7-A'raf Suresi 155. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
Ö NASUHİ BİLMEN MEALİ: |
Ve Mûsa, kavminden yetmiş erkeği tayin ettiğimiz vakit için seçmişti. Vaktâ ki, onları saika yakaladı, dedi ki: «Yarabbi! Eğer dilese idin onları ve beni daha evvel helâk ederdin. Bizden birtakım sefihlerin yaptıkları şey sebebiyle bizi helâk eder misin? Bu ancak Senin bir imtihanındır, bununla dilediğini saptırırsın ve Sen dilediğini hidâyete kavuşturursun. Sen bizim velîmizsin, artık bize mağfiret buyur ve bize rahmet et ve Sen mağfiret edenlerin en hayırlısısın.» |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİR MEALİ: |
Ve Musa kavminden yetmiş erkeği tayin ettiğimiz vakit için seçmişti. Ne zaman ki, onları yıldırım yakaladı, dedi ki: Ey Rabbim!. Eğer dilese idin onları ve beni daha evvel helak ederdin. Bizden bir takım beyinsizlerin yaptıkları s ey sebebiyle bizi helak eder misin?. Bu ancak senin bir imtihanındır, bununla dilediğini saptırırsın ve sen dilediğini hidâyete kavuşturursun. Sen bizim dostumuzsun, artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en hayırlısısın. |
Ö NASUHİ BİLMEN TEFSİRİ: 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri' |
(Ve Musa) Aleyhisselâm (kavminden) muteber (yetmiş erkeği) Turi Sinâ'daki (tayin ettiğimiz vakit için) o kararlaştırılan zaman için (seçmişti.) ayırıp beraberinde bulundurmuştu. (Ne zaman ki) Onlar Hz, Musa'nın bir bulut içinde kalarak cephesinde bir nurun parladığını ve Cenabı Musa'ya karsı emir ve yasağa ait ilâhî kelâmın tecelli eylediğini gördüler, işittiler, sonra o bulut kaybolunca Hz. Musa'ya müracaat ederek "Biz Allah Teâlâ'yı aşikâre görmedikçe sana imân etmeyiz" diye kendilerine lâyık olmayan bir talepte bulundular. Bu cür'etlerinin bir cezası olmak üzere (onları bir yıldırım yakaladı) kalbleri bedenleri sarsıntıya uğratan bir titremeye tutuldular. Hepsi de öldüler veya ölü gibi bir vaziyete düştüler. Hz. Musa, bunların bu acıklı hâlini görünce (dedi ki: Ey Rabbim!. Eğer sen dileseydin onları ve beni daha) belirlenmiş vakitten (evvel helak ederdin.) ; i m d i müşkül bir vaziyette kalmazdım. Kavmime dönüp gidince beni suçlayacaklardır. Halbuki, evvelce onların gözleri önünde ölmüş olsa idik böyle bir suçlamaya mahal kalmazdı. Ey Rabbim!. (Bizden bir takım beyinsizlerin) Buzağıya tapanların veya öyle Allah'ı görmeyi isteme cüretinde bulunanların (yaptıkları sey) öyle dine, edebe aykırı hareket (sebebiyle bizi helak eder misin?.) elbette etmezsin. Senin rahmet ve lutfun buna terstir. (Bu) Meydana gelen hâdise veya bu cemaatin Allah'ı görme isteklerindeki cesareti (ancak senin bir imtihanındır.) bu bir nevi denemedir, bir hikmete dayanmaktadır. (Bununla) Böyle bir imtihana tâbi tutmakla (dilediğini) kullarından hak edenleri (saptırırsın) onları hidayetten mahrum bırakırsın. Bu onların kötü hareketlerinin bir cezasıdır, (ve) Ey âlemlerin Rabbü, (sen dilediğini) de, kullarından güzel itikada sahip, mü'min olanları da (hidâyete kavuşturursun.) bu da senin lütuf ve merhametinden dolayıdır. Ey âlemlerin Allah'ı!. (Sen bizim dostumuzsun) Dünyevî ve uhrevî islerimizi idare eden sensin, bizi koruyan, bize yardımda bulunan ancak senin yegane varlığındır, (artık bizi bağışla) yapmış olduğmuuz günahları affet ve yok et (ve bize acı) bizi dünyada da, âhirettede rahmetine, lûtfuna kavuştur, (ve sen) Şüphe yok ki, (bağışlayanların en hayırlısısın) sen sırf kullarına bir lütuf olmak üzere bağış ve rahmetle bulunursun. Başkaları ise bir kimsenin kusurunu ya bir övgüye, bir sevaba kavuşmak için veya kendisinden bir kötü sıfatı def için affederler, böyle bir maksatla yardımda bulunurlar. Bunun karşılığında bir mükâfat beklerler. Binaenaleyh, bu gibi maksatlardan uzak olan Kerem sahibi Yaratıcının bütün mahlûkatının üstünde bir rahmet ve mağfiret sahibi olduğu apaçık ortadadır.
|