KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

14-İBRAHIM SURESI (52 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali İbrahim Suresi 4  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 14/4
14-İBRAHIM SURESI - 4. AYET    Mekke
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۖ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ -4
Ve ma erselna mir rasulin illa bi lisani kavmihı li yübeyyine lehüm fe yüdıllüllahü mey yeşaü ve yehdı mey yeşa´ ve hüvel azızül hakım
14-İbrahim Suresi 4. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O´dur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve biz her Peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara açıklasın. Artık Allah T e âlâ dilediğini sapıtır ve dilediğini doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler, her Peygamberin kendi kavminin lisaniyle ümmetlerine dinî hükümleri tebliğ etmekle emrolunduklarını bildiriyor. Hz. Musa'nın da kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarmakla, onlara ahiret hayatını hatırlatmakla emrolunmuş bulunduğunu ve Peygamberlere ait olayların, kabiliyetli kimseler için büyük ibretleri içerdiğini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Kerem sahibi yaratıcı insanlara nice nimetler ihsan buyurmuştur. (Ve) O Yüce Mabud buyuruyor ki (biz her Peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle) diliyle konuşur, kendilerine hitabeder bir halde (gönderdik ki, onlara) o kavimlerine yükümlü oldukları şeyleri, dinî vazifelerini (beyan etsin.) Peygamberler bu suretle emrolundukları şeyleri kavimlerine bildirmişler, insanlar hakkında ilâhî delil tamam olmuştur. Artık bir kimse, kendi cehaletin! Mazeret makamında ileri süremez. Buna rağmen kim kendi iradesini kötüye kullanarak bu tebliğleri kabul etmezse sapıklığı seçmiş olur. (Artık Allah Teâlâ) da kullarından böyle (dilediğini sapıtır) on'da sapıklığı yaratır, o'nu kendi kötü iradesinin sonucuna kavuşturur (ve dilediğini) de temiz yaratılışını güzelce muhafaza etmiş, Peygamberinin bildirdiği şeyleri kabul eylemiş herhangi bir kulunu da (doğru yola iletir) hidayete kavuşturmuş olur. Peygamberlere gereken vazife ise bildirmek-ten ibarettir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir. O Yüce Yaratıcıdır. Mülkünde dilediği gibi tasarrufa sahiptir, kadirdir, onun iradesini reddedecek kimse yoktur. Ve onun her emir ve iradesi bir hikmet ve menfaata dayanmaktadır. Buna inanıyoruz.I § Bütün Peygamberler kendi kavimlerinin lisanı ile tebliğ etmekle emrolunmuşlardır. Bundaki hikmet ve menfaat ise aşikardır. Zaten önceki Peygamberlerin çoğu yalnız kendi kavimlerini Allah'ın dinine davet etmekle emrolunmuşlardır. O halde kavimlerine elbette ki, başka bir lisan ile tebliğde bulunamazlardı. Çünkü, böyle bir Peygamber, kendi kavminin lisanı ile değil de başka milletlerin lisanı ile o kavmine tebliğde bulunsa idi onlar bunu anlamaz, kendisini tasdik etmezlerdi. Bizim Peygamberimiz gibi başka milletlere de Allah'ın dinini tebliğ etmekle emrolunmuş bir Yüce Resulün ise kendi kavmine onların lisanı ile değil, başka milletlerin lisanı ile tebliğde bulunması elbette uygun olamazdı. Çünkü ilk evvel kendi kavmini îman dairesine davet etmekle görevlidir. Onlara kendi lisânlariyle hitabetmesi, dinin kabulüne ve sonuçta yayılmasına vesiledir. Aksi takdirde ise, maksat temin edilmiş olamaz ve sonuca ulaşamaz. Fakat kavmine yaptığı tebligat, başka başka lisanlara yazı ile veya sözlü olarak tercüme edilmek suretiyle diğer milletlere de tebliğ edilmiş olabilir. Bu halde o milletlere de dinf hükümler, kendi lisanileriyle ulaştırılmış demektir. Bununla beraber ayet-i kerime de her Peygamberin kendi kavminin lisanı ile gönderilmiş olduğu bildiriliyor, ümmetinin lisanı üzere gönderilmiştir denilmiyor. Binaenaleyh bir Peygambere verilen bir kitap, onun kavminin lisanı üzere olması, o kitabın bütün ümmetine yönelik bulunmuş olmasına engel değildir, böyle bir engel olma düşüncesini asla gerektirmez. Böyle bir kitap, bütün insanlara anlayabilecekleri bir tarzda herhangi bir lisan ile izah edilerek onların istifadeleri temin edilebilir. Zaten selahiyetli zatların izahı olmadıkça herhangi bir ilâhf kitabın hükümlerini bir kavmin bütün fertleri tamamen anlayamaz. İsterse o kitab, kendi lisanları üzere indirilmiş bulunsun. Peygamber Efendimiz ise bütün insanlığa Peygamber gönderilmiştir. Kendi kavmi ise Arap kabilesini teşkil ediyordu, dili de en fasih en geniş bir lisan olan arapça idi. Binaenaleyh, ona Kur'an-ı Kerim de Arap lisanı üzere nazil olmuştur. Binaenaleyh Peygamber Efendimiz de ilk evvel kendi kavmine kendi lisânlariyle hitapda bulunmuş, kendisinin peygamberliği bütün insanlığa ait olduğundan başka milletleri de yine bu lisan ile dine davet etmiştir. Meselâ: Iran hükümdarına, Habeşistan hükümdarına yine bu lisan ile mektuplar yazarak onları İslam dinine davet buyurmuştu. Kur'an'ın âyetleri de bütün milletlere karşı arapça olarak hitabedip durmaktadır. Bunların mealleri, hükümleri selâhiyetli zatlar tarafından çeşitli dillere tercüme ve izah edilerek bütün dünyaya dağılmıştır. Aslında bu tercümeler, mealler ne kadar muntazam olsa da yine aslına tamamen uygun, aynı belâgati, kutsallığı taşımayacağı için yine Kur'an-ı Kerim'in yerine geçemez. Kur'an'ı Kerim'in aslını muhafaza, onun yerine tercümele-rin geçememesi ise hikmet gereğidir. Bu kutsf kitap, aynı surette bütün müslümanların kalplerini aydınlatmakta, hafızalarını süslemektedir. Bu sayede aynı dine mensup olan zatlar arasında manen bir birlik temin edilmiş bulunmaktadır. Faraza İslâm milletlerine ayrı ayrı diller ve ilâhf kitaplar indirilmiş olsa idi, aralarındaki din birliği muhafaza edilmiş olamazdı, aralarında başka başka anlayışlar yüz göstererek o farklı kitapların birliği, kutsallığı bozulmuş olurdu. Halbuki, öyle muazzam bir lisan ile fevkalâde edebf bir şekilde umuma ait olmak üzere indirilmiş olan ilâhf bir kitab, müslümanlar arasında bir birlik temin etmektedir. O kitabın bütün açıklamaları ise din bilginleri tarafından bütün İslâm cemiyetlerine ve bütün medeniyet âlemine sözlü ve yazılı olarak tercüme ve izah edilerek bildirilmiştir. Elverir ki, bu ilâhfnurdan istifadeye çalışılsın.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014