KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

5-MAIDE SURESI (120 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Maide Suresi 64  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 5/64
5-MAIDE SURESI - 64. AYET    Medine
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ ۚ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا ۘ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا ۚ وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۚ كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ ۚ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا ۚ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ -64
Ve kaletil yehudü yedüllahi mağluleh ğullet eydıhim ve lüınu bi ma kalu bel yedahü mebsutatani yünfiku keyfe yeşa´ ve le yezıdenne kesıram minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra ve elkayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh küllema evkadu naral lil harbi atfeehellahü ve yes´avne fil erdı fesada vallahü la yühıbbül müfsidın
5-Maide Suresi 64. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve Yahûdi tâifesi, «Allah´ın eli bağlanmıştır» dediler. Bu dedikleriyle kendi elleri bağlandı ve lânet olundular. Hayır, bilakis (Cenâb-ı Hakk´ın) iki eli de açıktır, dilediği gibi infakta bulunur. Ve and olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan şey, onlardan birçoğu için tuğyanı ve küfrü arttıracaktır ve Biz onların arasına Kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakıverdilerse onu Allah Teâlâ söndürdü ve onlar yeryüzünde fesada koşarlar. Allah Teâlâ ise müfsit olanları sevmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve Yahudi taifesi: 'Allah'ın eli bağlanmıştır" dediler. Bu dedikleriyle kendi elleri bağlandı ve lanet olundular. Hayır -Cenab'ı Hak'kın- iki eli de açıktır, dilediği gibi infakta bulunur. Ve and olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan şey, onlardan bir çoğu için azgınlığı ve küfrü arttıracaktır ve biz onların arasına kıyamet gü-nüne kadar düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakıverdilerse onu Allah Teâlâ söndürdü ve onlar yeryüzünde fesada koşarlar. Allah Teâlâ ise fesat çıkaranları sevmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyet de Yahudi taifesinin kötü davranışlarını ve bu yüzden uğradıkları belâları, musibetleri beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Ve Yahudi taifesi) Bir nice günahları işlediler. Bu cümleden olarak (Allah'ın eli bağlanmıştır) yani: Hâşâ! Allah cimridir, tutucudur, cömert değildir, halka bol rızık vermez, ondan dolayıdır ki, bizleri ihtiyaç, içinde bırakıyor (derler) rivayete göre Cenâb-ı Hak, vaktiyle İsrail oğullarına birçok nimetler vermişti. Vaktaki, isyan ettiler, Son Peygamber Hazretlerini inkâra cür'et gösterdiler, Cenâb-ı Hak da vermiş olduğu nimetlerden onları mahrum bıraktı. Bunun üzerine "Finhas bini Azura" adındaki şahıs, Cenâb-ı Hak'ka böyle cimrilik yakıştırmasına cür'et etmiş, diğer Yahudiler de bunu inkâr etmiyerek bu cür'ete razı olmuşlardır. Binaenaleyh bu kâfirce yakıştırma hepsine isnat edilmiştir. Nitekim bir kabileden bir şahıs birini öldürür de diğerleri buna razı olurlarsa, o şahsı filân kabile öldürdü denilir. Yed; kelimesi ise kudret, nimet, mülk, tasarruftan kinayedir. Malumdur ki, Hak Teâlâ Hazretleri cisimden, cisim olmaktan yücedir, onda el, ayak vesaire gibi mahlukata âit olan bir âzâ tasavvur olunamaz. Binaenaleyh "Yedullah = Allah'ın eli" denilince bundan Allah'ın kudreti Allah'ın tasarrufu gibi bir mânâ kasdedilmiş bulunur. Nitekim filân zât, bir vilâyeti bir eliyle idare ediyor, denilir ki, bundan maksat, o zâtın mükemmel bir idare etme yeteneğine sahip olduğunu ifadedir. Yoksa hakikaten eliyle idare etmesi kasdedilmez, mümkün değildir. İşte câhil insanlar Cenab'ı Hak'ka öyle bir cimrilik, lütuf s uz hık isnadına cür'et ettikleri için Hak Teâlâ hazretleri de bir beddua makamında olarak şöyle buyurmuştur: (Bu dedikleriyle kendi elleri bağlandı ve lanet olundular) yani: Bu kâfirce lâkırdıları sebebiyle onların elleri bağlansın, yerilmiş bir cimriliğe, bir miskinliğe, bir zilete düşsünler ve Allah'ın rahmetinden uzak bulunsunlar. Nitekim öyle de olmuştur. Fakat Cenâb-ı Hak, kerem sahibidir, dilediği kullarını her türlü nimetlere nail buyurur. Onun kudret ve kerem elleri öyle iddia edildiği gibi bağlı değildir. (Hayır -Cenâb-ı Hak'kın- İki eli de açıktır) yani: Hem dünyaya, hem de âhirete âit nimetleri veya mahlûkatına ikram olarak veya istidracen (yavaş yavaş helake yaklaştırmak için) verdiği nimetleri sonsuzdur. O yüceler yücesi zâta asla buhl = cimrilik isnat edilemez. O kerem sahibi Yaratıcı, kullarına (dilediği gibi verir) bazı kullarını geniş bir geçime nail eder, bazı kullarını da darlık içinde bırkır, bütün bunlar bir hikmet ve fayda gereğidir. (Ve andolsun ki) Yani: Habibim!. Bir olan yüce zatıma yemin ederim ki (sana Rabbinden indirilmiş olan şey) Kur'an-ı Kerim'in gerçeğin kendisi olan beyanları (onlardan) o kâfirlerden, inkârlardan (bir çoğu için tuğyanı) isyanı, haddi aşmayı (ve küfrü) İslâmiyet'i inkâr cür'etini (arttıracaktır) onlar o kutsi kitaptan faydalanamayacaklardır, ona karşı düşmanlık gösterecekleri için rezilce halleri artıp duracaktır. Bu hal, onların tabiatlarındaki bozukluğun gereğidir. Nitekim en güzel, en leziz, faydalı yemekler, sağlıklı olanların hayatlarını devam ettirmelerine sebep olduğu halde hasta olanların hastalıklarını arttırır, (ve biz onların) O Yahudi taifesinin veya Yahudiler ile Hıristiyanların (arasına kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin bıraktık) onlar bu düşmanca hareketten uzak olmayacaklardır, onların kalblerinde, sözlerinde bir birlik, bir uyum bulunmayacaktır. Özellikle Yahudiler, Cebriye, Kederiye, Murcie ve Meşebbihe gibi mezheblere ayrılmışlardır. Hıristiyanlar da Milkaniye, Nesturiye, Yakubiye, Katolik, Protestan, gibi gruplara ayrılmışlardır. Bunlar birbirlerine kâfir der dururlar. Onlar (Her ne zaman) Hz. Peygamber'e ve diğerlerine karşı (savaş için bir ateş yakıverdilerse onu) o ateşi, harbi (Allah Teâlâ söndürdü) onları kahretti, zelli bıraktı, mağlüb düşürdü. Nitekim, vaktiyle Buhtun Nas'rin, Fetresi Rûmi'nin, Mecûsİ kavminin daha sonra da, müslümanların mağlûbu olarak onların hâkimiyetleri altına sığınmaya mecbur kalmışlardı, (ve onlar) O din düşmanları dâima (yeryüzünde fesada koşarlar) onlar fırsat buldukça müslümanların aleyhinde hilekârca hareketlere koşuşurlar, cemiyetler arasında şer ve fitne uyandırmaya çalışırlar. Kendilerini böyle bozguncu hareketlerden geri alamazlar. (Allah Teâlâ ise) Öyle (fesat çıkaranları sevmez) onları arzularına nail kılmaz, dâima onların fesat ateşini söndürerek kendilerini eliboş ve ziyana uğramış bir halde bırakır. Onların uhrevİ felâketleri de artık düşünülmeli!.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014