KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

59-HAŞR SURESI (24 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Haşr Suresi 3  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 59/3
59-HAŞR SURESI - 3. AYET    Medine
وَلَوْلَا أَنْ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِمُ الْجَلَاءَ لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا ۖ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ -3
Ve lev la en keteballahu ´aleyhimulcelae le´azzebehum fiyddunya ve lehum fiyl´ahıreti ´azabunnari.
59-Haşr Suresi 3. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve eğer Allah, onların üzerine sürülmeyi yazmamış olsa idi, elbette onları yine dünyada muazzep ederdi ve onlar için ahirette ise ateş azabı vardır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve eğer Allah, onların üzerine sürgünü yazmamış olsa idi, el-bette onlara yine dünyada azap ederdi ve onlar için âhirette ise ateş azabı vardır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Ve eğer Allah onların üzerine) O Ben-i Nadîr aleyhine (sürülmeği) Medine-i Münevvere civarından sürgün edilip uzaklaştırılmalarını (yazmamış olsa idi) onu takdir buyurmasa idi (elbette onlara yine dünyada azap ederdi) daha büyük felâketlere öldürülme ve esarete uğratırdı. Onlar, böyle cezaları hak etmişlerdi, (ve onlar için âhirette ise ateş azabı vardır.) Onlar, o küfürlerinden dolayı cehennemde ebediyyen azap görüp duracaklardır. "Haşr" kelimesi, toplamak, bir yerde biriktirmek, bir cemaati yerlerinden çıkarıp savaş ile veya emsali ile rahatsız etmek manasınadır. "Ba's" etmek yâni: Göndermek, uykudan uyandırmak, ölüyü diriltmek mânâsında da kullanılmaktadır. Nitekim ölüleri kabirlerinden kaldırıp mahşer denilen bir toplanılacak mevkiye göndermeğe de "haşr-ı emvat" ve "Bas Ba'delmevt" denilmektedir. Bu ikinci âyet-i kerîmedeki ilk haşr'den maksat ise Yahudilerin Medine-i Münevvere civarından kovulup gitmelidir. Onların haklarındaki ikinci haşr de kıyamet gününde vâki olacaktır. Veya Hz. Ömer tarafından onların Hayber'den çıkarılıp Şam tarafına sevk edilmeleridir. "Bu mübarek âyetlerin sebebi nüzulü şöylece beyan buyurulmuştur:" Bu mübarek âyetler: Yahudilerden büyük bir gurup olan Ben-i Nâdir hakkında nazil olmuştur. Resûl-i Ekrem S al I âl âh ü Aleyhivessellem Efendimiz, Medine-i Münevvere'ye hicret buyurunca Ben-i Nâdir ile bir anlaşma yaptı, onlar müslümanların ne lehinde ve ne aleyhinde bulunmayacaklarına dair söz verdiler. Peygamber Efendimiz, Bedr gazvesinde muvaffak olunca onun Tevrat'ta vasıfları yazılmış olan Yüce bir Peygamber olduğuna inandılar. Fakat bilâhare Uhud gazvesinde müslümanların hezimete uğrar gibi olduklarını görünce şüpheye düştüler. Resûl-i Ekrem ile müslümanlara karşı düşmanlıklarını göstermeğe başladılar. Yahudilerden Ke'ab Ibn-i Eşref kırk süvari ile Mekke'ye gitmiş, Kureyş müşrikleri ile görüşmüş, Kabe'nin örtüleri arasında toplanarak müslümanlar aleyhinde bir ittifakta bulunmuşlar, sonra Ke'ab, arkadaşları ile beraber Medine-i Münevvere'ye geri dönmüştü, işte bu sırada Cibrîl'i Emîn Hazretleri gelmiş, Resül-i Ekrem'e o yapılan ittifakı haber vermişti. Peygamber Efendimiz de Muhammed İbn-i Mesleme'ye emretti, o da geceleyin gidip Ke'ab'ı öldürdü. Sabah olunca Resûl-i Ekrem Efendimiz Zehre denilen bir köyde ikâmet eden Ben-i Nadîr'in yanlarına bir miktar Ashab-1 kiramı ile gitti, Medine-i Münevvere civarından çıkıp gidin diye emretti. Onlar ise Ke'ab'ın öldürülmesinden dolayı üzüntü içinde bulunuyorlardı, on gün müsaade istediler, fakat bu müddet içinde savaşta bulunmayı göze aldılar. Münafıklardan olan Abdullah İbn-i Übey ile arkadaşları ise: "Karalarınızdan çıkmayın, savaşta bulunun, biz de sizinle beraberiz, size yardım ederiz" diye Ben-i Nadîr'i aldatmaya çalıştılar. "Şayet yurdunuzdan çıkarsanız biz de sizinle beraber çıkarız" dediler. Bunun üzerine o Yahudiler, Resûl-i Ekrem'e haber gönderdiler "sen ashabından otuz kişi ile falan yere çık, bizden de otuz kişi çıksın, görüşünüz, eğer onlar, seni tasdik eder, sana îmanda bulunurlarsa bizde sana hep birlikte îman ederiz" diye haber göndermişlerdi, asıl maksatları ise Hz. Peygamber'e suikast etmek idi. Ben-i Nâdir'den iyilik sever bir kadın ise ensâr-ı kirâm'dan bulunan müslüman kardeşine haber göndermiş, Ben-i Nâdir'in süikastte bulunacaklarını bildirmiş, o müslüman zâtta hemen koşarak durumu Resül-i Ekrem'e bildirmişti. Artık Yüce Peygamber, ertesi günü bir askeri kuvvetle gidip Ben-i Nâdiri yirmibir gece muhafaza altında bulundurmuş, o Yahudilerin kalplerine büyük bir korku düşmüş ve kendilerine münafıkların yardım edeceklerinden ümitsiz bir hâlde kalmışlardı. Bunun üzerine Resül-i Ekrem'den barış istemişler. Peygamber Efendimiz de barışa razı olmamış, ancak, Medine-i Münevvere civarından çıkıp gitsinler diye emretmiş, onlar da buna razı olmuşlar, artık her üç ev halkı bir deveye silâhtan başka yükleyebilecekleri eşyayı yükleyip götürmek üzere anlaşma yapılmış, onların bir çokları Şam'a, Eriha'ye, Ezria'te gitmişler, iki aile fertleri de Hayber'e ve bir gurup da Hıyre'ye çıkıp gitmiştir. İşte bu hâl onlar için ilk sürgündür.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014