KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

48-FETIH SURESI (29 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Fetih Suresi 28  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 48/28
48-FETIH SURESI - 28. AYET    Medine
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ ۚ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا -28
Hüvellezı ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih Ve kefa billahi şehıda
48-Fetih Suresi 28. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: O, o (Allah-ü Zîşan)dır ki, Peygamberini hidâyet ile ve din-i hak ile gönderdi. Tâ ki, onu her din üzerine yükseltin. Ve şahid olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: O, o -Yüce Allah- dır ki: Peygamberini hidâyet ile ve hak din ile gönderdi. Tâki, onu her din üzerine yükseltsin ve şâhid olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler de Allah Teâlâ'nın Resül-i Ekrem'ini nasıl yüce vasıflar ile Peygamber göndermiş olduğunu beyân ile onun rüyâsındaki doğruluğuna işaret buyuruyor. O Yüce Peygamberin bir Allah Resulü olduğunu ve onun Ashâb-ı Güzin'inin kâfirlere karşı pek şiddetli bulunduklarını ve kendi aralarında ise pek merhametli olup ne gibi kutsî bir maksatla ibâdet ve itaatde bulunur olduklarını bildiriyor. O zâtların secdelerinden dolayı yüzlerinde bir manevî nurun parıldamakta olduğunu ve onların pek yüksek vasıflarının Tevrat'ta ve pek yüce, feyizler dolu vasıflarının İncil'de kanıtlı bulunduğunu ve öyle hakiki mümin, sâlih zâtların ilâhî mağfirete ve pek büyük mükâfatlara mazhar olacaklarını beyân etmekte ve müjdelemektedir. Şöyle ki: (O, o) Yüce Allah (dır ki. Peygamberini) Hz. Muhammed Aleyhisselâm'ı (hidâyet ile ve hak din ile) Hak Teâlâ'nın koymuş ve emretmiş olduğu İslâm dini ile bütün beşeriyeti ikaz ve irşâd için (gönderdi) o Peygamberini bütün insanlığa ilâhî dinini tebliğe memur etti (Tâ ki, onu) o İslâm dinini (her din üzerine yükseltsin) diğer Peygamberler tarafından tebliğ edilmiş olan ilâhî dinlerin bir kısım şer'î hükümlerini kaldırarak ve değiştirerek daha yüce, daha mühim hükümleri içersin ve diğer bâtıl dinlerin de bâtıl olduğunu ortaya koyarak onların birer ilâhî din olmadıklarını teşhir buyursun ve ehl-i İslâm'ı, dînen, ahlaken diğer kavimler üzerine üstün kılsın (ve) Hz. Muhammed'in peygamberliği veya O'na vâ'd edilen zafer ve muvaffakiyetin meydana geleceği veyahut İslâm dininin bütün dinlere galipliği hususunda (şâhid olmak için de Allah Teâlâ kâfidir) bu hususu o Yüce Yaratıcı haber vermektedir. Artık şüphe yok ki, bu husus, herhalde gerçekleşecektir. Nitekim de gerçekleşmiştir. Bu ilâhî beyân da Resül-i Ekrem Efendimiz için teselli edici olmuş, onun neşrettiği İslâm dininin herhalde galibiyetini kendisine müjdelemiş demektir. Malûm olduğu üzere İslâmiyet, başlangıçta pek sınırlı bir daire içinde bulunuyordu. Az sonra her tarafa yayılmaya başladı, İslâmiyet'in yüceliğini, bütün dinlerden üstünlüğü, Kur'an-ı Kerim ile, en kuvvetli deliller ile, birer hidâyet vesilesi olan mucizeler ile ve pek fâideli, hikmetkarin İslâm hükümleri ile tezahür etmiş oldu, birçok beldeler ahâlisi İslâm hâkimiyetine tâbi oldular, İslâmiyet'in yayılması, hâlâ da doğu ve batıda devam edip durmaktadır. Ve İslâmiyet'in yüceliği karşısında diğer dinlerin ne kadar sönük bir vaziyette bulunduğu tamamen anlaşılmış bulunmaktadır. "Bugün yeryüzüne yayılmış olan dinler, üç kısma ayrılmaktadır. Birincisi: Hakikaten ilâhî dindir ki, bu İslâm dininden ibarettir. İkincisi: bozulmuş dindir ki: Bu da Musevî'ler ile hırıstiyan'lara âid dinlerdir. Gerçekte Hz. Musa ile Hz. İsa'nın yaymış oldukları dinler, birer ilâhî din idi, fakat kapsamış oldukları hükümler, öğütler ve hikmet dolu kıssalar itibariyle İslâm dini kadar bir genişliğe, bir mükemmeliyete sahip değildiler, bununla beraber bilâhare Musevî'ler ve hıristiyanlar, o kendi dinlerini pek ziyade bozmuş ve değişikliğe uğratmışlar, onları birer ilâhî din olmak mahiyetinden ayırmışlar, neshedilmiş bir hâle getirmişlerdir. Üçüncüsü de esasen bâtıl, tamamen âdi insanlar tarafından uydurulmuş dinlerdir ki. Hindilerin eski dinleri olan "Bırahma" dini ve Hindistan'da ortaya çıkan "Buda" dini ve Çin'de yayılmış olan "Konficyüs" dini ve lranî"ler arasında yayılmış olan ve âteşperestlikten ibaret bulunan "Zerdüşt" dini bu cümledendir. Bütün bu dinler, Allah'ın birliği inancına ve akıl ve mantığa büsbütün aykırı bulunmaktadırlar. İşte mübarek İslâm dini, bütün o dinlere ilmen, hikmet en, zahiren ve bât inen üstün olmuş, hepsinin de bozukluklarını, bâtıl olduklarını en kuvvetli deliller ile göstermiştir. Bugün birçok insaflı bilgin batılılar da İslâm dininin bu pek yüce mahiyetini itiraf etmekte bulunmaktadırlar. İşte İslâmiyet'in bu üstünlüğünü, bu galebesini, Kur'an-ı Kerim daha İslâm'ın başlangıcında haber vermiş ve bilâhare bu hakikat tecellî ederek Kur'an-ı Kerim'in bir mucize kitap olduğu bu vesile ile de ortaya çıkmıştır. İslâmiyet'in bu yükselişi hakkında müstakillen yazmış olduğum "Sûre-i Feth" tefsiri ile "itilâyı İslâm" unvanlı âcizane eserimde de geniş bilgi vardır.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014