31-Lokman Suresi 12. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Zât-ı uluhiyetime andolsun ki, Lokman´a Allah´a şükret diye hikmet verdik ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi için şükretmiş olur ve her kim de nankörlük ederse süphe yok ki, Allah ganîdir, hamîddir. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Yüce zatıma andolsun ki, Lokman'a Allah'a Şükret diye hikmet verdik ve her kim şükr ederse ancak kendi nefsi için şükretmiş olur ve her kim de nankörlük ederse şüphe yok ki, Allah zengindir, hamde lâyıktır. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Bu mübarek âyetler, Hikmet Sahibi Yaratıcı Hazretlerinin Lokman'a hikmet verdiğini ve onu şükr ile sorumlu kılmış olduğunu bildiriyor. Lokman'ın da oğluna bir büyük zulm olan şirkten kaçınmasına dâir nasihat vermiş olduğunu gösteriyor. Ve anaya, babaya iyilikte ve onlara da şükrde bulunmalarını Cenab-ı Hak'kın insanlara tavsiye buyurduğunu, validelerin mühim hizmetlerine de işaret buyurmuş olduğunu haber veriyor. Fakat ana ve babanın şirki gerektiren tekliflerine riayet edilmeyip kendilerine yumuşak bir karşılıkta bulunulmasını ve müminlerin yoluna gidilmesi gereğini ve ahiret sorumluluğunun vuk'u bulacağını şöylece ihtar buyurmaktadır. (Zâtı uluhiyetime andolsun ki, Lokman'a) İslâm dinini kabul edip, Allah'ın emrine itaat eden o muhterem kula (Allah'a şükret diye hikmet verdik) onu kavuştuğu nimetlerden dolayı nimetin gerçek sahibi olan Kerem Sahibi Allah'a şükr etmekle mükellef kıldık, kendisini hikmete ermekle şereflendirdik. Yani: Onu ilm ile destekleyen amellere muvaffak eyledik, nazari ilimleri elde edip ve faziletli fiilleri kazanmak için kendisine tam bir meleke, bir ruhi kâbuliyet ihsan buyurduk. Evet.. Hikmet, bir nurdur ki, insanı Allah'ı tanımaya kavuşturur, güzel ameller ile meşgul olmaya yöneltir. Güzel bir ilm ile güzel âmellere muvaffak olan bir zâta hikmet verilmiş demektir. İlmiyle amel etmeyen bir kimse ise, ne kadar bilgili olsa da hakîm olmak şerefini kazanmış olamaz. İşte Hz. Lokman, böyle bir hikmete, bir üstünlüğe nail olduğu için Cenab-ı Hak'ka şükr etmekle mükellef tutulmuştu, (ve her kim şükrederse ancak kendi nefsi için şükr etmiş olur) çünki bu şükrün sevabı kendisine aittir. Bu sebeple hakkındaki ilâhi nimetler artar, devam eder. (ve her kim de nankörlük ederse) Nail olduğu nimetlerin kadrini bilmeyip şükür vazifesini yerine getirmezse bunun zararı da kendisine aittir. Hak Teâlâ kimsenin şükrüne hâşâ muhtaç değildir. Evet., (şüphe yok ki, Allah, zengindir) hiçbir şeye muhtaç değildir. Hiçbir kimsenin şükrüne ihtiyacı yoktur ki, onun yokluğundan dolayı zarar görmüş olsun ve o Büyük Yaratıcı (hamde lâyıktır) hamd ve şükre her veçhile daha lâyıktır, bütün kâinat, birer hal diliyle O'na hamd ve övgüde bulunmaktadır, isterse bir takım kimseler, bu yüce vazifeyi lisânen ifade de bulunmasınlar.
§ "Hamd"; kelimesi, şükrü de kapsar, hamd, şükrün başıdır. Nitekim Ebussuud tefsirinde bulunan bir hadisi şerif, şu mealdedir: Allah'a hamd etmeyen bir kul, ona şükr etmiş olamaz.
|