepsini diriltip kaldıracağı gün, size yemin ettikleri gibi Allah´a da yemin ederler ve bununla birşey üzere bulunduklarını sanırlar. Haberiniz olsun ki, onlar elbette yalancıların tâ kendileridir. Allâh onların hepsini tekrar dirilttiği gün, dünyâda size yemin ettikleri gibi O´na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını, (doğru yolda olduklarını) sanacaklardır. İyi bilin ki onlar yalancılardır. O gün ki Allah, onları topyekün kabirlerinden kaldırıp mahşere sevkedecektir. Artık size yemîn ettikleri gibi O´na da yemîn edeceklerdir. Ve sanacaklardır ki, muhakkak kendileri birşey üzerindedirler. Haberiniz olsun ki onlar, şüphe yok onlar, yalancılardır. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

19.Ayet
اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ -19 Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Şeytan üzerlerine istîlâ etmiştir de kendilerine Allah düşüncesini unutturmuştur, onlar şeytan hizbi, (şeytan tarafdarı)dırlar, uyanık ol ki şeytanın hizbi hep husrana düşenlerdir. Şeytan onlara karşı üstünlük sağlamıştır da Allah´ı anmayı kendilerine unutturmuştur. İşte bunlar şeytanın dostları ve yandaşlarıdır. Haberiniz olsun ki, hüsrana uğrayanlar, ancak şeytanın dost ve yandaşlarıdır. Şeytân onları kuşatmış (ruhlarına hâkim olmuş) onlara Allâh´ı anmayı unutturmuştur. Onlar şeytânın hizbi (partisi)dir. Muhakkak ki şeytânın hizbi kaybedecektir. Onların üzerlerine şeytan galebe etmiş de onlara Allah´ın zikrini unutturmuştur. Onlar, şeytanın askerleridir. Haberiniz olsun ki şüphe yok şeytanın askerleri, onlar, hüsrâna uğramış olanlardır. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

20.Ayet
إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ -20 Allah’a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar. Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkanlar herhalde onlar en alçaklar içindedirler Şüphesiz ki Allah´a ve Peygamberine karşı gelip düşmanlık besleyenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar. Allah´a ve Elçisine düşman olanlar, onlar en alçaklar arasındadırlar. (20-21) Muhakkak o kimseler ki, Allah´a ve resûlune muhalefette bulunurlar, işte onlar, zelîl olanların arasındadırlar. Allah yazdı ki, «Elbette ben galebe edeceğim Ben. Peygamberlerim de...». Şüphe yok ki Allah kavîdir, azîzdir. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

21.Ayet
كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ -21 Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Allah yazdı: Celâlim hakkı için herhalde ben yenerim ben ve Resullerim, şübhe yok ki Allah kavîdir azîzdir Allah, «Ben ve Peygamberlerim mutlaka üstün geleceğiz» diye yazmıştır. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok üstündür. Allâh: "Elbette ben ve elçilerim gâlib geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allâh güçlüdür, gâliptir. (20-21) Muhakkak o kimseler ki, Allah´a ve resûlune muhalefette bulunurlar, işte onlar, zelîl olanların arasındadırlar. Allah yazdı ki, «Elbette ben galebe edeceğim Ben. Peygamberlerim de...». Şüphe yok ki Allah kavîdir, azîzdir. 28 / 543
58-Mücadele Suresi

22.Ayet
لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا آبَاءَهُمْ أَوْ أَبْنَاءَهُمْ أَوْ إِخْوَانَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ ۚ أُولَٰئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمُ الْإِيمَانَ وَأَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ ۖ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ ۚ أَلَا إِنَّ حِزْبَ اللَّهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -22 Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Allaha ve Âhıret gününe iyman eder hiç bir kavmı Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya hısımları, hemşerileri olsalar bile, işte Allah öyle kimseleri sevmeyen bir kavmın kalblerine iymanı yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh ile te´yid buyurmuştur ve onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, içlerinde ebediyyen kalacaklardır, öyle ki Allah onlardan hoşnud, onlar Allahdan hoşnud, işte onlar Allah hizbidir, uyanık ol ki Allahın hizbi muhakkak hep felâha irenlerdir Allah´a ve Âhiret gününe imân eden bir milletin, Allah ve Peygamberine karşı gelip düşmanlık besleyenleri —isterse bunlar babaları veya öz oğulları veya kardeşleri ya da hısım ve kabilesi olsunlar— sevip dost edindiklerini göremezsin. İşte Allah onların kalblerine imânı yazmış, onları kendinden bir ruh (manevî bir destek ve indirdiği inayetle desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları Cennetlere koyacaktır. Allah onlardan hoşnut oldu, onlar da Allah´tan hoşnut oldular, işte bunlar Allah´ın yakınları ve dostlarıdır. Haberiniz olsun ki, korktuklarından kurtulup umduklarına erenler ancak Allah´ın yakınları ve dostlarıdır. Allah´a ve âhiret gününe inanan bir milletin babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabâları da olsa Allah´a ve Elçisine düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin. Allâh onların kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile (kalb nuru veya Kur´ân ile) desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allâh onlardan râzı olmuş, onlar da O´ndan râzı olmuşlardır. İşte onlar Allâh´ın hizbi (partisi)dir. Muhakkak ki başarıya ulaşacak olanlar, Allâh´ın hizbidir. Allah´a ve ahiret gününe imân eden hiçbir kavmi bulamazsın ki, Allah´a ve Resûlüne muhalefet eder kimseleri sevsinler. Velev ki babaları veya oğulları veya kardeşleri veya kabileleri olsunlar. Onlar o zâtlardır ki, (Allah) Onların kalblerinde imân yazmıştır. Ve onları kendisinden bir ruh ile teyid etmiştir ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirecektir. Oralarda ebedîyyen kalıcılardır. Allah onlardan razı olmuştur, (onlar da) O´ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah´ın fırkasıdır. Agâh olunuz ki, muhakkak Allah fırkasıdır, onlardır necâta ermiş olanlar. 28 / 544
59-Haşr Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -1 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tesbih etmekte Allah için Göklerdeki ve yerdeki, hem de azîz hakîm o Göklerde ne varsa, yerde ne varsa herşey Allah´ı tesbîh ve tenzîh eder. O, çok üstündür, hikmet sahibidir. Göklerde ve yerde bulunan herşey Allâh´ı tesbih etmiş (O´nun şânının eksikliklerden uzak, zâtının yüce olduğunu anmışlar)dır. O, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah için tesbihde bulunmaktadır. Ve o, bihakkın galiptır, sahib-i hikmettir. 28 / 544
59-Haşr Suresi

2.Ayet
هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِأَوَّلِ الْحَشْرِ ۚ مَا ظَنَنْتُمْ أَنْ يَخْرُجُوا ۖ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ مَانِعَتُهُمْ حُصُونُهُمْ مِنَ اللَّهِ فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا ۖ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ ۚ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُمْ بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِي الْمُؤْمِنِينَ فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الْأَبْصَارِ -2 O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın. O ki Ehl-i kitab´dan o küfredenleri ilk haşr için diyarlarından çıkardı. Siz çıkacaklarını zannetmediniz onlar da zannettiler ki kendilerini Allahdan koruyacak manialarıdır kal´aları, istihkâmları, fakat Allah onları hisab etmedikleri cihetten bastırdı ve kalblerinin içine korku düşürdü, öyleki evlerini bir taraftan kendi elleri bir taraftan da mü´minlerin elleriyle harab ediyorlardı, düşünün de ıbret alın ey görecek gözleri olanlar! Kitap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplu halde yurtlarından çıkaran O´dur. Sizler ise, onların çıkarılacaklarını pek sanmamıştınız. Onlar da kalblerini kendilerini Allah´ tan (O´nun hükmünden ve azabından) koruyup savunacağını sanmışlardı. Ama Allah(ın azabı) onlara hesaplıyamadıkları bir cihetten geliverdi de kalblerine korku saldı; (öyle ki) kendi evlerini ve yurtlarını kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle kıymaya koyuldular. Artık siz ey kalb gözü açık akıl sahipleri! İbret alın.. Kitap sâhiplerinden inkâr edenleri, hemen ilk haşirde (müslümanların, kaleleri önünde toplanmalarında) yurtlarından O çıkardı. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah´tan koruyacağını sanmışlardı. Allâh onlara ummadıkları yerden geldi, yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü´minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sâhipleri ibret alın. O, o zât-ı akdesdir ki ehli kitaptan kâfir olanları ilk sürgün için yurtlarından çıkardı. Onların çıkacaklarını siz zannetmez idiniz, onlar da şüphe yok zannettiler ki, kendilerini Allah´tan koruyacak olan, kal´alarıdır. Fakat Allah, onlara hiç hesaba almadıkları bir cihetten geldi ve yüreklerine korku düşürdü, öyle ki evlerini hem kendi elleriyle ve hem de mü´minlerin elleriyle harap eder oldular. Artık ey basiret sahipleri! İbret alınız. 28 / 544
59-Haşr Suresi

3.Ayet
وَلَوْلَا أَنْ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ -3 Eğer Allah, onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Ahirette ise, onlar için cehennem azabı vardır. Ve eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı lâbüd Dünyada kendilerine azâb edecekti, Âhırette ise onlara ateş azâbı var Eğer Allah, haklarında sürülüp çıkarılmayı yazmamış olsaydı, şüphe yok ki, onları bu dünyada azaba uğratacaktı. Âhiret´te ise onlar için Cehennem azabı vardır. Eğer Allâh onlara sürgünü yazmamış olsaydı, mutlaka onlara dünyâda azâb ederdi. Âhirette de onlar için ateş azâbı vardır. Ve eğer Allah, onların üzerine sürülmeyi yazmamış olsa idi, elbette onları yine dünyada muazzep ederdi ve onlar için ahirette ise ateş azabı vardır. 28 / 544
59-Haşr Suresi

4.Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۖ وَمَنْ يُشَاقِّ اللَّهَ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ -4 Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri sebebiyledir. Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. Çünkü onlar Allah ve Resulü ile karşılaşmağa kalkıştılar, her kim de Allah ile karşılaşmağa kalkışırsa şübhe yok Allah «şediydul´ikab» dır Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah ve Peygamberine karşı gelip ayrıldılar. Kim Allah´a karşı gelip (hakk´tan) ayrılırsa, şüphesiz ki, Allah´ın vereceği azâb çok şiddetlidir, Bunun sebebi şudur: Onlar Allah´a ve Elçisine karşı geldiler; kim Allah´a karşı gelirse (bilsin ki) Allâh´ın azâbı çetindir. Bunun sebebi ise, şüphe yok ki onlar Allah´a ve Peygamberine karşı muhalefete kalkıştılar ve her kim Allah´a karşı muhalefete kalkışırsa artık şüphe yok ki, Allah´ın ikabı pek şiddetlidir. 28 / 545
59-Haşr Suresi

5.Ayet
مَا قَطَعْتُمْ مِنْ لِينَةٍ أَوْ تَرَكْتُمُوهَا قَائِمَةً عَلَىٰ أُصُولِهَا فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيُخْزِيَ الْفَاسِقِينَ -5 (Savaş gereği,) hurma ağaçlarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa hep Allah’ın izniyledir. Bu da fasıkları rezil etmesi içindir. Herhangi bir hurma ağacı kesdiniz veya kökleri üzerinde dikili bırakdınızsa hep Allahın izniyle ve o fâsıkları perişan edeceği içindir. Ne kadar bir hurma ağacı kestiniz veya kökleri üzerine ne kadar bir hurma ağacı bıraktınızsa, (bu) Allah´ın izniyle gerçekleşmiştir ve Allah´ın, ilâhî sınırı aşan sapıkları rüsvay etmesi içindir. Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz yahut onu kökleri üzerinde bırakmanız hep Allâh´ın izniyle ve (O´nun) yoldan çıkanları cezâlandırması için olmuştur. Herhangi bir hurma ağacından ne kestiniz ise veya onu kendi kökleri üzerinde dikili bıraktınız ise hemen Allah´ın izni iledir. Ve fâsıkları perişan etmesi içindir. 28 / 545
59-Haşr Suresi

6.Ayet
وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -6 Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter. Allahın Resulüne onlardan tahvil buyurduğu fey´e gelince siz ona ne at debrettiniz ne rikâb velâkin Allah Resullerini dilediği kimselere musallat kılar ve Allah her şey´e kadirdir Allah´ın kendi Peygamberine onlardan (alıp verdiği) ganimete karşı siz ne at sürdünüz, ne deve yürüttünüz. Ama Allah, Peygamberini dilediği kimselerin üzerine gönderip O´na üstünlük sağlar. Allah´ın kudreti her şeye yeter. Allâh´ın, onlardan Elçisine verdiği ganimetlere gelince, siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at ne de deve sürdünüz. Fakat Allâh, elçilerini, dilediği kimselerin üzerine salar (onlara üstün getirir). Allâh her şeyi yapabilir. Ve Allah´ın Peygamberine onlardan bilâharp bir ganîmet malı olarak ne verdiğine gelince, siz onun üzerine ne attan ve ne de deveden bir şey koşturmadınız. Fakat Allah, Peygamberlerini dilediği kimselere musallat kılar ve Allah her şey üzerine bihakkın kâdirdir. 28 / 545
59-Haşr Suresi

7.Ayet
مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَىٰ رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَىٰ فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ ۚ وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ -7 Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. Allahın Resulüne kurâ ehalisinden tahvil buyurduğu Fey´i de Allah için ve Resulü için ve karabet sahibi ve yetimler ve miskînler ve yolda kalmış kimseler içindir, ki sade içinizden zenginler arasında dolaşır bir devlet olmaya, bir de Peygamber size her ne emir verirse tutun, nehy ettiğinden de sakının ve Allahdan korkun, çünkü Allah «şediydul´ikab» dır Allah´ın o (fethedilen) kasabalar halkından Peygamberine ayırdığı ganimet, Allah içindir, Peygamber içindir, O´nun hısımları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Tâ ki bu mal içinizden zengin olanlar arasında elden ele dolaşan bir servet haline gelmesin. Peygamber size ne verir (ve ne buyurur)se onu alın. Sizi neden men´ederse ondan sakının. Allah´tan korkun. Şüphesiz ki Allah´ın azabı şiddetlidir. Allâh´ın, o kent halkından, Elçisine verdiği ganimetler, Allah´a, Elçiye, (ona) akrabâ olanlara, yetimlere, yoksullara (yolda kalan) yolcuya âittir. Tâ ki (o mallar), içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah´tan korkun. Çünkü Allâh´ın azâbı şiddetlidir. Allah Teâlâ, Peygamberine fey´ olarak ne verdiyse Allah içindir ve Peygamberi içindir ve karabet sahipleri ve yetimler ve yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. Tâ ki (bu mallar) sizden zenginler arasında dolaşır bir servet olmasın ve size Peygamber ne verirse artık onu alınız ve sizi neden men ettiyse hemen ona nihâyet veriniz ve Allah´tan korkunuz. Şüphe yok ki Allah, azabı şiddetli olandır. 28 / 545
59-Haşr Suresi

8.Ayet
لِلْفُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا وَيَنْصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ -8 Bu mallar özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. O fukara muhacirler için ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allahdan bir fadıl ve rıdvan ararlar ve Allaha ve Resulüne hizmet ederler, ta onlardır işte sadık olanlar Ganimet malı, bir de fakir muhacirleredir ki onlar yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar; (onlar sadece) Allah´ın geniş lütuf, bol ihsanını ve hoşnutluğunu arzulamaktalar; Allah´a ve Peygamberine yardım ederler. İşte (imânlarında) sâdık olanlar da bunlardır. (O mallar) Şu göçmen fakirlere âittir ki (onlar) yurtlarından ve mallarından (sürülüp) çıkarılmışlardır; Allâh´ın lutuf ve rızâsını ararlar; Allah´a ve Elçisine yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır. (O mal) Muhacirler olan fakirlere de aittir ki, onlar kendi yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah´tan bir fazl ve rıdvan ararlar ve Allah´a ve Peygamberine hizmet ederler. İşte sâdıklar olanlar onlardır. 28 / 545
59-Haşr Suresi

9.Ayet
وَالَّذِينَ تَبَوَّءُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِنْ قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ ۚ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -9 Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Ve şunlar ki onlardan önce yurdu hazırlayıp iymana sahib oldular, kendilerine hicret edenlere mahabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinde ihtiyaç bile olsa iysar ile nefislerine tercih ederler, her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır o felah bulanlar! Bunlardan önce (Medine´yi) yurt edinip, imânı (kalblerine) yerleştirenler ise, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilen şeylerden dolayı kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar; ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine tercih ederler. Kim de nefsinin aşırı cimrilik, kıskançlık ve ihtirasından korunursa, işte onlar umduklarına kavuşanlardır. Ve onlardan önce o yurda (Medine´ye) yerleşen, imânâ sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen (ganimet)lerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç (eğilimi) duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, (göç eden yoksul kardeşlerini) öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir. Ve o kimseler ki onlardan evvel yurt ve imân edinmişlerdir, kendilerine muhâcerette bulunanları severler ve onlara verilen şeylerden dolayı kendi kalblerinde bir ihtiyaç duymazlar ve kendilerinde bir ihtiyaç bulunsa dahi onları kendi nefislerine tercih ederler. Ve her kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte felâha ermiş olanlar onlardır! 28 / 545
59-Haşr Suresi

10.Ayet
وَالَّذِينَ جَاءُوا مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ -10 Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, Şöyle derler: ya Rabbena bizlere ve önden iyman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde iyman etmiş olanlara karşı kin tutturma ya Rabbena şübhe yok ki sen raufsun, rahîmsin. Bunlardan sonra (imânları uğruna hicret edip) gelenler ise, «ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imân eden kardeşlerimizi bağışla. Kalblerimizde imân edenlere karşı kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli ve çok merhametlisin» (dediler). Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla, kalblerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz, Sen çok şefkatli çok merhametlisin!" Ve o kimseler ki bunlardan sonra gelmişlerdir. Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bizim için ve imân ile bizi geçmiş olan kardeşlerimiz için mağfiret buyur ve bizim kalblerimizde imân etmiş olanlar için bir kin bulundurma. Ey Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok esirgeyicisin, çok rahmet sahibisin.» 28 / 546
59-Haşr Suresi

11.Ayet
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ -11 Kitap ehlinden o inkâr eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz (Medine’den) çıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. Bakmaz mısın şu münafıklık yapanlara? Ehli kitabdan o küfreden ihvanlarına şöyle diyorlar: Yemin ederiz ki eğer siz çıkarılırsanız her halde biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin hakkınızda ebedâ kimseye itaat etmeyiz ve şayed size kıtal yapılırsa muhakkak size yardım ederiz, hal bu ise Allah şehadet ediyor ki onlar kat´iyyen yalancıdırlar. Görmedin mi, münafıklıkta bulunanları, Kitap Ehli´nden küfre sapan kardeşlerine, «eğer siz (buradan) çıkarılırsanız, and olsun ki biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda (aleyhinizde) hiçbir kimseye uymayız ve eğer sizinle savaşırlarsa elbette size yardım ederiz» diyorlardı. Allah onların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet etmektedir. İki yüzlülük edenleri görmedin mi? Kitap ehlinden inkâr eden kardeşlerine: "Eğer siz (yurdunuzdan) çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız, sizin aleyhinize hiç kimseye itâ´at etmeyiz. Şâyet sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım ederiz." derler. Allâh, onların yalancı olduklarına şâhidlik eder. Nifakta bulunmuş olanları görmedin mi ki, ehl-i kitaptan kâfir olmuş olan kardeşlerine derler ki: «Andolsun eğer siz çıkarılırsanız, elbette biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedîyyen itaat etmeyiz ve eğer mukatelede bulunmuş olsanız elbette size yardım ederiz.» Halbuki Allah şehâdet eder ki, şüphe yok onlar elbette yalancılardır. 28 / 546
59-Haşr Suresi

12.Ayet
لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِنْ قُوتِلُوا لَا يَنْصُرُونَهُمْ وَلَئِنْ نَصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنْصَرُونَ -12 Andolsun, eğer (kardeşleri Medine’den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez. Celâlim hakkı için eğer çıkarılırlarsa onlarla beraber çıkmazlar ve eğer kıtal yapılırsa onlara yardım etmezler ve şayed yardım edecek olsalar mutlak arkalarına dönerler, sonra da kurtarılmazlar. Eğer (o küfre sapan kitap ehli, yurtlarından) çıkarılsa, and olsun ki münafıklar onlarla beraber çıkmazlar ve eğer onlarla savaşılırsa, yardım etmezler. Yardıma gitseler bile dönüp kaçarlar; sonra yardım da görmezler. Andolsun eğer onlar, çıkarılsalar, (bunlar) onlarla beraber çıkmazlar; eğer onlarla savaşılsa onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalar(ın)a dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez. Andolsun ki eğer çıkarılmış olsalar, onlar ile beraber çıkmazlar ve eğer katlolunacak olsalar onlara yardım etmezler ve şâyet onlara yardım etmiş olsalar elbette arkalarına dönüverirler, sonra yardım olunmazlar. 28 / 546
59-Haşr Suresi

13.Ayet
لَأَنْتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةً فِي صُدُورِهِمْ مِنَ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَفْقَهُونَ -13 Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu, onların anlamaz bir toplum olmaları sebebiyledir. Her halde onların yüreklerinde sizin korkunuz Allahınkinden ziyade, bu onların fıkıhsız bir kavm olmalarındandır. And olsun ki, onların yüreklerine Allah´tan çok siz korku ve yılgınlık vermektesiniz.) Bu böyledir. Çünkü onlar anlayışsız (dinî bilgilerden uzak) bir topluluktur. Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allâh´ınkinden fazladır. (Allah´tan çok sizden korkarlar). Böyledir, çünkü onlar anlamaz bir topluluktur. Elbette siz onların yüreklerinde korkuca Allah´tan daha şiddetlisiniz. Bunun sebebi ise, çünkü onlar şüphe yok ki anlamaz bir kavimdirler. 28 / 546
59-Haşr Suresi

14.Ayet
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ ۚ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ ۚ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْقِلُونَ -14 Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. Size hepsi toplanarak kıtal yapamazlar, ancak müstahkem mevkı´lerde veya divarlar, siperler arkasından yaparlar, aralarında be´sleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın halbuki kalbleri dağınıktır, bu onların akl etmez bir kavm olmalarındandır. Onlar, sizinle toplu halde vuruşmazlar; ancak kale içindeki kasabalarda veya duvarlar gerisinde savaşmak isterler. Kendi aralarında (birbirlerine karşı) saldırıları pek çetin ve hırçıncadır. Onları toplanıp birleşmiş sanırsın, oysa kalbleri değişik ve dağınıktır. Bu böyledir; çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur. Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak müstahkem kaleler içinde, yahut duvarların ardından (savaşırlar). Kendi aralarında şiddetli ayrılık vardır. Sen onları toplu sanırsın, ama kalbleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar düşünmez bir topluluktur. Sizinle toplanmış olarak savaşta bulunmazlar, ancak müstahkem kasabalarda veya duvarların arkasından (savaşta bulunabilirler). Kendi aralarında savaşları ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, halbuki onların kalbleri dağınıktır. Bunun sebebi ise şüphe yok ki onlar âkilâne düşünemez bir kavimdirler. 28 / 546
59-Haşr Suresi

15.Ayet
كَمَثَلِ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ قَرِيبًا ۖ ذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -15 Onların durumu, kendilerinden az öncekilerin (Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar (Bedir’de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır. Yakında önlerinden geçenler gibi ki emirlerinin vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var Bunlar, kendilerinden yakın bir süre önce gelip geçen, işlerinin günah ve vebalini tadan kimselere benzerler. Bunlar için elem verici bir azâb vardır. (Onların durumu), kendilerinden az önce, yaptıklarının vebâlini tatmış olan, âhirette de kendileri için acı bir azâb bulunan kimselerin durumu gibidir. Onlar, kendilerinden biraz zaman evvel işlerinin vebalini tatmış kimseler gibidirler ve kendileri için pek elemli bir azap vardır. 28 / 546
59-Haşr Suresi

16.Ayet
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنْسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ -16 Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der. Tıbkı Şeytanın meseli gibi ki hani insana küfret dedi de küfredince ben dedi senden beriyim, çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allahdan korkarım (Bunların) misâli, hani insana ; «İnkâr et» diyen ve insan inkâr edince de, «doğrusu ben senden beriyim, uzağım ; ben elbette âlemlerin Rabbından korkarım» diyen Şeytan´a benzer. (Onların durumu) tıpkı şeytânın durumuna benzer ki insana "İnkâr et" dedi. (İnsan) inkâr edince de: "Ben seden uzağım, ben âlemlerin Rabbi Allah´tan korkarım!" dedi. Şeytanın meseli gibi ki, vaktiyle insana «Kâfir ol!» dedi, Vaktâ tâ ki kâfir oldu. (Şeytan) Dedi ki: «Şüphe yok ben senden uzağım. Muhakkak ki ben âlemlerin Rabbinden korkarım.» 28 / 546
59-Haşr Suresi

17.Ayet
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ -17 Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası budur. Sonra ikisinin de âkıbeti ebediyyen ateşte kalmaları oldu ve işte zalimlerin cezası budur İkisinin de sonu, mutlaka içinde devamlı kalacakları Cehennem ateşidir. İşte bu, zâlimlerin cezasıdır. Nihâyet ikisinin de sonu, ebedi olarak ateşte kalmaları oldu. Zâlimlerin cezâsı budur. Artık onların akibetleri, muhakkak ki ateşte, onun içinde ebedî kalıcılar olmaktan ibaret oldu ve işte bu da zalimlerin cezasıdır. 28 / 547
59-Haşr Suresi

18.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ -18 Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Ey o bütün iyman edenler! Hep Allaha korunun ve baksın bir nefis yarın için ne takdim etmiş, hem Allahdan korkun, çünkü Allah her ne yaparsanız şübhesiz habîrdir Ey imân edenler! Allah´tan saygı ile korkun ; her kişi yarın için önden ne göndermişse ona dikkatle baksın. Allah´tan saygı ile korkun. Şüphesiz ki Allah, yapageldiklerinizden haberlidir. Ey inananlar, Allah´tan korkun ve kişi yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah´tan korkun; çünkü Allâh, yaptıklarınızı bilmektedir. Ey imân etmiş olanlar! Allah´tan korkunuz ve her nefs, yarın için ne takdim etmiş olduğuna baksın ve Allah´tan korkunuz. Şüphe yok ki Allah, ne yapar olduğunuzdan haberdardır. 28 / 547
59-Haşr Suresi

19.Ayet
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ -19 Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir. Ve onlar gibi olmayın ki Allahı unutmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur, onlardır ki hep fasıklardır Artık siz, Allah´ı unutan ve bu yüzden Allah´ın da onları kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar, ilâhî sınırları aşıp yozan kişilerdir. Şu, Allâh´ı unuttuklarından dolayı (Allâh´ın da) onlara kendi canlarını unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkan insanlardır. Ve o kimseler gibi olmayınız ki, Allah´ı unuttular da artık (Allah) Onlara kendi nefislerini de unutturdu, işte fâsık olanlar onlardır. 28 / 547
59-Haşr Suresi

20.Ayet
لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۚ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ -20 Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Eshabı Nar ile eshabı Cennet müsavi olmaz, eshabı Cennettir ki hep murada irmişlerdir Cehennemlik olanlarla Cennetlik olanlar bir değildir. Kurtulup başarıya ulaşanlar Cennetlik olanlardır. Ateş halkıyle cennet halkı bir olmaz. Kurtulanlar, ancak cennet halkıdır. Ateş ashâbı ile cennet ashâbı müsavî olamaz. Ashâb-ı cennet ki onlar, muratlarına ermiş olanlardır. 28 / 547
59-Haşr Suresi

21.Ayet
لَوْ أَنْزَلْنَا هَٰذَا الْقُرْآنَ عَلَىٰ جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ ۚ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ -21 Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz. Biz bu Kur´anı bir dağın üzerine indirseydik her halde Sen onu Allah korkusundan başını eğmiş çatlamış görürdün, o temsiller yok mu, işte biz onları insanlar için yapıyoruz gerek ki tefekkür ederler Eğer bu Kur´ân´ı bir dağ üzerine indirmiş olsaydık, onu, saygı ile eğilip Allah korkusundan parça parça görürdün. Bu misâlleri belki iyice düşünürler diye insanlara getiriyoruz. Biz bu Kur´ân´ı bir dağa indirseydik, Allâh korkusundan onu, baş eğmiş, çatlamış, yarılmış görürdün. Bu misâlleri, düşünmeleri için insanlara anlatıyoruz. Eğer bu Kur´an´ı bir dağ üzerine indirmiş olsa idik elbette onu Allah´ın korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün ve Biz o misalleri insanlar için irad ediyoruz, tâ ki düşünüversinler. 28 / 547
59-Haşr Suresi

22.Ayet
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ ۖ هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ -22 O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. O öyle Allah ki ondan başka Tanrı yok gaybi de bilir şehadeti de, o rahmândır, rahîmdir O öyle Allah ki, O´ndan başka tanrı yoktur; gaybı da, ortada olanı da bilendir; O (dünyadaki canlılara karşı) çok merhametlidir ve (Âhirette de mü´minlere karşı) çok merhametlidir. O, öyle Allah´tır ki O´ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O çok esirgeyen, çok acıyandır. O, o Allah´tır ki O´ndan başka Allah yoktur. O, gizli olanı da âşikâre olanı da bilendir. O Rahmândır, rahîmdir. 28 / 547
59-Haşr Suresi

23.Ayet
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ -23 O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. O öyle Allah ki ondan başka tapılacak yok, öyle melik (Padişah) ki kuddus, selam, iyman ve emniyyet veren mü´min, gözeten koruyan müheymin, Azîz, Cebbar, mütekebbir, tenzih o Allaha müşriklerin şirkinden. O öyle Allah ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Mülkün sahibidir. O çok mukaddestir; selâmet ve güven kaynağıdır. Gözetendir; çok üstündür; çok güçlüdür. Dilediğini engelsiz, müdahalesiz yapandır; büyüklük ve yücelik O´na mahsustur. Allah (inkarcıların, putperest ve müşriklerin) ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir. O, öyle Allah´tır ki O´ndan başka tanrı yoktur. Pâdişâhtır, mukaddestir, selâm (esenlik veren) mü´min (güvenlik veren), müheymin (kollayıp koruyan), aziz (üstün, gâlib), cebbâr (istediğini zorla yaptıran), mütekebbir (çok ulu)dur! Allâh (puta tapanların) ortak koşmalarından yücedir. O, o Allah´tır ki, kendisinden başka hiçbir mabut yoktur. Hükümdar olan, mukaddes olan selâmetbahş olan, emniyet ihsan eden, murakıp olan, her dilediğine galip olan, dilediğini cebren var eden, kibriyası pek azim bulunan ancak O´dur. Allah, şerik koştukları şeylerden münezzehtir. 28 / 547
59-Haşr Suresi

24.Ayet
هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ ۚ يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -24 O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler O’nundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. O öyle Allah ki halık, barî, müsavvir o, en güzel isimler (Esma-i hüsnâ) onun, bütün Göklerdeki ve yerdeki ona tesbih eder, o öyle azîz, öyle hakîmdir. O öyle Allah ki, yaratandır, en güzel şekilde ve biçiminde var kılandır. Dilediği surette meydana getirendir. En güzel isimler O´na mahsustur. Göktekilerle yerdekiler O´nu tesbîh eder. O, çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir. O, yaratan, var eden, (varlığa getirdiklerine) biçim veren Allah´tır. En güzel isimler O´nundur. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O´nun ululuğunu anarlar. O, aziz (mutlak gâlip), hakim (hükümdar, herşeyi hikmetle yapan)dır. O yaratıcı, vücuda çıkarıcı, eşyaya sûret verici olan Allah Teâlâ´dır. O´nun için pek güzel isimler vardır. O´nun için göklerde ve yerde ne varsa tesbih eder ve azîz, hakîm olan O´dur. 28 / 547
60-Mümtehine Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ ۙ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي ۚ تُسِرُّونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنْتُمْ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ -1 Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır. Ey o bütün iyman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz onlara meveddet ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene küfrettiler, rabbınız Allaha iyman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur. Ey imân edenler! Benim de düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ve arkadaşlar edinmeyin. Size gelen hakkı inkâr ederlerken siz, onlara sevgi sunuyorsunuz! Rabbınız olan Allah´a imân ettiğiniz için, Peygamber´i ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlardı. Eğer siz, benim yolumda cihâda çıkmış ve hoşnutluğumu arzu etmişseniz, onlara (nasıl olurda) sevgi sunup sır verirsiniz ? Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim böyle yaparsa, gerçekten o doğru yolun ortasında şaşırıp sapıtmıştır. Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah´a inandığınızdan dolayı Elçiyi ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları halde siz onlara sevgi iletiyorsunuz. Benim yolumda cihâd etmek ve benim rızâmı kazanmak için (yurdunuzdan) çıktığınız halde içinizde onlara sevgi (mi) gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur. Ey imân etmiş olanlar! Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ittihaz etmeyiniz, siz onlara bir meveddet sebebiyle bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki, onlar size Hakk´tan gelen şeyi münkir bulunmuşlardır. Rabbiniz Allah´a imân ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer siz Benim yolumda ve Benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz (O kâfirleri dost tutmayınız). Onlara meveddet ile sır veriyorsunuz ve Ben ise sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur. 28 / 548
60-Mümtehine Suresi

2.Ayet
إِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاءً وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ -2 Şâyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi arzu ederler. Eğer onlar size bir zafer bulurlarsa hepinize düşman kesilirler ve sizlere fenalıkla ellerini ve dillerini uzatır ve arzu ederler ki hep kâfir olsanız! Eğer onlar, bir yolunu bulup size karşı üstünlük sağlarlarsa, hemen düşmanlarınız oluverirler! Ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar ve küfre dönmenizi içten arzu ederler. Onlar sizi ele geçirseler, size düşman olurlar, size ellerini, dillerini kötülükle uzatırlar ve inkâr etmenizi isterler. Eğer size zaferyâb olurlarsa sizin için düşmanlar olurlar ve size karşı fenalıkla ellerini ve dillerini uzatırlar ve sizin kâfirler olmanızı arzu ederler. 28 / 548
60-Mümtehine Suresi

3.Ayet
لَنْ تَنْفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ ۚ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -3 Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Ne hısımlarınızın ne de evlâdlarınızın size asla menfeati olmaz, o kıyamet gününde aranızı ayırır ve Allah hep amellerinizi gözetir. Kıyamet günü ise, ne hısımlarınızın, ne de evlâdınızın size elbette bir yararı dokunmaz. Allah aranızı ayırır. Allah, işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir. Kıyâmet günü akrabânız ve çocuklarınız size fayda vermez. (Allâh) Aranızı ayırır. Allâh yaptıklarınızı görmektedir. Elbette size Kıyamet gününde ne hısımlarınız ve ne de evlatlarınız faide veremiyeceklerdir. Aralarınızı ayıracaktır ve Allah ne yapar olduklarınızı bihakkın görücüdür. 28 / 548
60-Mümtehine Suresi

4.Ayet
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّىٰ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ ۖ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ -4 İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez” sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” Sizin için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekiler de oldu: Vaktiyle onlar kavımlarına şöyle dediler: «Biz sizlerden ve Allahdan başka taptıklarınızdan beriyiz ve sizi tanımıyoruz, ta ki siz Allahın birliğine iyman edinciye kadar, sizinle aramızda ebedî buğz-u adavet başladı» ancak İbrahimin babasına «Elbette senin için istiğfar edeceğim» maamafih senin için Allahdan hiçbir şeye gücüm yetmez» demesi müstesna, dediler: Ya rabbena! Biz ancak sana tevekkül kıldık ve sana gönül verdik ve bütün gidiş sanadır. Gerçekten İbrahim´de ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır: Hani onlar, kendi milletlerine, «şüphesiz ki, sizlerden ve Allah´tan başka taptıklarınızdan beriyiz (uzağız, sizinle hiçbir ilişiğimiz yoktur). Sizi (ve taptıklarınızı) tanımıyoruz. Siz.bir olan Allah´a ibâdet edinceye kadar aramızda düşmanlık ve öfke sürekli olarak belirmiştir» demişlerdi. Ancak İbrahim´in babasına : «And olsun ki senin için istiğfarda (günahların bağışlanmasını) dileyeceğim, ama Allah´tan sana gelecek hiçbir şeyin önüne geçmeğe sahip değilimdir,» dediği sözü müstesna.. Ey Rabbimiz! Ancak sana güvenip dayandık; yalnız sana yönelip gönül verdik ve dönüş de ancak sanadır. İbrâhim´de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır; onlar kavimlerine "Biz sizden ve sizin Allah´tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi(n taptıklarınızı) tanımıyoruz. Siz, bir tek Allah´a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir" demişlerdi. Yalnız İbrâhim´in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah´tan gelecek bir şeyi senden savamam" demesi hariç. "Rabbimiz, sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş(ümüz) sanadır!" Muhakkak ki sizin için İbrahim´de ve O´nunla beraber olanlarda bir güzel örnek vardır. O vakit ki, kavimlerine dediler ki: «Şüphe yok, biz sizden ve Allah´tan gayrı tapmakta olduğunuz şeylerden müteberri kimseleriz. Sizi inkâr ettik ve yalnız bir Allah´a imân edeceğinize değin bizim aramızla sizin aranızda ebedîyyen adavet ve buğz başlamıştır.» Ancak İbrahim´in babasına, «Elbette senin için istiğfarda bulunacağım. Mamafih senin için Allah´tan hiçbir şeye malik olamam,» demesi müstesna... «Ey Rabbimiz! Ancak Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik ve son gidiş de ancak Sana´dır.» 28 / 548
60-Mümtehine Suresi

5.Ayet
رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -5 “Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” Ya rabbena! Bizleri o küfredenlerin fitnesi kılma ve bizlere mağfiret buyur çünkü sensin ancak öyle azîz, öyle hakîm. Ey Rabbimiz! Bizi o küfre sapanlarla imtihan etme, (onların yüzünden bizi fitneye uğratma), bizi bağışla ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen, çok üstünsün, çok güçlüsün, hikmet sahibisin. "Rabbimiz, bizi inkâr edenler için bir sınav yapma (bizi onların baskı ve işkencesi altına düşürme), bizi bağışla. Rabbimiz, yegâne gâlib, hüküm ve hikmet sâhibi, ancak Sensin, Sen!" «Ey Rabbimiz! Bizi kâfir olanlar için bir fitne kılma ve bizim için mağfiret buyur. Ey Rabbimiz, şüphe yok ki azîz, hakîm olan ancak Sen´sin.» 28 / 548
60-Mümtehine Suresi

6.Ayet
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ ۚ وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ -6 Andolsun, onlarda (İbrahim ve beraberindekilerde) sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. (6-7) Hakikaten sizler için güzel bir örnek onlarda olmuştur: Allaha ve Âhıret gününe ümid besliyenler için; her kim de aksine giderse haberi olsun ki Allah çok ganiydir, her hamd onundur. Umulur ki Allah sizinle onlar içinden düşmanlaştıklarınız arasında bir meveddet husule getire. Allah kadîrdir, Allah gafurdur, rahîmdir. And olsun ki, sizin için, sizden Allah´a ve Âhiret gününe inanıp kavuşmayı umanlar için onlarda (İbrahim´le arkadaşlarında) güzel örnekler vardır. Kim de yüzçevirirse (bilsin ki), Allah ganiydir (hiç kimsenin kulluğuna ihtiyacı yoktur); O, her türlü güzel övgüye lâyıktır. Andolsun, onlarda sizin için, Allâh´ı ve "Son Günü" arzu edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) Allâh işte zengin, övgüye lâyık olan O´dur. Andolsun ki sizin için Allah´ı ve ahiret gününü rica edenler için onlarda bir güzel örnek vardır ve her kim yüz çevirirse, imdi şüphe yok ki Allah, o her şeyden müstağnidir, her hamde müstahaktır. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

7.Ayet
عَسَى اللَّهُ أَنْ يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ الَّذِينَ عَادَيْتُمْ مِنْهُمْ مَوَدَّةً ۚ وَاللَّهُ قَدِيرٌ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -7 Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) koyar. Allah, hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (6-7) Hakikaten sizler için güzel bir örnek onlarda olmuştur: Allaha ve Âhıret gününe ümid besliyenler için; her kim de aksine giderse haberi olsun ki Allah çok ganiydir, her hamd onundur. Umulur ki Allah sizinle onlar içinden düşmanlaştıklarınız arasında bir meveddet husule getire. Allah kadîrdir, Allah gafurdur, rahîmdir. Allah´ın, sizinle o düşmanlık ettiğiniz kimseler arasında bir sevgi bağı kurması umulabilir. Allah çok kudretlidir; Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Belki de Allâh sizinle, onlardan düşman olduklarınız arasına bir sevgi koyar. Allâh kâdirdir. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Umulur ki Allah, sizin aranızla onlardan düşmanlaşmış olduğunuz kimseler arasında bir dostluk husûle getirir ve Allah kâdirdir ve Allah gafûrdur, rahîmdir. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

8.Ayet
لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ -8 Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. Allah sizi din hakkında size kıtal yapmıyan ve sizi yurdlarınızdan çıkarmıyan kimselerden, onlara iyilik etmeniz ve kendilerine adalet yapmanızdan nehyetmez, çünkü Allah adalet yapanları sever Allah, din uğrunda sizinle savaşmıyanlara ve sizi yurdunuzdan çıkarmıyanlara iyilikte bulunmanızı, adaletle davranmanızı men´etmez. Şüphesiz ki, Allah, adaletle davranıp insaf ölçülerine bağlı kalanları sever. Allâh sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adâletli davranmaktan men´etmez. Çünkü Allâh, adâlet yapanları sever. Allah, sizinle din hususunda savaşta bulunmamış ve sizi yurdunuzdan çıkarmamış kimselere iyilik etmenizden ve onlara adâlette bulunmanızdan sizi nehyetmez. Şüphe yok ki Allah, adâlette bulunanları sever. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

9.Ayet
إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَىٰ إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ ۚ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ -9 Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Allah sizi ancak size din hakkında kıtal yapan ve sizi yurdlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza muzaheret eden kimselerden, onlara dostluk etmenizden nehyediyor, her kim de onlara dostluk ederse işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir. Allah ancak sizi, sizinle din uğrunda (yola çıktığınız için) savaşanları, sizi yurdunuzdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardımcı olanları dost ve arkadaş edinmekten men´eden Kim de onları dost ve arkadaş edinirse, işte onlar zâlimlerdir. Allâh sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa, işte zâlimler onlardır. Allah, sizleri ancak din hususunda sizinle muharebede bulunmuş ve sizi yurdunuzdan çıkarmış ve sizin çıkarılmanıza yardım etmiş olan kimselere dostlukta bulunmanızdan nehyeder ve her kim onlara dostlukta bulunacak olursa işte onlardır zalimler, onlar. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

10.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا جَاءَكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ ۖ اللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِهِنَّ ۖ فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى الْكُفَّارِ ۖ لَا هُنَّ حِلٌّ لَهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ ۖ وَآتُوهُمْ مَا أَنْفَقُوا ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ ۚ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَاسْأَلُوا مَا أَنْفَقْتُمْ وَلْيَسْأَلُوا مَا أَنْفَقُوا ۚ ذَٰلِكُمْ حُكْمُ اللَّهِ ۖ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ -10 Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Ey o bütün iyman edenler! Size mü´mine kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman kendilerini imtihan edin, iymanlarını Allah bilir, imtihan üzerine onları mü´mine bilirseniz artık kendilerini kâfirlere geri çevirmeyin, mü´mineler kâfirlere halâl değil, kâfirler de mü´minelere halâl olmazlar. Maamafih sarfettikleri mehri o kâfirlere verin, sizin o mü´mineleri nikâh etmenizde de, kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde üzerinize bir günah yoktur, kâfirlerin ise ısmetlerine yapışmayın ve sarfettiğinizi isteyin, kâfirler de sarfettiklerini istesinler, bunlar, size Allahın hukmüdür, aranızda hukmediyor ve Allah alîmdir, hakîmdir. Ey imân edenler! Mü´min kadınlar muhacir olarak size gelirlerse, onları imtihan edin, —Allah onların imânını daha iyi bilir— onların imân ettiklerini bilip anlarsanız, artık kendilerini o kâfirlere geri çevirmeyin ; ne bunlar onlara, ne de onlar bunlara helâldir. (O kâfir kocaların) bunlara harcadıkları mehirleri kendilerine verin. Artık bu kadınların mehirlerini verdiğiniz takdirde kendileriyle evlenmenizde bir sakınca yoktur. Kâfire kadınları nikâhınız altında tutmayın; onlara harcadığınız mehri isteyin; o kâfir kocalar da (hicret eden mü´mine) eşlerinden harcadıkları mehirleri istesinler. Bu, Allah´ın hükmüdür ki aranrzda hükmeder. Allah, bilendir, hikmet sahibidir. Ey inananlar! Mü´min kadınlar göç ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allâh onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer onların (gerçekten) inanmış olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri döndürmeyin. Ne bu(kadı)nlar onlara helâldir ne de onlar bunlara helâl olurlar. Onların (bu kadınlara) harcadıkları (mehirleri)ni onlara verin. Ücretlerini kendilerine verdiğiniz takdirde bu(kadı)nlarla evlenmenizde sizin için bir günâh yoktur. Kâfir kadınların ismetlerini (nikâh bağlarını) tutmayın (onları salıverin ve kâfirlere katılan kadınlara) harcadığınız (mehri) isteyin. Onlar da (size katılan kadınlarına) harcadıklarını istesinler. Bu size Allâh´ın hükmüdür. Aranızda (böyle) hükmediyor. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir. Ey imân etmiş olanlar! Size imân etmiş kadınlar, hicret etmiş olarak geldikleri vakit onları imtihan edin. Allah, onların imânlarına bihakkın âlimdir. İmdi siz onları mü´mineler bildiğiniz takdirde artık onları kâfirlere geri döndürmeyiniz. Ne bunlar onlar için helâldir ve ne de onlar bunlar için helâl olurlar. Ve onlara infak etmiş oldukları şeyi verin ve kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde o kadınlar ile evlenmekten dolayı sizin için bir günah yoktur. Ve kâfirlerin ismetlerine yapışmayın ve ne infak ettiniz ise isteyin, onlar da ne infak etmişler ise istesinler. İşte bu, Allah´ın hükmüdür. Aranızda hükmeder ve Allah alîmdir, hakîmdir. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

11.Ayet
وَإِنْ فَاتَكُمْ شَيْءٌ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ إِلَى الْكُفَّارِ فَعَاقَبْتُمْ فَآتُوا الَّذِينَ ذَهَبَتْ أَزْوَاجُهُمْ مِثْلَ مَا أَنْفَقُوا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي أَنْتُمْ بِهِ مُؤْمِنُونَ -11 Eğer eşlerinizden biri kâfirlere kaçar ve siz de onlarla çarpışıp ganimet alırsanız, eşleri gidenlere sarf ettikleri (mehir) kadarını verin ve inandığınız Allah’a karşı gelmekten sakının. Ve eğer zevcelerinizden bir şey sizden küffara kaçar, siz de acısını alırsanız zevceleri gitmiş olanlara sarfettiklerinin mislini veriniz ve Allahdan korkunuz, eğer siz ona iyman etmiş mü´minlerseniz Eğer eşlerinizden (biri küfre dönüp) sizden aldığı mehirle kâfirlere kaçarsa ve siz de (onlara üstün gelip) onları cezalandırırsanız, eşleri kaçıp gidenlere, harcadıkları miktarını (ganimetten) verin. İmân ettiğiniz Allah´tan korkun (haksızlıktan) sakının. Eğer eşleriniz(e sarfettiğiniz mehirler)den herhangi bir şey kâfirlere gider de, sonra (onlardan da size kaçan kadınlar çıkar ve bu kez mehir ödeme) sıra(sı) size gelirse eşleri giden (mü´minlere) harcadıklarının mislini verin. İnandığınız Allah´a karşı gelmekten sakının. Ve eğer sizin zevcelerinizden bir şey sizden fevt olup kâfirlere geçerse sonra da siz bir ganîmet malı elde etmiş olursanız, artık zevceleri gitmiş olanlara mehr olarak vermiş oldukları şeyin mislini (o ganîmet malından) veriniz ve kendisine imân etmiş olduğunuz Allah´tan korkunuz. 28 / 549
60-Mümtehine Suresi

12.Ayet
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا جَاءَكَ الْمُؤْمِنَاتُ يُبَايِعْنَكَ عَلَىٰ أَنْ لَا يُشْرِكْنَ بِاللَّهِ شَيْئًا وَلَا يَسْرِقْنَ وَلَا يَزْنِينَ وَلَا يَقْتُلْنَ أَوْلَادَهُنَّ وَلَا يَأْتِينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَرِينَهُ بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ ۙ فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -12 Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ey o Peygamber! Mü´mineler sana şu şartlar üzerine biy´at etmeğe geldiklerinde: Allaha hiçbir şey şirk koşmıyacaklar ve hırsızlık yapmıyacaklar ve zina etmiyecekler ve evlâdlarını öldürmiyecekler ve elleriyle ayakları arasında bir bühtan uydurup getirmiyecekler ve sana hiç bir ma´rufta asıy olmıyacaklar, bu suretle onlara bey´at ver ve kendileri için istiğfar ediver, çünkü Allah gafurdur, rahîmdir. Ey Peygamber! İnanan kadınlar, Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlıkta bulunmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir yalan uydurup (başkasından olan çocuğu kocalarına nisbet ederek) getirmemek ve iyi-yararlı, uygun ve güzel kabul edilen hususlarda sana karşı gelmemek üzere bey´at etmeye geldikleri zaman, onların bey´atını kabul et; onlar için Allah´tan bağışlanma dile. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Ey peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zinâ etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftirâ uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bi´at ederlerse onların bi´atlerini ve onlar için Allah´tan mağfiret dile! Şüphesiz Allâh, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Ey Peygamber! İmân etmiş olan kadınlar sana gelip de, Allah´a bir şeyi şerik koşmamaları ve hırsızlık yapmayacakları ve zinada bulunmayacakları ve çocuklarını öldürmemeleri ve elleriyle ayakları arasında uyduracakları bir bühtan ile gelmemeleri ve sana mâruf bir hususta asî olmayacakları üzerine mübayeada bulunacakları zaman artık sen de onlar ile mübayeada bulun ve onlar için Allah´tan mağfiret dile. Şüphe yok Allah gafûrdur, rahîmdir. 28 / 550
60-Mümtehine Suresi

13.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ -13 Ey iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği, kabirlerdeki kâfirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin. Ey o bütün iyman edenler! Öyle bir kavmı dost tanımayın ki Allah kendilerine gazabetmiş, Âhıretten ümidi kesmişler, eshabı kuburdan olan kâfirlerin me´yusiyyetleri gibi ye´se düşmüşlerdir. Ey imân edenler! Allah´ın kendilerine gazab ettiği bir milleti, bir topluluğu dost ve arkadaş edinmeyin ; kâfirler kabirlerdeki kimselerden nasıl umutlarını kesmişlerse, onlar da Âhiret´ten öylece umutlarını kesmişlerdir. Ey inananlar, Allâh´ın kendilerine gazabettiği; kâfirlerin mezarlık halkından umudu kestiği gibi âhiretten umudu kesmiş olan bir topluluk ile dostluk etmeyin! Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim ile dostlukta bulunmayın ki, Allah onların üzerine gazap etmiştir. Muhakkak ki ahiretten ye´se düşmüşlerdir. Nasıl ki kâfirler, kabirlerde bulunanlardan ümitlerini kesmişlerdir. 28 / 550
61-Saf Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -1 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tesbih etmekte Allah için Göklerdeki ve Yerdeki, o öyle azîz öyle hakîm Göktekiler de, yerdekiler de Allah´ı tesbîh ederler. O, çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi Allâh´ı tesbih etmiştir. O üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa Allah için tesbihte bulunmuştur. Ve O azîzdir, hakîmdir. 28 / 550
61-Saf Suresi

2.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ -2 Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Ey o iyman edenler! Niçin yapmıyacağınız şeyi söylersiniz? Ey imân edenler! Yapamıyacağınız şeyi neden söylüyorsunuz? Ey inananlar niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Ey imân etmiş olanlar! Yapmayacağınız şeyi ne için söylersiniz? 28 / 550
61-Saf Suresi

3.Ayet
كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ -3 Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. Yapmıyacağınız şeyi söylemeniz, Allah yanında çok mebguzdur. Yapamıyacağınız şeyi söylemeniz Allah katında büyük bir gazab sayılır. Yapmayacağınız şeyi söylemek, Allâh katında en sevilmeyen bir şeydir. Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah indinde çok mebğuzdur. 28 / 550
61-Saf Suresi

4.Ayet
إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ -4 Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. Haberiniz olsun ki Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlıyarak çarpışanları sever Allah kendi yolunda birbirlerine kurşunla kenetlenmiş bir yapı gibi saff halinde savaşanları elbette sever. Allâh, kendi yolunda kenetlenmiş binâlar gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. Şüphe yok ki Allah, O kimseleri sever ki O´nun yolunda sanki bir muhkem binâ etmişler gibi saf bağlayarak savaşta bulunurlar. 28 / 550
61-Saf Suresi

5.Ayet
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَدْ تَعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ ۖ فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ -5 Hani Mûsâ kavmine, “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?” demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. Ve hani bir vakıt Musâ kavmına şöyle demişti: Ey kavmim! Benim size Allahın Resulü olduğumu bildiğiniz halde niçin bana ezâ ediyorsunuz? Sonra vakta ki yamıklık ettiler Allah da kalblerini yamılttı, öyle ya Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz. Hani bir zaman Musa, kendi milletine, «ey milletim !» demişti, «neden beni incitip üzüyorsunuz ? Oysa siz, gerçekten benim Allah´ın peygamberi olduğumu biliyorsunuz.» Ne vakit ki, onlar (haktan bâtıla) meyledip saptılar, Allah da onların kalblerini (hakkı kabulden uzak tutup) eğik hale getirdi. Allah, hakkın sınırlarını çiğneyip yozan milleti doğru yola çıkarmaz. Bir zaman Mûsâ, kavmine: "Ey kavmim, benim, Allâh´ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?" demişti. Onlar eğrilince Allâh da kalblerini eğriltti. Allâh, yoldan çıkanları doğru yola iletmez. Ve bir vakit ki, Mûsa kavmine dedi ki: «Ey kavmim! Ne için bana eziyet veriyorsunuz? Ve halbuki, benim sizin için bir Allah resûlü olduğumu şüphe yok ki, bilirsiniz.» Vaktâ ki, onlar (Hak´tan) döndüler. Allah Teâlâ da, onların kalplerini döndürdü ve Allah fâsıklar olan kavme hidâyet etmez. 28 / 550
61-Saf Suresi

6.Ayet
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ ۖ فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُبِينٌ -6 Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler. Bir vakıt da Meryemin oğlu İsâ şöyle dedi: Ey İsraîl oğulları! Ben size Allahın Resulüyüm, önümdeki Tevratın musaddıkı ve benden sonra gelecek bir Resulün müjdecisi olarak geldim ki onun ismi Ahmeddir, sonra o onlara beyyinelerle gelince «bu apaçık bir sihir» dediler. Hani bir zaman da Meryem oğlu İsa şöyle demişti: «Ey İsrail oğullan I Şüphesiz ki ben size gönderilen Allah´ın peygamberiyim; önümdeki Tevrat´ı doğrulayanım ve benden sonra gelecek olan Ahmed ismindeki bir peygamberi müjdeliyenim.» Ne vakit ki, o (müjdelenen peygamber) onlara açık belgelerle, mu´cizelerle geldi, «bu apaçık bir sihirdir» dediler. Meryem oğlu Îsâ da: "Ey İsrâil oğulları, ben size Allâh´ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrât´ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim" demişti. Fakat (Îsâ´nın müjdelediği elçi) onlara apaçık deliller getirince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler. Bir vakit ki Meryem´in oğlu İsa dedi ki: «Ey İsrailoğulları! Şüphe yok ki ben, benden önce olan Tevrat´ı tasdik edici ve benden sonra Ahmed isminde gelecek bir peygamber ile müjdeleyici olarak sizlere Allah´ın Resûlüyüm». Vaktâ ki onlara açık mûcizeler ile geldi. Dediler ki: «Bu apaçık bir sihirdir.» 28 / 551
61-Saf Suresi

7.Ayet
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَىٰ إِلَى الْإِسْلَامِ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -7 Kim, İslâm’a davet olunduğu hâlde, Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. İslâma da´vet olunurken Allaha karşı yalan uydurandan daha zâlim de kim olabilir! Allah da zâlimler güruhunu muvaffak etmez İslâm´a çağrıldığı halde Allah´a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim vardır? Allah, (halkı ve idarecileri) zâlimler olan milleti doğru yola eriştirmez. İslâma çağırıldığı halde, Allâh´ın üstüne yalan atandan daha zâlim kim olabilir? Allâh zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez. O kimseden daha zalim kimdir ki, kendisi İslâm´a dâvet olunurken o, Allah´a karşı yalan yere iftirada bulunur. Allah ise zalimler olan kavmi doğru yola kavuşturmaz. 28 / 551
61-Saf Suresi

8.Ayet
يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ -8 Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. İstiyorlar ki Allahın nûrunu ağızlariyle söndürsünler, Allah ise nûrunu tamamlıyacaktır, isterse kâfirler hoşlanmasınlar. Onlar, Allah´ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise —kâfirler hoşlanmasa da— nurunu hep tamamlayandır. Ağızlarıyle Allâh´ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasa da Allâh, nurunu tamamlayacaktır. (8-9) Allah´ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler, Allah ise nûrunu tamamlayıcıdır. Velev ki, kâfirler hoşlanmasınlar. O, o (Mabûd-u Kerîm)dir ki Peygamberini Kur´an ile ve hak din ile gönderdi. Onu her din üzerine yükseltmek için. Velev ki müşriklerin hoşuna gitmesin. 28 / 551
61-Saf Suresi

9.Ayet
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ -9 O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. O Allahdır ki Resulünü hidayet kanunu ve hak dini ile gönderdi, onu her dinin üstüne çıkarmak için, isterse müşrikler hoşlanmasınlar. Allah´a ortak koşan putperestler, hoşlanmasalar bile, dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini doğru yolu gösterici ve hakk din´le gönderen O´dur. O, Elçisini, hidâyet ve hak din ile gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da onu, bütün dinlere üstün getirsin. (8-9) Allah´ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek isterler, Allah ise nûrunu tamamlayıcıdır. Velev ki, kâfirler hoşlanmasınlar. O, o (Mabûd-u Kerîm)dir ki Peygamberini Kur´an ile ve hak din ile gönderdi. Onu her din üzerine yükseltmek için. Velev ki müşriklerin hoşuna gitmesin. 28 / 551
61-Saf Suresi

10.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَارَةٍ تُنْجِيكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ -10 Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Ey o bütün iyman edenler! Size öyle bir ticaret göstereyim mi ki sizleri elîm bir azâbdan kurtarır. Ey imân edenler! Sizi elem verici bir azâbdan kurtaracak bir ticaret yolunu size göstereyim mi ? Ey inananlar, size, sizi acı azâbdan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Ey imân etmiş olanlar! Size bir ticaret üzerine rehberlik edeyim ki, sizi pek acılı bir azaptan kurtarır. 28 / 551
61-Saf Suresi

11.Ayet
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -11 Allah’a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Allah ve Resulüne iyman edip mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda mücahede eylersiniz, bu sizin için çok hayırlıdır, eğer bilir iseniz Allah´a ve Peygamberine dosdoğru inanırsınız, Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihâd edersiniz. Bu, eğer bilirseniz sizin için çok hayırlıdır. Allah´a ve Elçisine inanırsınız, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihâd edersiniz. İşte bilirseniz, sizin için en iyisi budur. Allah´a ve O´nun peygamberine imân edersiniz. Ve Allah´ın yolunda mallarınız ile ve nefisleriniz ile mücâhedede bulunursunuz. İşte bu, sizin için çok hayırlıdır. Eğer bilir kimseler oldu iseniz. 28 / 551
61-Saf Suresi

12.Ayet
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -12 (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır. Günahlarınızı mağfiret buyurur ve sizi altından ırmaklar akar Cennetlere ve Adn Cennetlerinde hoş hoş meskenlere koyar, işte büyük kurtuluş «fevzi azîm» odur Bu durumda Allah günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere, Adn Cennetleri´ndeki tertemiz, gönül açıcı konaklara koyar. İşte bu büyük bir kurtuluştur. (Böyle yapınız ki Allâh) sizin günâhlarınızı bağışlasın ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve durulmağa değer bahçeler içinde güzel konutlara koysun. İşte büyük başarı budur. Sizin için günahlarınızı yarlığar ve sizi altından ırmaklar akar cennetlere ve Adn cennetlerinde tertemiz konaklara girdirir. Bu ise en büyük bir kurtuluştur. 28 / 551
61-Saf Suresi

13.Ayet
وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا ۖ نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ ۗ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ -13 Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele! Diğer biri de ki onu seveceksiniz; Allahdan nusrat ve yakın bir fetih, hem mü´minleri müjdele Bir başkası da —ki onu çok seveceksiniz— Allah´tan yardım ve yakın bir fetih... Ve sen (Ey Peygamber !) mü´minleri müjdele.. Seveceğiniz bir şey daha var: Allah´tan bir zafer ve yakın bir fetih... Mü´minleri müjdele. Ve kendisini sevdiğiniz bir başka (nîmet de) vardır ki, o da Allah´tan bir nusrettir ve yakın bir fetihtir ve müminleri müjdele. 28 / 551
61-Saf Suresi

14.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ كَمَا قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ لِلْحَوَارِيِّينَ مَنْ أَنْصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنْصَارُ اللَّهِ ۖ فَآمَنَتْ طَائِفَةٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَكَفَرَتْ طَائِفَةٌ ۖ فَأَيَّدْنَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَىٰ عَدُوِّهِمْ فَأَصْبَحُوا ظَاهِرِينَ -14 Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, “Allah’a giden yolda benim yardımcılarım kimdir?” demişti. Havariler de, “Biz Allah’ın yardımcılarıyız” demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler. Ey o bütün iyman edenler! Allah yardımcıları olunuz, netekim Meryemin oğlu İsâ: «Kim benim yardımcılarım Allaha doğru?» dedi, Havâriyyun «biz Allah yardımcılarıyız» dediler. Bunun üzerine Beni İsraîlden bir taife iyman etti, bir taife de küfre gitti de biz iyman edenleri düşmanlarına karşı teyid eyledik, o suretle onlar üstün olup yüze çıktılar. Ey İmân edenler! (Dinini sapasağlam ayakta tutmak hususunda) Allah yardımcıları olunuz. Nasıl ki Meryem oğlu İsa, Havarilere, «Allah yolunda yardımcılarım kim ?» demişti. Havariler de, «Allah yardımcıları biziz!» demişlerdi. Böylece İsrail oğulları´ndan bir kısmı imân etmiş, bir kısmı da küfre sapmıştı. Biz, imân edenleri düşmanlarına karşı destekledik de üstün geldiler. Ey inananlar, Allâh´ın yardımcıları olun! Nitekim Meryem oğlu Îsâ da havârilere: "Allâh yolunda benim yardımcılarım kimdir?" demişti. Havâriler: "Allâh (yolun)un yardımcıları biziz" dediler. İsrâil oğullarından bir zümre inandı, bir zümre inkâr etti. Biz de inananları, düşmanlarına karşı destekledik, onlar üstün geldiler. Ey imân etmiş olanlar! Allah´ın yardımcıları olun, nasıl ki, Meryem´in oğlu İsa Havarîlere dedi ki: «Allah´a doğru benim yardımcılarım kimlerdir?» Havarîler de dedi ki: «Biz Allah´a yardımcılarız.» Sonra İsrailoğullarından bir zümre imân etti, bir tâife ise kâfir oldu. Sonra imân etmiş olanları, düşmanları üzerine teyid ettik, artık galipler olarak sabahladılar. 28 / 551
62-Cum'a Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ -1 Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ı tespih eder. Tesbîh eder Allah için göklerdeki ve yerdeki o öyle lekesiz kuddûs, melik ki hem azîz, hem hakîm. Göklerdekiler ve yerdekiler, mülk ü saltanat sahibi O çok mukaddes, çok üstün hikmet sahibi Allah´ı tesbîh ederler. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi pâdişâh, mukaddes, aziz, hakim olan Allâh´ı tesbih etmektedir. Melik, Kuddûs, Azîz, Hakim olan Allah için göklerde ne varsa ve yerde ne varsa tesbihte bulunur. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

2.Ayet
هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ -2 O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. Odur ki: ümmîler içinde kendilerinden bir Resul gönderdi, üzerlerine onun âyetlerini okuyor ve onları temize çıkarıp parlatıyor, kendilerine kitab ve hikmet öğretiyor, halbuki bundan evvel açık bir dalâl içinde idiler. Ümmîlere (çoğu okur-yazar olmayan Araplara) kendilerinden bir peygamber gönderen O´dur. O Peygamber, onlara Allah´ın âyetlerini okur, onların (iç ve dışlarını) arındırıp temizler; onlara kitap ve hikmet öğretir; oysa ümmîler daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı. O´dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allâh´ın âyetlerini okuyan, onları yücelten, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi. Oysa onlar, önceden, açık bir sapıklık içinde idiler. O, o (Mabûd-i Kerîm)dir ki, ümmîler arasında kendilerinden bir peygamber gönderdi, onlara karşı âyetlerini okur ve onları temizler ve onlara kitabı ve hikmeti öğretir. Halbuki onlar evvelce pek açık bir sapıklık içinde idiler. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

3.Ayet
وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -3 (Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Ve daha onlardan başkalarına ki henüz onlara lâhık olmadılar, o öyle azîz öyle hakîm Bunlara yetişmeyen (sonradan gelen) diğer insanlara da (O, peygamber olarak) gönderilmiştir. Allah çok üstündür, hikmet sahibidir. (O Elçiyi) yine onlardan olup henüz kendilerine katılmamış bulunan başka kimselere de (gönderdi). O azizdir, hakimdir. Ve onlardan başkalarına da göndermiştir ki, henüz onlara erişmemişlerdir. Ve O, azîzdir, hakîmdir. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

4.Ayet
ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ -4 İşte bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir. İşte o, Allahın fazlıdır, onu dilediğine verir ve Allah çok büyük fazl sahibidir Bu, Allah´ın büyük bir lütuf ve keremidir ki dilediğine verir. Allah büyük lütuf ve kerem sahibidir. Bu, Allâh´ın, dilediğine vereceği lutfudur. Allâh, büyük lutuf sâhibidir. İşte bu, Allah´ın fazlıdır ki, bunu dilediğine verir ve Allah pek büyük fazl sahibidir. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

5.Ayet
مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا ۚ بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ -5 Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. Kendilerine Tevrat yükletilen sonra onu hâmil olmıyan kişilerin meseli, cildlerle kitab taşıyan eşeğin haline benzer, Allahın âyetlerini tekzib eden kavmın meseli ne çirkin! Allah zalimler güruhunu doğru yola çıkarmaz. Kendilerine (okuyup amel etmeleri, kalb ve kafalarında taşımaları için) yükletilen Tevrat´ı sonradan (onunla amel etmeyip) taşımayanların misâli, kitap taşıyan eşeğin misâline benzer. Allah´ın âyetlerini yalanlayan milletin misâli ne fena I. Allah, zâlim milleti doğru yola çıkarmaz . Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan(onun buyruklarını tutmayan)ların durumu, Kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allâh´ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allâh zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez. Kendilerine Tevrat yükletilmiş, sonra onu yüklenmemiş olanların meseli, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin meseli gibidir. Allah´ın âyetlerini tekzîp eden kavmin meseli ne kadar fenadır ve Allah, zalimler olan kavmi doğru yola iletmez. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

6.Ayet
قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ -6 De ki: “Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!” De ki ey o Yehûdî olanlar! Siz sair insanlardan başka olarak Allahın dostları bulunduğunuzu zu´m ediyorsanız haydin ölmeyi temenni edin, eğer (da´vanızda) sadıklarsanız öyle yapın De ki: Ey Yahudîler! Eğer siz cidden insanlardan ayrı olarak Allah´ın dostları ve yakınları bulunduğunuzu iddia ediyorsanız ve eğer doğru sözlülerden iseniz haydi ölümü temenni ediniz!. De ki: "Ey yahûdi olanlar, eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allâh´ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, (bu inancınızda) samimi iseniz ölümü temenni edin." De ki: «Ey Yahûdi bulunan kimseler! Eğer siz, Allah için insanlardan ayrı dostlar olduğunuzu zû´m ediyor iseniz, imdi ölümü temenni ediniz, eğer siz sâdıklar oldu iseniz.» 28 / 552
62-Cum'a Suresi

7.Ayet
وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ -7 Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla bilir. Halbuki ellerinin takdim ettiği günahlar yüzünden onu ebeden temenni edemezler, Allah zalimleri bilir. Elleriyle (kazanıp) öne sürdükleri günah ve veballer sebebiyle ölümü asla temenni etmezler. Allah zâlimleri bilendir. Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden asla ölümü temenni etmezler. Allâh zâlimleri bilir. Halbuki, onu ebedîyen temenni etmezler, ellerinin takdim ettiği (günah) sebebiyle. Allah ise zalimleri hakkıyla bilicidir. 28 / 552
62-Cum'a Suresi

8.Ayet
قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -8 De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” De ki: haberiniz olsun o kaçıp durduğunuz ölüm muhakkak gelip size çatacak, sonra, o bütün gayb ve şehadeti bilene iade olunacaksınız da o size neler yaptığınızı haber verecektir De ki: (Şu korkup) kaçtığınız ölüm, mutlaka sizinle buluşacaktır. Sonra da ortada olanı da olmayanı da bilen (O Yüce Kudret)e döndürüleceksiniz ; O da yapageldikleriniz! size bir bir haber verecektir. De ki: "Sizin, kendisinden kaçtığınız ölüm, sizi mutlaka bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni Bilen´e döndürüleceksiniz, O size yaptıklarınızı haber verecektir. De ki: «O ölüm ki, siz ondan firar edersiniz. Şüphe yok ki o size gelip kavuşacaktır. Sonra gaybı da, âşikâreyi de bilene döndürüleceksiniz. (O da) Size neler yapar olduklarınızı haber verecektir.» 28 / 552
62-Cum'a Suresi

9.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ -9 Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Ey o bütün iyman edenler! Cum´a günü namaz için nida olunduğunda hemen Allahın zikrine koşun ve alım satımı bırakın, o sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz Ey imân edenler! Cum´a günü namaza (ezan İle) çağrıldığında hemen Allah´ı anmaya (namaz kılıp hutbe dinlemeye) koşun; alım-satımı bırakın. Bu, eğer bilirseniz sizin için çok hayırlıdır. Ey inananlar, Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allâh´ı anmağa koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Ey imân etmiş olanlar! Cuma günü namaz için nidâ olunduğu zaman hemen Allah´ın zikrine gidin ve alışverişi bırakın. Bu, eğer bilir kimseler oldu iseniz sizin için çok hayırlıdır. 28 / 553
62-Cum'a Suresi

10.Ayet
فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانْتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ -10 Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. Sonra da namaz kılındımı yeryüzünde dağılın da Allahın fazlından nasîb arayın ve Allahı çok zikredin ki felâh bulabilesiniz Namaz kılınıp (Cum´a) yerine getirilince, yeryüzüne dağılırı da Allah´ın bol nimetinden, geniş lûtfundan (nasibinizi) arayın. Bir de Allah´ı çok anın, ola ki muradınıza erer, umduğunuza kavuşursunuz. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allâh´ın lutfundan (nasibinizi) arayın. Allâh´ı çok anın ki başarıya eresiniz. Sonra namaz kılınmış olunca da artık yeryüzünde dağılın ve Allah´ın fazlından nâsip (arayın) ve Allah´ı çokça zikredin, tâ ki necâta erebilesiniz. 28 / 553
62-Cum'a Suresi

11.Ayet
وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْوًا انْفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِمًا ۚ قُلْ مَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ ۚ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ -11 (Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: “Allah’ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” Böyle iken bir ticaret veya eğlenti gördüklerinde ona fırladılar da seni ayakta bıraktılar. De ki: Allahın yanındaki, eğlentiden de ticaretten de hayırlıdır ve Allah rızk verenlerin en hayırlısıdır Böyle iken onlar(dan bir kısmı) bir ticaret veya eğlence gördükleri zaman seni ayakta bırakıp ona doğru dağılırlar. De ki: Allah katında (sevap, fazîlet ve mükâfat) o eğlence ve ticaretten çok daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Bir ticaret veya eğlence gördükleri zaman hep dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: "Allâh´ın yanında bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allâh, rızık verenlerin en hayırlısıdır." Ve bir ticaret veya bir eğlence gördükleri zaman onun tarafına yönelip seni ayakta bırakmış oldular. De ki: «Allah´ın yanındaki, eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır ve Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.» 28 / 553
63-Münafikun Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ -1 (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. Sana geldikleri vakıt o münafıklar dediler ki: şehadet ederiz hakikaten sen şübhesiz Allahın Resulüsün. Allah da biliyor ki: hakikaten sen şübhesiz onun Resulüsün, bununla beraber Allah şehadet ediyorki doğrusu münafıklar kat´iyyen yalancıdırlar. Münafıklar sana geldikleri zaman derler ki: «Biz elbette senin Allah´ın Peygamberi olduğuna şehâdet ediyoruz.» Allah, senin, kendi peygamberi olduğunu elbette bilir ve Allah, münafıkların şüphesiz yalancılar olduklarına şehâdet eder. Münâfıklar sana geldikleri zaman: "Senin muhakkak Allâh´ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz" derler. Senin muhakkak kendisinin elçisi olduğunu Allâh bilir ve Allâh münafıkların yalancı olduklarına tanıklık eder. Münafıklar sana geldiği zaman dediler ki: «Şahadet ederiz, elbette sen Allah´ın peygamberisin.» Allah da bilir ki sen muhakkak O´nun elbette peygamberisin ve Allah şehâdet eder ki, şüphe yok münafıklar elbette yalancıdırlar. 28 / 553
63-Münafikun Suresi

2.Ayet
اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ -2 Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler, hakıkat bunlar ne fena yapıyorlar Onlar yeminlerini siper edindiler de öylece Allah yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yaptıkları ne kötü şeydir. Yeminlerini kalkan yapıp Allâh´ın yoluna engel oldular. Onların yaptıkları ne kötüdür! Yeminlerini bir kalkan edindiler de, artık Allah´ın yolundan sapıttılar. Şüphe yok ki, onların yaptıkları ne kadar fena oldu. 28 / 553
63-Münafikun Suresi

3.Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ -3 Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. O şundan: Çünkü onlar iymana gelmişler, sonra küfre gitmişlerdir de o kâlblerine tab´olunmuş da artık anlamaz olmuşlardır Bu böyledir. Çünkü onlar önce inanıp sonra inkâr ettiler. Bu yüzden kalbleri mühürlendi, o sebeple onlar (hakkı) anlamazlar. (Bu davranışlarının) Sebebi şudur: İnandılar, sonra inkâr ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlamazlar. O, şunun içindir ki, şüphe yok onlar (zahiren) imân ettiler, sonra kâfir oldular, imdi kalblerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlayamazlar. 28 / 553
63-Münafikun Suresi

4.Ayet
وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ ۖ وَإِنْ يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ ۖ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُسَنَّدَةٌ ۖ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ ۚ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ ۚ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ ۖ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ -4 Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar! Sen onları gördüğün vakıt cisimleri tuhafına gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin, sanki «Huşubi müsennede» dayanmış keresteler gibidirler, her sayhayı sanırlar ki aleyhlerindedir, onlar düşmandırlar, onun için onlardan sakın, onları Allah gebertsin nereden çevriliyorlar Onları gördüğün zaman bedenî yapıları hoşuna gider; konuşmaya başlarlarsa, sözlerine kulak verirsin. Onlar, bir yere dayatılmış keresteler gibidirler. Her haykırışı aleyhlerine sanırlar. Asıl düşman kendileridir. Onlardan sakınıp tetik üzere olun. Allah, onları gebertip kahretsin; nereden nasıl çevriliyorlar?! Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider (çünkü gösterişli adamlardır,) konuşsalar sözlerini dinlersin, onlar dayatılmış odunlar gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allâh onları kahretsin, nasıl da (haktan) döndürülüyorlar? Ve onları gördüğün vakit onların cisimleri seni taaccübe düşürür ve söyleyecek olurlarsa onların lâkırdılarını dinlersin, onlar sanki dayatılmış odunlardır. Onlar her gürültüyü kendi aleyhlerinde zannederler. Düşman olan onlardır, artık onlardan sakın. Allah, onları helâk etsin, nasıl oluyor da (Hak´tan) çevriliyorlar? 28 / 553
63-Münafikun Suresi

5.Ayet
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ -5 O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün. Onlara gelin Resulullah sizin için istiğfar ediversin denildiği zaman da başlarını bükerler ve görürsün ki kibir taslıyarak yan çizer giderler. Onlara, gelin de Allah´ın Peygamberi sizin için bağışlanma dilesin, denilince, başlarını çevirirler, büyüklük taslayarak yüzlerini döndürdüklerini görürsün. Onlara: "Gelin, Allâh´ın Elçisi sizin için mağfiret dilesin" dendiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün. Ve onlara: «Geliniz, sizin için Allah´ın peygamberi istiğfarda bulunsun,» denildiği zaman başlarını çevirmiş olurlar ve onları görürsün ki, onlar böbürlenir kimseler olarak irâz ederler. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

6.Ayet
سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ -6 Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. Onlar için istiğfar etsen de etmesen de aleyhlerinde müsavidir, Allah onlara aslâ mağfiret etmez ve Allah fâsıklar gürühunu doğru yola çıkarmaz Onlar için bağışlanma dilesen de, bağışlanma dilemesen de kendilerine göre birdir, farketmez. Allah elbette onları bağışlamıyacaktır. Şüphesiz ki Allah, ilâhî sınırı aşan sapıkları doğru yola eriştirmez. Onlar için mağfiret dilesen de, mağfiret dilemesen de onlar için birdir. Allâh onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allâh, yoldan çıkan topluluğu yola iletmez. Onlar için istiğfarda bulunsan da veya onlar için istiğfarda bulunmasan da onlara karşı müsavîdir. Elbette Allah, onlar için mağfiret buyurmayacaktır. Şüphe yok ki Allah fâsıklar olan kavmi hidâyete erdirmez. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

7.Ayet
هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنْفِقُوا عَلَىٰ مَنْ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّىٰ يَنْفَضُّوا ۗ وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ -7 Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar. Onlardır ki «Resulullâhın yanındakilere nafaka vermeyin tâki dağılsınlar» diyorlar. Halbuki Göklerin ve Yerin hazineleri Allahındır ve lâkin Münafıklar anlamazlar Bunlar o kimselerdir ki, «Allah´ın Peygamberi´nin yanında bulunanlara (yardım olarak) harcama yapmayın ki dağılıp gitsinler» derler. Göklerin ve yerin hazîneleri Allah´ındır. Fakat ikiyüzlü dönekler (bu gerçeği) anlamazlar. Onlar öyle kimselerdir ki: "Allâh´ın Elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allâh´ındır, fakat münâfıklar anlamazlar. Onlar o kimselerdir ki, «Allah´ın Peygamberinin yanında bulunanlara nafaka vermeyin, tâ ki dağılsınlar,» derler. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah´ındır. Fakat o münafıklar anlamazlar. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

8.Ayet
يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ -8 Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. Diyorlar ki: eğer Medîneye dönersek herhalde eazz olan oradan ezell olanı çıkaracaktır, halbuki izzet, Allahın ve Resulünün ve mü´minlerindir ve lâkin Münafıklar bilmezler. Derler ki: «Eğer Medine´ye dönersek and olsun ki, üstün ve şerefli olanlar, aşağılık alçakları oradan çıkaracaktır.» (Oysa) üstünlük ve şeref Allah´a, Peygamberine ve mü´minlere aittir. Ne var ki münafıklar (bunu) bilmezler. Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine´ye dönersek üstün olan, alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allâh´a, Elçisine ve mü´minlere mahsustur. Fakat münâfıklar bilmezler. Derler ki: «Eğer Medine´ye döner gider isek elbette azîz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır.» Halbuki izzet Allah´a mahsustur ve Peygamberi ile mü´minlere mahsustur. Fakat o münafıklar bilmezler. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

9.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ -9 Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Ey o bütün iyman edenler! Sizleri ne mallarınız, ne evlâdlarınız Allahın zikrinden alıkoymasın ve her kim öyle yaparsa işte onlar husrana düşenlerdir Ey imân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah´ı anmaktan meşgul edip alıkoymasın. Kim böyle yaparsa, işte onlar zarara uğrayanlardır. Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh´ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır. Ve imân etmiş olanlar! Sizi mallarınız ve evlâdınız Allah´ın zikrinden işgal ederek alıkoymasın! Ve her kim öyle yaparsa, işte hüsrâna uğramış olanlar onlardır. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

10.Ayet
وَأَنْفِقُوا مِنْ مَا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُنْ مِنَ الصَّالِحِينَ -10 Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Ve sizlere merzuk kıldığımız şeylerden infak yapın, her birinize ölüm gelmezden evvel ki sonra: «Yarabbi! Beni yakın bir ecele kadar te´hır eylesen de sadeka versem ve salihînden olsam» der Henüz sizden birinize ölüm gelmeden ve o da: «Rabbim ! Beni yakın bir ecele geciktirseydin de sadaka versem ve iyi-yararlı kişilerden olsam,» demeden önce size rızık olarak verdiğimizden (Allah İçin, O´nun yolunda) harcayın. Biriniz kendisine ölüm gelip de: "Rabbim beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!" demeden önce, size verdiğimiz rızıktan sadaka verin. Ve size rızk olarak verdiğimiz şeylerden infakta bulunun; birinize ölüm gelmesinden, «Artık Yarabbi! Beni bir yakın müddete kadar tehir etse idin de sadaka verse idim ve sâlihlerden olsa idim,» demesinden evvel. 28 / 554
63-Münafikun Suresi

11.Ayet
وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا ۚ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ -11 Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Halbuki Allah bir nefsi eceli geldiği zaman aslâ te´hır buyurmaz ve her ne yaparsanız Allah habirdir And olsun ki, Allah, hiçbir canlıyı eceli geldiğinde elbette geciktirmez. Allah işleyegeldiğiniz şeylerden haberlidir. Allâh, süresi dolan hiçbir canı ertelemez. Allâh, yaptıklarınızı haber alandır. Halbuki Allah hiçbir şahsı eceli geldiği vakit sonraya bırakmaz ve Allah her ne yapar iseniz haberdardır. 28 / 554
64-Tegabün Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ ۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -1 Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Tesbîh eder Allaha Göklerde ve Yerdeki, mülk onun, hamd onun ve o her şey´e kadîrdir Göklerdekiler ve yerdekiler Allah´ı tesbîh ederler. Mülk ü saltanat O´nundur. Hamd (en güzel övgü) O´na mahsustur. O´nun her şeye kudreti yeter. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi Allâh´ın şânının yüceliğini anmaktadır. Mülk O´nundur, hamd O´nundur. O, herşeye kâdirdir. Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd O´na mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kâdirdir. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

2.Ayet
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌ ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ -2 O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Odur sizi yaratan, öyle iken içinizden kimi kâfir, kimi mü´min, bununla beraber Allah her ne yaparsanız görür Sizi O yarattı. İçinizden kiminiz kâfir, kiminiz mü´mindir. Allah, yaptıklarınızı görüp bilendir. Sizi yaratan O´dur. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mü´min. Allâh yaptıklarınızı görmektedir. O, o´dur ki, sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü´min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu bihakkın görendir. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

3.Ayet
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ -3 Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız O’nadır. O ki Gökleri ve Yeri hakk ile yarattı ve size suret verdi, suretlerinizi güzel de yaptı, nihayet gidiş de onadır O, gökleri ve yeri hakk ile yarattı ; sizi biçimlendirdi, biçiminizi güzelleştirdi. Dönüş ancak O´nadır. Gökleri ve yeri hak (hikmet) ile yarattı, sizi biçimlendirdi, biçimlerinizi güzel yaptı. Dönüş O´nadır. Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size sûret verdi de sûretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O´nadır. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

4.Ayet
يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ۚ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ -4 Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. O Göklerde ve Yerde ne varsa bilir ve sizler her ne sir tutar ve her ne açıklarsanız hepsini bilir ve Allah bütün sînelerin künhünü bilir Göklerde ve yerde olanı bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerde dönüp dolaşan (duyguların ve düşüncelerin) aslını, mayasını bilendir. Göklerde ve yerde bulunanları bilir, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri de bilir. Allâh, göğüslerin özünü bilendir. Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde olanlara da tamamen alîmdir. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

5.Ayet
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ فَذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ -5 Daha önce inkâr edip de inkârlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem dolu bir azap da vardır. Bundan evvel küfr edenlerin haberi gelmedi mi size? Ki yaptıklarının vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var Size, daha önce sapıtanların haberi gelmedi mi ? Yaptıklarının vebalini tattılar ve onlar için elem verici bir azâb vardır. Daha önce inkâr etmiş olanların haberi size gelmedi mi? (Onlar), işlerinin vebâlini taddılar ve onlar için acı bir azâb da vardır. Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki, onlar, işlerinin vebâlini tattılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

6.Ayet
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُ كَانَتْ تَأْتِيهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا ۚ وَاسْتَغْنَى اللَّهُ ۚ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ -6 Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır. Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geliyordu da onlar bizi bir beşer mi yola getirecek? Deyip küfr etmişler ve aksine gitmişlerdi, Allah da müstağni olduğunu gösterdi, öyle ya Allah ganîdir hamîddir Bu böyledir. Çünkü onlara, peygamberleri açık belgelerle geldiler, onlar ise, «bir insan mı bize doğru yolu gösterip bizi ona ulaştıracak ?!» dediler de kâfir oldular ve yüz çevirdiler. Allah da müstağni olduğunu açıkladı. Allah ganiydir ve en güzel övgüye lâyıktır. Çünkü onlara elçileri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar, "Bir insan mı bize yol gösterecek" deyip inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allâh da (hiçbir şeye) muhtaç olmadığını gösterdi. Allâh zengindir, övülmüştür. Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar: «Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da (onlardan) müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

7.Ayet
زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنْ لَنْ يُبْعَثُوا ۚ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ ۚ وَذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ -7 İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.” Küfredenler asla ba´s olunmıyacaklarını zu´mettiler, de ki, hayır rabbım hakkı için muhakkak ba´s olunacaksınız, sonra da muhakkak yaptıklarınız size anlatılacaktır ve o Allaha göre kolaydır İnkâra sapanlar, öldükten sonra bir daha diriltilmiyeceklerini iddia ettiler. .De ki: Hayır, Rabbim hakkı için elbette diriltilip kaldırılacaksınız ; sonra da neler işlediğiniz size bir bir haber verilecektir. Bu, Allah´a göre çok kolaydır. İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır, Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah´a göre kolaydır." Kâfir olanlar zû´m ettiler ki, öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerdir. De ki: «Hayır ve Rabbime andolsun ki elbette diriltileceksiniz. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah´a göre pek kolaydır.» 28 / 555
64-Tegabün Suresi

8.Ayet
فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنْزَلْنَا ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ -8 Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Onun için siz Allaha ve Resulüne indirdiğimiz nûra iyman ediniz ve Allah her ne yaparsanız haberdardır Artık Allah´a, Peygamberine ve indirdiğimiz nura (Kur´ân´a) inanın. Allah sizin yaptıklarınızdan haberlidir. Artık Allah´a, Elçisine ve indirdiğimiz ışığa inanın. Allâh, yaptıklarınızı haber almaktadır. Artık Allah´a ve O´nun Resûlüne ve indirmiş olduğumuz nûra imân ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

9.Ayet
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ ۗ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ -9 Toplanma vakti için Allah´ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah´a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Sizi o dernek gününe dereceği gün ki o gün tegabün günü (kâr ve zarar günü)dür, her kim Allaha iyman eder de yaraşıklı iş yaparsa Allah onun kabahatlerini örter de onu altından ırmaklar akar cennetlere kor, öyle ki ebediyyen onlarda kalmak üzere, işte büyük kurtuluş odur. O toplanma günü için sizi toplayıp biraraya getireceği gün, işte o gün aldanma günüdür (kimin aldandığı, kimin aldattığı ve aldatıldığının ortaya çıkacağı gündür). O halde kim Allah´a imân eder de iyi-yararlı amelde bulunursa, Allah onun kötülüklerini örtüp temizler ve altlarından ırmaklar akan içinde devamlı kalacakları Cennetlere yerleştirir. Bu da büyük bir kurtuluştur. Toplantı günü için sizi topladığı gün, işte o aldanma günüdür. Kim Allah´a inanır ve yararlı iş yaparsa (Allâh) onun kötülüklerini örter ve onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada ebedi kalırlar. İşte büyük başarı budur. O gün ki sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir Tegâbün (bir kâr ve zarar) günüdür. Ve her kim Allah´a imân eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlığar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedîyyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük necât odur. 28 / 555
64-Tegabün Suresi

10.Ayet
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ -10 İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! Küfredip âyetlerimizi tekzib eyliyenler ise, onlar eshab-ı nar´dırlar, orada muhalled kalacaklardır, o ise ne fena varılacak yerdir Küfre sapıp âyetlerimizi yalanlayanlar (var ya), işte onlar içinde devamlı kalacakları ateşin arkadaşlarıdır. Varış yeri olarak ne kötü ! Nankörlük eden ve âyetlerimizi yalanlayanlar ise ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası! Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. İşte onlar, içinde ebedîyyen kalıcılar olmak üzere ateş yârânıdırlar ve ne fena bir gidiş yeri. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

11.Ayet
مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ ۚ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ -11 Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Allahın izni olmayınca hiçbir musîbet isabet etmez, her kim de Allaha iyman ederse o onun kalbine hidayet verir ve Allah her şey´i bilir. Hiçbir musîbet, Allah´ın izni olmadan .başa gelip çatmaz. Kim, Allah´a imân ederse, Allah, onun kalbini doğruya çevirir. Allah herşeyi bilendir. Başa gelen her musibet Allâh´ın izniyledir. Kim Allah´a inanırsa (Allâh) onun kalbini doğru (düşünce)ye iletir. Allâh, herşeyi bilendir. Allah´ın izni olmadıkça musibetten bir şey isabet etmez ve her kim Allah´a imân ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi bilendir. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

12.Ayet
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ ۚ فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ -12 Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir. İyman edin de Allaha itaat eyleyin ve Resulüne itaat eyleyin eğer aksine giderseniz Resulümüze aid olan sade açık bir tebliğden ibarettir. Allah´a itaat edin, Peygambere itaat edin. Eğer yüzçevirirlerse. bizim Peygamberimize gereken sadece açık tebliğdir. Allah´a itâ´at edin, Elçiye itâ´at edin. Eğer dönerseniz (bilin ki) Elçimize düşen, açıkça duyurmaktır. Ve Allah´a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz. Eğer yüz çevirir iseniz, artık biliniz ki bizim Peygamberimizin üzerine teveccüh eden, şüphe yok ki apaçık tebliğden ibarettir. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

13.Ayet
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ -13 Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler. Allahdan başka Tanrı yoktur, onun için mü´minler hep Allaha dayansınlar Allah (vardır ve birdir). Hiçbir tanrı yok ancak O var. Mü´minler ancak Allah´a güvenip dayansınlar. Allâh ki O´ndan başka tanrı yoktur. Mü´minler Allah´a dayansınlar. Allah O´dur ki, O´ndan başka tanrı yoktur. Artık mü´minler, Allah´a tevekkülde bulunsunlar. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

14.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ ۚ وَإِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ -14 Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ey o bütün iyman edenler! Haberiniz olsun ki çiftleriniz ve evlâdlarınızdan size düşman vardır, onun için onların mahzurlarından sakının, bununla beraber afveder, kusurlarına bakmaz, örterseniz şübhe yok ki Allah gafurdur rahîmdir Ey imân edenler! Şüphesiz ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının ve eğer affeder, kusurlarını görmezlikten gelir ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Ey inananlar, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları size düşmandır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoşgörür, bağışlarsanız muhakkak ki Allâh da bağışlayandır, esirgeyendir (O da sizi bağışlar). Ey imân etmiş olanlar! Şüphe yok ki, zevcelerinizden ve evlâdınızdan sizin için düşman (olanlar) vardır, imdi onlardan sakınınız. Mamaafih, eğer affederseniz, kusurlarına bakmazsanız ve setrederseniz artık şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

15.Ayet
إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ ۚ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ -15 Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. Her halde mallarınız ve evlâdlarınız bir fitnedir, Allah ise büyük ecir, onun yanındadır Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitne (imtihan, uğraşı ve üzüntü)dir. Büyük mükâfat Allah kalındadır. Mallarınız ve evlâdlarınız bir fitne (sınav)dır, (Allâh, onlarla sizi imtihan etmektedir). Allâh ise, işte büyük ödül O´nun yanındadır. Muhakkak ki, mallarınız ve evlatlarınız bir imtihan vesilesidir, Allah ise O´nun nezdinde pek büyük bir mükâfaat vardır. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

16.Ayet
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ ۗ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ -16 O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Onun için gücünüz yettiği kadar Allaha korunun, dinleyin, itaat edin, infak edin, kendileriniz için hayır yapın, her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlar felâh bulanlardır Gücünüzün yettiği kadar Allah´tan korkun, (hakkı) dinleyip, itaat edin. Kendi lehinize (mallarınızdan) hayırlı yollara harcayın. Kim nefsinin aşırı cimrilik, kıskançlık ve ihtirasından korunursa, işte onlar muradlarına eren, umduklarına kavuşanlardır. Öyle ise gücünüz yettiği kadar Allâh´tan korkun, (O´nun öğütlerini) dinleyin, (O´na) itâ´at edin ve kendi iyiliğinize olarak (mallarınızı Allâh uğrunda) harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar, başarıya erenlerdir. Artık gücünüz yettiği kadar Allah´tan korkun ve dinleyin ve itaat edin ve nefisleriniz için bir hayr olmak üzere infakta bulunun ve her kim nefsini cimrilikten vikaye ederse işte onlardır muradlarına ermiş olanlar, onlardır. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

17.Ayet
إِنْ تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ -17 Eğer siz Allah’a güzel bir borç verirseniz, Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. Allah, şükrün karşılığını verendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). Eğer Allaha bir karz-ı hasen arz ederseniz onu sizin için katlayıverir ve sizi de mağfiret buyurur. Allah şekûrdur halîmdir. Eğer Allah´a (faizsiz) güzel bir ödünç verirseniz, O, onu sizin lehinize kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah, şükredenlere artırandır ve azâb etmekte acele etmiyen, kullarına karşı sabır ve şefkatle muamele edendir. Eğer Allâh´a güzel borç verirseniz, Allâh onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allâh karşılık verendir, halimdir (hoşgörülüdür). Eğer Allah için bir güzel ödünç verirseniz, onu sizin için kat kat arttırır ve sizin için mağfiret buyurur ve Allah şekûrdur ve halîmdir. 28 / 556
64-Tegabün Suresi

18.Ayet
عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -18 O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Gaybe de şehadete de âlim, azîz, hakîmdir Görüleni de, görülmeyeni de bilendir. Çok üstündür, çok güçlüdür, hikmet sahibidir. Görünmeyeni ve görüneni bilendir. (O´na hiçbir şey gizli kalmaz, O,) Azizdir, hakimdir (üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir). Gizliye de, âşikâr olana da alîmdir, azîzdir, hakîmdir. 28 / 556
65-Talak Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ ۖ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِنْ بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَنْ يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ ۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ ۚ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَٰلِكَ أَمْرًا -1 Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. Ey o Peygamber! Kadınları boşadığınız vakıt ıddetlerine doğru boşayın ve ıddeti sayın ve Rabbınız Allahdan korkun, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar meğer ki açık bir terbiyesizlik etmiş olalar, bunlar Allahın ta´yin ettiği hududdur ve her kim Allahın hududuna tecavüz ederse nefsine zulmetmiş olur, bilmezsin belki Allah onun arkasından bir iş çıkarır Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız vakit, iddetlerini (ay hallerini ve bekleme sürelerini) dikkate alarak boşayın ve iddeti sayın. Rabbına Allah´tan korkun ; kadınları evlerinden çıkarmayın; kendileri de çıkmasınlar. Ancak açık bir hayasızlıkta bulunanları müstesna. Bunlar Allah´ın belirlediği sınırlardır. Kim Allah´ın sınırlarını aşarsa, gerçekten o kendine haksızlık etmiş olur. Bilmezsin bunun ardından Allah´ın, (barışıp anlaşma gibi) bir durum meydana getirmesi umulur. Ey peygamber! Kadınları boşa(mak iste)diğiniz zaman onları iddetleri içinde (âdetten temiz oldukları sırada) boşayın ve iddeti sayın (üç defa âdet görüp temizlenmelerini hesabedin). Rabbiniz Allah´tan korkun (bekleme süresi içinde) onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar. Ancak apaçık bir edepsizlik yapmaları durumu, bu hükmün dışındadır (o zaman evden çıkarabilirsiniz). Bunlar Allâh´ın sınırlarıdır. Kim Allâh´ın sınırlarını geçerse, kendisine yazık etmiş olur. Bilmezsin belki Allâh, bundan sonra (iddet süresi içinde) yeni bir iş ortaya çıkarır (gönülleri uzlaştırıp birleşme ortamı yaratır). Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız vakit hemen iddetlerinden sayılacak bir zamanda boşayın ve iddeti sayın ve Rabbiniz olan Allah´tan korkun ve onları evlerinden çıkarmayın ve kendileri de çıkmasınlar. Meğer ki, apaçık bir kötülük, (meydana) getirmiş olsunlar ve işte bunlar, Allah´ın tayin ettiği huduttur. Ve her kim Allah´ın hududuna tecavüz ederse, mutlaka kendi nefsine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olabilir ki Allah, ondan sonra bir iş vücuda getirir. 28 / 557
65-Talak Suresi

2.Ayet
فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ۚ ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا -2 Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Sonra müddetlerini doldurmağa yaklaştıklarında onları güzellikle tutun yâhud güzellikle ayrılın ve sizlerden adalet sahibi iki erkeği işhad eyleyin, şehadeti de Allah için doğru eda edin, bu size söylenenleri duydunuz a, bununla Allaha ve Âhıret gününe iyman eder kimselere öğüt verilir, her kim de Allahdan korkarsa Allah ona bir mahrec müyesser kılar Bekleme sürelerinin sonuna yaklaştıkları zaman onları ya iyilikle* güzellikle tutun, ya da güzellikle ayırın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun; şahitliği Allah için yerine getirin. Bununla Allah´a ve Âhiret gününe imân edenlere öğüt verilir. Kim Allah´tan korkar (da karşı gelmekten) sakınırsa, Allah ona bir çıkış imkânı sağlar. Sürelerinin sonuna vardıklarında ya onları güzelce (yanınızda) tutun, yahut, güzellikle onlardan ayrılın. (Eşinizi yanınızda tutmak veya ondan ayrılmak için) içinizden adâletli iki kişiyi de şâhid tutun. Şâhidliği Allâh için yapın. İşte içinizden Allah´a ve Son Güne inanan kimseye öğütlenen budur. Kim Allah(ın yasakların)dan sakınırsa (Allâh) ona bir çıkış (yolu) yaratır. Sonra (o kadınları) iddetlerini doldurmaya yaklaştıkları vakit artık onları güzellikle tutun veya güzellikle onlardan ayrılın ve sizden iki adâlet sahibini de şahit tutun ve şehâdeti Allah için doğruca ifâ edin, işte size bu (bildirilen, bir şeydir ki) bununla Allah´a, ahiret gününe imân eden kimseye öğüt verilir ve her kim Allah´tan korkarsa onun için bir çıkış yeri nâsip eder. 28 / 557
65-Talak Suresi

3.Ayet
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ ۚ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ ۚ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا -3 Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur. Ve onu hatır-u hayaline gelmez cihetten merzuk eder ve her kim Allaha tevekkül kılarsa o ona yetişir, her halde Allah emrini yerine getirir, Allah her şey için bir mıkdar ta´yin etmiştir Ve ummadığı, hesaplıyamadığı bir cihetten onu rızıklandırır. Kim Allah´a güvenip dayanırsa, Allah ona yeter. Şüphesiz ki Allah, emrini yerine getirendir. Gerçekten Allah, her şey için bir ölçü belirleyip ortaya koymuştur. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah´a dayanırsa O, ona yeter. Allâh, buyruğunu yerine getirendir. Allâh herşey için bir ölçü koymuştur. Ve onu hiç hatırına gelmeyen bir cihetten merzûk buyurur ve her kim Allah´a tevekkül ederse artık O, ona kâfîdir. Şüphe yok ki Allah emrini yerine getirendir, muhakkak ki (Allah) her şey için bir miktar tayin buyurmuştur. 28 / 557
65-Talak Suresi

4.Ayet
وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِنْ نِسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ ۚ وَأُولَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَنْ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ ۚ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا -4 Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. Hayızdan kesilmiş olan kadınlarınız -şübhelendinizse- onların ıddeti de üç aydır, hayız görmiyenler de öyle, yüklülerin ise ecelleri hamillerini vaz´ etmeleridir ve her kim Allaha korunursa Allah onun işine bir kolaylık verir Kadınlarınızdan ay halinden ümitleri kesilmiş olanların iddetlerl hakkında şüphelenirseniz, onların iddeti üç aydır. Henüz ay hali görmeyen kadın da böyle... Gebe kadınların ise bekleme süresi, doğum yapmasıyla son bulur. Kim Allah´tan korkup sakınırsa, Allah, onun işinde bir kolaylık sağlar. (Yaşlılıklarından ötürü) Âdetten kesilen kadınlarınızın (bekleme süresinden) şüphe ederseniz, (bilin ki) onların bekleme süresi üç aydır. Henüz âdet görmeyenler de böyledir. Gebe olanların bekleme süresi, yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allah´tan korkarsa (Allâh) ona işinde bir kolaylık yaratır. Ve o kadınlar ki, hayızdan kesilmişlerdir veya hayız görmeye başlamamışlardır, Eğer (iddetleri hususunda) şüpheye düşmüş iseniz, (biliniz ki) onların iddetleri üç aydır, yüklü olan kadınların ise, yüklerini vaz´ edinceye değindir ve her kim Allah´tan korkarsa onun için işinden dolayı bir kolaylık verir. 28 / 557
65-Talak Suresi

5.Ayet
ذَٰلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنْزَلَهُ إِلَيْكُمْ ۚ وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا -5 İşte bu, Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür. İşte bu (anlatılan ahkâm) Allahın emridir, onu size indirdi ve her kim Allahdan korkarsa Allah onun kabahatlerini örter ve ecrini büyültür Bu Allah´ın buyruğudur ki, size indirmiştir. Kim Allah´tan korkar (buyruğuna karşı gelmekten) sakınırsa, Allah, onun kötülüklerini örtüp temizler; mükâfatını büyültür. Bu, Allah´ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah´tan korkarsa (Allâh) onun kötülüklerini örter ve onun mükâfâtını büyütür. İşte bu, Allah´ın emridir, size indirilmiştir ve her kim Allah´dan korkarsa onun günahlarını örter ve onun için mükâfaatı büyütür. 28 / 557
65-Talak Suresi

6.Ayet
أَسْكِنُوهُنَّ مِنْ حَيْثُ سَكَنْتُمْ مِنْ وُجْدِكُمْ وَلَا تُضَارُّوهُنَّ لِتُضَيِّقُوا عَلَيْهِنَّ ۚ وَإِنْ كُنَّ أُولَاتِ حَمْلٍ فَأَنْفِقُوا عَلَيْهِنَّ حَتَّىٰ يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ ۚ فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ ۖ وَأْتَمِرُوا بَيْنَكُمْ بِمَعْرُوفٍ ۖ وَإِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَىٰ -6 Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir. O kadınları gücünüzün yettiğinden sâkin olduğunuz yerin bir kısmında iskân ediniz ve üzerlerine tazyık yapmak için onları ızrara kalkışmayınız ve eğer yüklü iseler hamillerini vaz´ edinciye kadar nefakalarını verin, sonra sizin hisabınıza emzirirlerse o vakit de ecirlerini verin ve aranızda iyilikle emr edin ve eğer zorlaşıyorsanız o halde baba hisabına diğer bir emzikli emzirecektir. (Boşayıp da henüz iddeti sona ermemiş) kadınları, gücünüz ve imkânınız elverdiği nisbette oturduğunuz yerde oturtun. Sıkıntıya uğratmak için kendilerine sakın zarar vermeyin. Eğer o (boşadığınız) kadınlar gebe iseler, doğumlarını yapıncaya kadar nafakalarını verin. Size ait çocuğu emzirirse ücretlerini verin. (Bu hususları) aranızda güzellikle örfe uygun şekilde görüşün. Eğer aranızda sıkıntıya sebep bir anlaşmazlık çıkarsa, çocuğu başka bir kadın emzirecek (şekilde karar alabilirsiniz). (Boşadığınız) O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştır(ıp evden çıkmağa zorla)mak için kendilerine zarar vermeğe kalkışmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onların geçimini sağlayın. Sonra sizin için (çocuğunuzu) emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda güzellikle konuşup anlaşın. Eğer (anlaşmakta) güçlük çekerseniz (o zaman) çocuğu, başka bir kadın emzirecektir. O (boşanan) kadınları gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir kısmında oturtun ve üzerlerine tazyikte bulunmanız için kendilerine zarar vermeyin ve eğer yüklü bulunmakta iseler yüklerini koyuncaya değin onlara nafakalarını verin. Eğer sizin için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda maruf bir veçhile müşaverede bulunun ve eğer müşkilata uğrar iseniz onun için başkası emzirecektir. 28 / 558
65-Talak Suresi

7.Ayet
لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ ۖ وَمَنْ قُدِرَ عَلَيْهِ رِزْقُهُ فَلْيُنْفِقْ مِمَّا آتَاهُ اللَّهُ ۚ لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا ۚ سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا -7 Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. Genişliği olan genişliğinden infak etsin, rızkı dar olan da Allahın ona verdiğinden infak eylesin, Allah bir nefse verdiğinden başka teklif etmez, Allah bir usrun arkasından bir yüsür yapar Geniş imkânı olan, geniş imkânına göre nafaka versin. Rızkı dar ve sınırlı olan ise, Allah´ın kendisine verdiğinden nafaka versin. Allah, hiç kimseye verdiğinden fazlasını teklif etmez. Allah, bir sıkıntı ve zorluğun ardından bir kolaylık meydana getirir. Eli geniş olan, genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da Allâh´ın kendisine verdiğinden versin. Allâh, bir kişiye ne vermişse ancak onu yükler, (kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez). Allâh, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. Genişlik sahibi olan, genişliğinden infakta bulunsun ve üzerine rızkı dar bulunmuş olan da kendisine Allah´ın verdiğinden infakta bulunsun. Allah, hiçbir nefse, ona verdiğinden başkasını teklif etmez. Allah elbette güçlük arkasından kolaylık nâsib eder. 28 / 558
65-Talak Suresi

8.Ayet
وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا -8 Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik ve görülmedik bir azaba çarptırdık. Nice memleket (nice şenlik) Rabbının ve rasullerinin emrinden çıkıp azdı da biz onu şiddetli bir hisaba çektik ve görülmedik bir azâba giriftar eyledik Nice kasaba (halkı) Rabbının ve Peygamberlerinin buyruğu dışına çıkıp azgınlık gösterdi de biz onları çetin bir hesaba tabi tuttuk ve bilinmedik bir azaba uğrattık. Nice kent var ki Rabbinin ve elçilerinin buyruğuna baş kaldırdı, biz de onu çetin bir hesaba çektik ve ona görülmemiş biçimde azâbettik. Ve nice şehir (ahalisi) Rabbinin ve O´nun peygamberlerinin emrinden böbürlendi, artık onu bir şiddetli hesap ile hesaba çektik ve onu pek münker bir azap ile muazzeb kıldık. 28 / 558
65-Talak Suresi

9.Ayet
فَذَاقَتْ وَبَالَ أَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ أَمْرِهَا خُسْرًا -9 Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu. O suretle emrinin vebalini tattı ve işinin akıbeti bir hüsran oldu Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar da işlerinin sonu hüsran oldu. İşinin vebâlini taddı. İşinin sonucu da tüm bir ziyan idi. Artık işlerinin vebalini tattı ve işlerinin sonu bir hüsrândan ibaret oldu. 28 / 558
65-Talak Suresi

10.Ayet
أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا ۚ قَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا -10 Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah, size bir zikir (Kur’an) indirdi. Allah öyleler için şehid bir azâb hazırlamıştır, ondan dolayı Allahtan korkun da korunun ey halis özü, temiz aklı olanlar, iyman edenler! İşte Allah size bir zikr indirdi Allah, onlara çetin bir azâb hazırladı. Artık siz ey imân eden akıl sahipleri ! Allah´tan korkun (O´nun buyruklarına karşı gelmekten) sakının. Gerçekten Allah size bir zikir (Kur´ân) indirmiştir. Allâh o(insa)nlara şiddetli bir azâb da hazırlamıştır. Ey inanmış olan, sağduyu sâhipleri, Allah´tan korkun, Allâh size bir uyarı indirdi. Allah onlar için pek şiddetli bir azap hazırladı. Artık ey imân etmiş olan akıl sahipleri! Allah´tan korkun, şüphe yok ki Allah, sizin için bir zikir indirmiştir. 28 / 558
65-Talak Suresi

11.Ayet
رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِ اللَّهِ مُبَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ ۚ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۖ قَدْ أَحْسَنَ اللَّهُ لَهُ رِزْقًا -11 İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir. Bir Rasul gönderdi, Allahın nûrlar saçan, yollar açan âyetlerini sizlere karşı okuyor ki iyman edip salih amel işliyenleri zulmetlerden nûra çıkarsın ve her kim Allaha iyman edip salâh ile çalışırsa Allah onu altından ırmaklar akar cennetlere koyacak. Orada ebediyyen muhalledler, öyleki Allah ona hakikaten güzel bir rızk ihsan etmiş. Ayrıca, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah´ın açık-seçik ve açıklayıcı âyetlerini okuyan bir peygamber göndermiştir. Kim Allah´a inanır da iyi-yararlı amelde bulunursa, Allah onu, altlarından ırmaklar akan içinde devamlı kalacakları Cennetlere yerleştirir. Allah, ona cidden güzel bir rızıkla ihsanda bulunmuştur. Yani size Allâh´ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki, inanıp yararlı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah´a inanır ve yararlı iş yaparsa (Allâh) onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allâh ona gerçekten güzel rızık vermiştir. Bir resul (göndermiştir) ki size karşı Allah´ın pek açık açık bildiren âyetlerini tilâvet eder. Ta ki imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunanları zulmetlerden nûra çıkarsın ve her kim Allah´a imân eder ve sâlih amelde bulunursa, onu altından ırmaklar akan cennetlere girdirir, orada ebediyyen muhalleddirler. Muhakkak ki Allah, onun için güzel bir rızık ihsân buyurmuştur. 28 / 558
65-Talak Suresi

12.Ayet
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا -12 Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah’ın emri bunlar arasından inip durmaktadır ki, Allah’ın her şeye kadir olduğunu ve Allah’ın her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz. O Allah ki yedi Semâ yaratmış. Arzdan da onların bir mislini, aralarından emir inip duruyor; şunu bilesiniz diye ki: Allah her şey´e kadirdir ve Allah her şey´i ılmiyle ihata etmiştir. O Allah ki, yedi göğü ve yerden de onların bir benzerini yarattı. O´nun emri bunlar arasına iner de iner. Bu da, Allah´ın kudretinin herşeye yettiğini ve Allah´ın gerçekten herşeyi ilmiyle kapsayıp kuşattığını bilmeniz içindir. Allâh O´dur ki yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. (Allâh´ın) Buyruğu, bunlar arasında iner ki Allâh´ın herşeye kâdir olduğunu ve Allâh´ın bilgice her şeyi kuşatmış bulunduğunu bilesiniz. Allah, o (Zât-ı Kibriyâ)dır ki, yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmıştır. Onların aralarında emri cereyan eder. Tâ ki bilesiniz şüphe yok Allah, her şey üzerine tamamen kadirdir ve muhakkak ki Allah, her bir şeyi ilmen ihata buyurmuştur. 28 / 558
66-Tahrim Suresi

1.Ayet
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ ۖ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ -1 Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Ey o Peygamber! Sana Allahın halâl kıldığını niçin harâm edersin, zevcelerinin hoşnudluğunu ararsın? Maamafih Allah gafurdur, rahîmdir. Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arzulayarak Allah´ın sana helâl kıldığını neden kendine haram ediyorsun ? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Ey peygamber! Niçin, Allâh´ın sana helâl kıldığı şeyi, eşlerinin, hatırı için harâm kılıyorsun? Allâh bağışlayandır, esirgeyendir. Ey Peygamber! Ne için sen zevcelerinin hoşnutluklarını ararsın da, Allah´ın sana helâl kıldığını haram kılarsın? Maamafih Allah gafûrdur, rahîmdir. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

2.Ayet
قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ ۚ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ ۖ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ -2 Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah sizin için yemînlerinizin çözümlüğünü farz kılmıştır ve Allah sizin mevlânızdır, hem de alîm hakîm odur Şüphesiz ki Allah, yeminlerinizin çözümünü (keffaret vermeniz suretiyle) helâl kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur, sâhibinizdir. O, bilendir, hikmet sahibidir. Allâh size, yeminlerinizi (keffâretle) çözmeyi meşrû´ kılmıştır. Allâh sizin sâhibinizdir. O bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir. Allah, sizin için yeminlerinizin keffaretle çözülmesini meşru kılmıştır. Ve Allah, sizin mevlânızdır ve alîm, hakîm olan O´dur. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

3.Ayet
وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍ ۖ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنْبَأَكَ هَٰذَا ۖ قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ -3 Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi” dedi. Ve hani Peygamber zevcelerinin ba´zısına sir olarak bir söz söylemişti, vaktâki o onu haber verdi, Allah da Peygambere onu açtı, açınca Peygamber -o zevcesine- birazını tanıttı, birazından da sarfı nazar etti, ona bu suretle anlatıverince bunu sana kim haber verdi dedi, bana dedi, o alîm, habîr nübüvvetle haber verdi. Hani bir ara Peygamber, eşlerinden bir kısmına gizli bir söz söylemişti ; o da bu sözü (Peygamber´in diğer bir eşine) haber verince, Allah, bu durumu Peygamberine açtı. O da kendisine açılan bilginin bir kısmını açıklamış, bir kısmını açıklamaktan vazgeçmişti. Peygamber, olup biteni o eşine haber verince, o, «bunu kim size haber verdi ?» dedi. Peygamber de: «Bana (her şeyi) bilen, (her şeyden) haberli olan (Allah) bildirdi» dedi. Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü (başkasına) haber verip, Allâh da peygamberi, eşinin bu davranışına muttali kılınca (Peygamber, eşine) o(söylediği)nin bir kısmını bildirmiş (şunları şunları filana söyledin demiş), bir kısmından da vazgeçmişti. (Peygamber) Bunu eşine haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi (Peygamber): "(Herşeyi) Bilen, haber alan (Allâh) bana söyledi" dedi. Ve yâd et o vakti ki, peygamber, zevcelerinin bazısına bir sözü gizlice söylemişti. Vaktâ ki, (o zevce) o sözü başka (zevceye) haber verdi. Allah da o haber verişi, Peygamberine izhar buyurdu. Peygamber (de o zevcesine) haber verdiği şeyin bazısını bildirdi, bazısından vazgeçti. Vaktâ ki zevcesine onu anlattı. (Zevcesi) Dedi ki: «Bunu sana kim haber verdi?» (Hazret-i Peygamber de) Dedi ki: «Bana o alîm, habîr olan Allah Teâlâ haber verdi.» 28 / 559
66-Tahrim Suresi

4.Ayet
إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ۖ وَإِنْ تَظَاهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ مَوْلَاهُ وَجِبْرِيلُ وَصَالِحُ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَالْمَلَائِكَةُ بَعْدَ ذَٰلِكَ ظَهِيرٌ -4 (Ey peygamber’in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. Eğer Allaha tevbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalbleriniz eğildi, yok eğer ona karşı tezahüre kalkışırsanız haberiniz olsunki Allah onun mevlâsı, hem Cibrîl ve mü´minlerin salihi, onun arkasından da melâike zahîrdir (Ey Peygamberin iki eşi!) Eğer ikiniz de Allah´a tevbe ederseniz (Allah bağışlayandır). Çünkü gerçekten kalbleriniz (vâcib olandan) meyletmiştir. Yok eğer Peygambere karşı birbirinize arka olursanız; şüphesiz ki Allah, O´nun dostu ve sahibidir ; sonra da Cibril, sâlih mü´minler ve melekler O´nun yardımcısıdır. Eğer ikiniz, kalblerinizin sapmış olmasından dolayı Allah´a tevbe ederseniz (ne a´lâ). Ve eğer peygambere karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun koruyucusu ve yardımcısı Allâh, Cibril ve mü´minlerin iyileridir. Ayrıca melekler de ona arkadır. Eğer ikiniz de Allah´a tevbe ederseniz (pek muvaffak olur). Çünkü ikinizin de kalbi dönüvermiştir. Ve eğer Peygambere karşı birbirinize yardımda bulunursanız artık şüphe yok ki o Allah, onun mevlâsıdır. Cebrâil de, mü´minlerin sâlihi olan da ve bunların ardından melekler de o Peygambere yardımcıdır. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

5.Ayet
عَسَىٰ رَبُّهُ إِنْ طَلَّقَكُنَّ أَنْ يُبْدِلَهُ أَزْوَاجًا خَيْرًا مِنْكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَأَبْكَارًا -5 Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. Gerek ki rabbi, şayed o sizi boşarsa, yerinize ona sizlerden daha hayırlı zevceler verir öyleki müslimeler, mü´mineler, kâniteler, tâibeler, âbideler, sâimeler, seyyibeler ve bâkireler. Eğer O sizi boşayacak olursa, umulur ki, Rabbi O´na sizin yerinize sizden daha hayırlı hakka teslimiyet gösteren, inanan, Allah´a itaat edip ümit bağlayan, tevbe eden, ibâdete devam gösteren, oruç tutan dul ve bakire kadınları verir. O sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah´a teslim eden, inanan, gönülden itâ´at eden, tevbe eden, ibâdet eden seyâhat eden dul ve bâkire eşler verir. Şayet o sizi boşarsa, umulur ki onun Rabbi, onun için size bedel olarak sizden hayırlı zevceler verir ki, onlar müslimeler, mü´mineler, taatlere müdavemet edenler, tevbekâr olanlar, ibadetlerde bulunanlar, oruç tutanlar, dullar ve bâkire olanlar bulunurlar. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

6.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ -6 Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. Ey o bütün iyman edenler! Kendilerinizi ve ailelerinizi koruyun bir ateşten ki yakacağı o insanlar, o taşlardır, üzerinde öyle Melekler vardır ki yoğun mu yoğun, çetin mi çetin, Allah kendilerine ne emrettiyse ona ısyan etmezler ve her neye me´mur iseler yaparlar. Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi Cehennem ateşinden koruyun ki onun yakıtı insan ve taştır; üzerinde kaba yapılı sert tabiatlı görevli melekler bulunuyordur; Allah´ın kendilerine emrettiği hususlarda O´na karşı gelmezler; emrolundukları şeyleri (kusursuz) yerine getirirler. Ey inananlar, kendinizi ve âilenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gâyet katı, şiddetli, Allâh´ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır. Ey imân etmiş olanlar! Nefislerinizi ve ailelerinizi bir ateşten koruyunuz ki, onun yakacağı, insanlardır ve taşlardır. Üzerinde iri gövdeli, sert tâbiatlı melekler vardır. Onlar, Allah´ın kendilerine emrettiği şeyde âsi olmazlar ve emrolundukları şeyi yapıverirler. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

7.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ -7 Ey inkâr edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz. Ey o küfredenler! O gün özür dilemeğe kalkmayın çünkü hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz Ey küfre sapanlar! Bugün özür dilemeye heveslenmeyin. Çünkü ancak yapageldiğinize karşılık cezalandırılacaksınız.. (Oraya girenlere derler ki:) "Ey nankörlük edenler, bugün özür dilemeyin. Çünkü siz, ancak yaptığınız şeylerle cezâlandırılıyorsunuz.!" Ey kâfir olmuş olanlar! Bugünkü gün itizarda bulunmayın; siz ancak yapmış olduğunuz şeylerin cezasıyla cezalandırılırsınız. 28 / 559
66-Tahrim Suresi

8.Ayet
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ ۖ نُورُهُمْ يَسْعَىٰ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ -8 Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler. Ey o bütün iyman edenler! Allaha öyle tevbe edin ki nasuh (gayet ciddî, müessir, öğütcü) bir tevbe olsun, gerek ki rabbınız sizden kabahatlerinizi keffaretle örter de sizleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyar, o gün ki Allah Peygamberini ve onun maıyyetinde iyman edenleri utandırmıyacak, nûrları önlerinde ve sağlarında koşacak, şöyle diyecekler: ya rabbenâ! Bizlere nûrumuzu tamamla ve bizleri mağfiretinle yarlığa, şübhesiz ki sen her şey´e kadîrsin. Ey imân edenler! Tam bir pişmanlık, gönül huzuru içinde gösterişten uzak ölçüde Allah´a tevbe ediniz. Umulur ki Rabbınız, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir. O günde ki, Allah, Peygamberi ve O´nunla beraber bulunup imân edenleri rüsvay etmez. Nurları önlerinde ve sağlarında yürür. «Ey Rabbimiz I» derler, «bize nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz ki senin kudretin herşeye yeter.» Ey inananlar, Allah´a yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter; Allâh´ın, peygamberi ve onunla beraber inanmış olanları utandırmayacağı günde, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. (O gün) onların nuru, önlerinden ve sağ yanlarından koşar. Derler ki: "Rabbimiz, nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Doğrusu, senin herşeye gücün yeter!" Ey mü´minler! Allah´a Tevbe-i Nâsûh ile tevbede bulunun. Umulur ki Rabbiniz sizden günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akar cennetlere girdirir. O gün ki Allah, Peygamberini ve O´nunla beraber imân etmiş olanları rüsvay etmez. Nûrları önleri ve sağ tarafları arasında koşar. Derler ki: «Ey Rabbimiz! Bize nûrumuzu tamamla, bizim için mağfiret buyur. Şüphe yok ki Sen her şey üzerine hakkıyla kâdirsin.» 28 / 560
66-Tahrim Suresi

9.Ayet
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ -9 Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın bulun, onların varacakları yer Cehennemdir, ona gidiş de ne fena gidiştir. Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla cihâda devam et; onlara karşı katı ve sert davran. Onların eyleşeceği yer Cehennemdir. Ne kötü gidiş yeridir! Ey Peygamber! kâfirlerle ve iki yüzlülerle uğraş, onlara karşı katı davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir o! Ey Peygamber! Kâfirler ile ve münafıklar ile mücâhedede bulun ve onlara karşı sert davran ve onların varacakları yer cehennemdir ve ne fena bir gidiştir. 28 / 560
66-Tahrim Suresi

10.Ayet
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ كَفَرُوا امْرَأَتَ نُوحٍ وَامْرَأَتَ لُوطٍ ۖ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ -10 Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, “Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!” denildi. Allah küfredenlere Nuhun karısiyle Lûtun karısını bir mesel yaptı, o iki kadın kullarımızdan birer salih kulun tahti ısmetinde idiler de onlara hıyanet ettiler, onun için o iki salih kul da onları Allahın azâbından zerrece kurtaramadılar, o iki kadının ikisine de denildi ki: girin ateşe girenlerle beraber! Allah, o inkâr edenlere Nûh´ un eşiyle Lût´un eşini misâl verir. İkisi de sâlih kullarımızdan iki kulun nikâhı altında idi. Öyle iken onlara hıyanet ettiler; o sebeple o iki sâlih kul, Allah´tan inen azâbdan hiçbir şeyi onlardan geri çeviremediler. Onlara : «Haydi ikiniz de, girenlerle beraber ateşe girin !» denildi. Allâh inkâr edenler hakkında Nûh´un karısı ile Lût´un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki Sâlih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hiyânet ettiler. Kocaları Allah´tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi, girenlerle beraber siz de ateşe girin" denildi. Allah, kâfir olanlara Nûh´un zevcesi ile Lût´un zevcesini bir misal olarak irâd etmiştir. Sâlih kullarımızdan iki kulun (nikahı) altında idiler. Sonra o ikisine hıyanette bulundular, artık (o iki sâlih kul da) onları Allah´ın azabından hiçbir şey ile kurtaramadılar ve denildi ki: «(İkiniz de) Ateşe girenler ile beraber giriveriniz.» 28 / 560
66-Tahrim Suresi

11.Ayet
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِلَّذِينَ آمَنُوا امْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِنْدَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ -11 Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti. Allah, iyman edenlere de Firavnin hatununu bir mesel yaptı: O vakıt o hatun demişti ki: Ya rabbi! Nezdi ülûhiyyetinde benim için cennette bir ev yap ve beni Firavn´den ve onun amelinden kurtar, beni o zalimler kavmından necate çıkar! Allah, imân edenlere de Fir´avn´ın karısını misâl verir. Hani o şöyle demişti: «Rabbim ! Benim için kendi katında Cennet´te bir ev yap ve beni hem Fir´avn´dan, hem onun amelinden kurtar; beni bu zâlim milletten de kurtar.» Allâh inananlar hakkında da Fir´avn´ın karısını misâl verdi. O şöyle demişti: "Rabbim, bana katında, cennetin içinde bir ev yap, beni Fir´avn´dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zâlimler topluluğundan kurtar!" Ve Allah, imân etmiş olanlara, Fir´avun´un zevcesini bir misal olarak irâd buyurmuştur. O vakit ki (o kadın şöyle) demişti: «Yarabbi! Benim için nezd-i ulûhiyetinde cennette bir ev yap ve beni Fir´avun´dan ve onun amelinden kurtar ve beni zalimler olan kavimden halâs et.» 28 / 560
66-Tahrim Suresi

12.Ayet
وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِنْ رُوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ -12 Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem’i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi. Bir de Imranın kızı Meryemi ki ırzını pek sağlam korudu, fakat biz ona ruhumuzdan nefh ettik, hem rabbının kelimâtını ve kitablarını tasdık etmişti, hem «kanitîn»den idi (Allah), imrân kızı Meryem´i de misâl verir; o ki, iffet ve namusunu korumuştu. Biz de ona kendi ruhumuzdan üflemiştik. O Rabbının sözlerinin ve kitaplarının doğruluğunu bilip kabul etmiş ve umut bağlayıp itaat edenlerden olmuştu. (Yine Allâh) İmran´ın kızı Meryem´i de (misâl verdi). O ırzını korumuştu, biz de on(un rahmin)e ruhumuzdan üflemiştik. O, Rabbinin kelimelerini ve Kitaplarını doğrulamış ve gönülden itâ´at edenlerden olmuştu. Ve İmran´ın kızı Meryem´i de bir (misal olarak irad ederiz ki) iffetini metin bir kal´a gibi korumuştu, artık O´na ruhumuzdan üfürdük ve Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden olmuş oldu. 28 / 560
KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014