5-Maide Suresi 109. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
O günü ki, Allah Teâlâ peygamberleri toplayacak da «Size verilen cevap ne idi?» diyecek, onlar da «Bizim için bilgi yoktur, şüphe yok ki, gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen´sin, Sen» diyeceklerdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
O günü ki, Allah T e âlâ Peygamberleri toplayacak da "Size verilen cevap ne idi?." diyecek, onlar da "Bizim için bilgi yoktur, şüphe yok ki, gayiplari hakkiyle bilen ancak sensin, sen" diyeceklerdir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, takva ile mükellef olan insanlara uhrevî hayati düşünmeleri için o âlemde Yüce Peygamberlerin nasil bir ilâhî hitaba kavuşarak şerefleneceklerini ve bu hususta bir örnek olmak üzere Hz. İsa'ya yönelecek olan ilâhî beyanlari açiklamaktadir. Şöyle ki: Ey insanlar!. Allah Teâlâ'dan korkunuz, özellikle kiyâmet gününü, o gündeki pek büyük muhakemeleri düşünerek korku ve saygi içinde yaşayiniz, hatirlayiniz (O günü ki,) o kiyâmet zamanini ki (Allah Teâlâ Peygamberleri) o gün (toplayacak ta) onların dünyada iken ümmetlerine tebliğ etmiş oldukları dinî hükümleri o ümmetlerin nasıl karşılamış olduklarını o Peygamberlerden hikmet gereği soracak (Size) ümmetleriniz tarafından (verilen cevap ne idi?.) onlar sizin tebligatınıza kabul şeklinde mi icabet ettiler, yoksa red şeklinde mi size cevap verdiler (diyecek) o kıyamet gününde o Peygamberlerin ümmetleri hakkında şahadette bulunmalarına müsaade buyuracaktır. (Onlar da) O Yüce Peygamberler de tam bir tevazu ve mahviyet göstererek: Yarabbi! Herşeyi tam manâsıyla bilen ancak sensin (bizim için bilgi yoktur) onların yüzünden uğramış olduğumuz belâları hakkiyle izah ve bayan gücümüz yeterli değildir, özellikle onların kalblerindeki kuruntularını, onların birçok gizli ve aşikâr hallerini tamamiyle bilmek bizim için kolay değildir. (Şüphe yok ki, gayiplari hakkiyle bilen ancak sensin) Yarabbi!, (sen) bizim bildiğimiz, senin geniş ilmine göre yok mesabesindedir (diyeceklerdir.) Yani: Ey bilen ve hikmet sahibi yaratan!. O ümmetlerin açıkladıklarını da, gizlediklerini de, samimi bir şekilde imân edip etmediklerini de ancak tamamiyle sen bilirsin. Buna inanmışızdır. Bizler ise onların yalnız açıkladıklarından başkasını, onların kalplerindekilerini ve bizden sonra ne yapmış olduklarını bilemeyiz, artık bizim bilgimiz, senin bütün hadiseleri kuşatmış olan ilmine göre bir bilgi mahiyetinde değildir. Vakia Yüce Peygamberler, âhirette ümmetleri hakkında onların zahiri hallerine göre şahitlikte bulunacaklardır. Fakat onların bütün görünen ve gizli hallerini kuşatma derecesinde bilemedikleri için bu bakımdan acizliklerini açıklamak meziyetini göstermiş olacaklardır.
Bununla beraber Cenab'ı Hak'kın Peygamberlerden bu suali, o ümmetlerin hallerini anlamak için değildir. Zaten onların bütün halleri Hak Teâlâ'ya tamamen malumdur. Belki bu suâlden asıl ilâhî maksat, o ümmetlerin inat, küfr ve isyan içinde yaşamış olanlarını kınamadır. O ümmetler arasında Allah Teâlâ'dan başkasına da ilahiyat sıfatını isnat etmek cür'etinde bulunan Hıristiyan taifesi ise bu bakımdan en ziyâde kınamaya lâiktir. Binaenaleyh Cenâb-ı Hak, bu hususta bir örnek olmak üzere Hz. İsa'ya vermiş olduğu nimetleri sayarak bu nimetlere karşı kâfirce, pek cahilce harekette bulunan Hıristiyan taifesini (110) uncu âyeti kerimesiyle kınamaktadır. Tâki, gerçek durumu anlayarak o fasit inançlarını terketsinler
|