KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

7-A'RAF SURESI (206 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130
131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156
157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182
183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali A'raf Suresi 160  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 7/160
7-A'RAF SURESI - 160. AYET    Mekke
وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا ۚ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ ۖ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا ۖ قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ ۚ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ ۖ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ ۚ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ -160
Ve katta´nahümüsnetey aşrate esbatan ümema ve evhayna ila musa izisteskahü kavmühu enıdrib bi asakel hacer fembeceset minhüsneta aşrate ayna kad alime küllü ünasim meşrabehüm ve zallelna aleyhimül ğamame ve enzelna aleyhimül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
7-A'raf Suresi 160. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve Biz onları oniki kadar kabilelere; ümmetlere ayırdık ve Mûsa´ya kavmi kendisinden su istedikleri vakit vahyettik ki, «Asan ile taşa vur.» Ondan oniki pınar kaynayıp akmaya başladı. Onlardan her kabile su içeceği yeri bildi. Ve onların üzerine bulutları gölgelik yaptık. Ve onların üzerine kudret helvası ile bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerinden yeyiniz (dedik). Ve onlar Bize zulmetmediler velâkin kendi nefislerine zulmeder oldular.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve biz onları oniki'ye o kadar kabilelere; ümmetlere ayırdık ve Musa'ya kavmi kendisinden su istedikleri vakit vahy ettik ki, âsân ile t a; a vur. Ondan oniki pınar kaynayıp akmaya başladı.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Ve biz onları) İsrail oğullarını (oniki'ye) yani (o kadar kabilelere, ümmetlere ayırdık.) Yakub Aleyhisselâm'ın oniki evlâdından meydana gelmiş oniki kabîle vardır ki, bunlara "Esbat" denilmiştir. Çünki bir kimsenin oğlunun oğullarına torunlarına "Esbat" denilir, İşte bunlar oniki sibta, kabîleye ayrılmış bulunuyorlardı. (Ve Musa'ya) Tih sahrasında (kavmi) müracaat ederek (kendisinden su istedikleri vakit vahy ettik ki) Ey Musa!, (âsân ile taşa vur.) O da bu ilâhî emre uyarak asasını vurunca derhal (Ondan) o taştan bir harika olarak (oniki pınar akmaya başladı.) böyle büyük bir mucîze meydana geldi. (Onlardan her kabîle su içeceği yeri bildi.) Hiçbiri diğerinin çeşmesine müracaata lüzum görmedi, birbirine zahmet vermediler. (Ve onların) O kabilelerin (üzerine) Tih sahrasında güneşin hararetinden etkilenmemeleri için (bulutları gölgelik yaptık.) onları böyle rahata da kavuşturduk. (Ve onların üzerine) Men ve selvayı, yani: (Kudret helvası ile bıldırcın) kuşlarını (indirdik.) bunlar da o kabilelerin yiyeceğini temin etmiş bulunuyordu. Bir kavle göre de "men" den maksat ekmektir, "selvadan" maksat da katıktır. Ve Hz. Musa'nın aldığı vahy ile onlara dedik ki: (Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerinden yiyiniz.) Öyle lezzetli, helâl olan men ve selvadan yeyip hayatınızı sürdürmeyi başarınız. Yazık ki, onlar bu nimetlerin değerini bilmediler, biz böyle bir çeşit yiyecek ile yaşamaya sabredemeyiz, biz başka yiyecekler de isteriz dediler. Nîmete karşı nankörlükte bulunmak ve emre muhalefet etmek suretiyle kendilerine zulmetmiş oldular. (Ve onlar) Bu hareketleriyle (bize zulüm etmediler) Yüce zatımız zulme uğramaktan, zarar görmekten uzaktır, beridir. (Ancak) Onlar bu hareketleriyle (kendi nefislerine zulmetti ler.) bunun zararı kendilerine yönelmiş oldu, sonra o nimetten mahrum kaldılar. İşte nîmete karşı nankörlüğün sonucu!.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014