KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

21-ENBIYA SURESI (112 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Enbiya Suresi 79  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 21/79
21-ENBIYA SURESI - 79. AYET    Mekke
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمَانَ ۚ وَكُلًّا آتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًا ۚ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ ۚ وَكُنَّا فَاعِلِينَ -79
Fe fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna faılın
21-Enbiya Suresi 79. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Onu (onun hükmünü) derhal Süleyman´a anlattık ve herbirine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik. Ve Dâvud´a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber tesbihte bulunurlardı. Ve (bunları) yapanlar olduk.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Onu -onun hükmünü- derhal Süleyman'a anlattık ve her birine bir hüküm ve bir ilim ihsan ettik, ve Davud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık, onunla beraber teşbihte bulunurlardı. Ve -bunları- yapanlar olduk.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Onu) o hâdise hakkındaki hükmü (derhal Süleyman'a anlattık) ona ilham ettik, onu daha uygun bir hükme muvaffak kıldık. Şöyle ki: Rivayete göre Davûd Aleyhisselâm'ın huzuruna iki şahıs girmiş, biri demiş ki: Şu şahsın koyunları benim tarlama geceleyin girerek ekinlerimi harap etmiştir, bu hususa dair hükmet. Hz. Davûd da o harap edilen ekinler yerine o koyunların o tarla sahibine verilmesine hükmetmiş. Sonra bu iki şahıs, Hz. Süleyman'ın yanına gidip bu durumu anlatmışlar, o da demiş ki: Koyun sahipleri o tarladaki ekinleri eski haline getirinceye değin o koyunların ekin sahibine verilmesi bence daha uygundur. Bu hükmü Hz. Davûd öğrenince o da bunu daha uygun görmüştür. Bu hüküm, kıyasa, içtihada dayanmış olduğu için böyle bir kanaat değiştirmek caiz bulunmuştur. Eğer o hüküm bir vahye dayanmış olsa idi elbette böyle fikir değiştirmek caiz olmazdı. Fıkıh hükümlerimize göre bu mesele de Imam-ı Azam'a göre: Eğer o koyunların başında onları sevkeden bir kimse bulunmamış ise bir tazminat lâzım gelmez, İmamı Şafiiye göre ise eğer bu hâdise geceleyin olmuş ise tazminat lâzım gelir, zayi olan ekinlerin kıymetini ödemek lâzımdır. Çünkü bu gibi hayvanları geceleyin zaptedip serbest bırakmamak adettir, fakat gündüzün vâki olmuş ise böyle bir tazminat lâzım gelmez. Zira hayvanların mer'aya gitmeleri için gündüzün serbest bırakılması adettir. Binaenaleyh ekinleri ve bağları gündüzün sahiplerinin beklemeleri mutad bulunmuştur. Yüce Yaratıcı Hazretleri o iki Peygamberini de büyük nimetlere nail buyurmuş olduğunu beyan için buyuruyor ki: (Her birine bir hükm) peygamberlik, hikmet üzerine kurulmuş bir amel (ve bir İlim) iyi ameller ile desteklenmiş bir irfan ve marifet (ihsan ettik) her ikisini böyle faziletlere donattık. İçti hatları ndaki fark, onların kadrini hâşâ düşürmüş değildir, nassa muhalif olmayan, içtihada mahal bulunan bir mesele hakkında içtihadında hatâ eden de bir sevaba nail olur, hatasından dolayı sorumlu olmaz. Elverir ki; Hakkında hükmedilen hâdise, içtihada mehel olsun. Hz. Davûd ile Hz. Süleyman'dan herbiri birçok mucizelere, hârikalara nail bulunmuştu. Bu cümleden olarak (Davud'a dağları ve kuşları musahhar kıldık) o büyük ve pek çok varlıklar o Yüce peygamber'e tâbi idiler, (onunla beraber teşbihte bulunurlardı) onlar da Allah Teâlâ'yı takdise, birlemeye devam ederlerdi, Hz. Davûd, onların bu teşbihini işitir, kalben daha ziyade sevinç duyardı. (Ve) Cenab-ı Hak buyuruyor ki: Bunları (yapanlar olduk.) bu hârikalar Allah'ın kudreti ile vücude gelmiş oldu bunları imkânsız görmeye yer yoktur. Hak Teâlâ Hazretleri her türlü hârikaları vücude getirmeğe kadirdir. Buna inanmışızdır. Peygamber Efendimizin huzuruna konulan yemeğin, mübarek ellerine aldığı taşların da teşbihte bulunmuş oldukları vakidir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014