KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

13-RA'D SURESI (43 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Ra'd Suresi 31  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 13/31
13-RA'D SURESI - 31. AYET    Mekke/Medine
وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَىٰ ۗ بَلْ لِلَّهِ الْأَمْرُ جَمِيعًا ۗ أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا ۗ وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا تُصِيبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ -31
Ve lev enne kur´anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey´esillezıne amenu el lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıybühüm bi ma saneu kariatün ev tehullü karıbem min darihim hatta ye´tiye va´düllah innellahe la yuhlifül mıad
13-Ra'd Suresi 31. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve eğer bir Kur´an ki, onunla dağlar yürütülmüş veya onunla yer parçalanmış veya onunla ölüler söyletilmiş olsa idi işte bu Kur´an ile olmuş olurdu. Fakat bütün emir Allah´ındır. İmân edenler anlamadılar mı ki, Allah Teâlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidâyete erdirirdi. Kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felaket isabet edip duracaktır. Veya Allah´ın vaadi gelinceye değin o felaket yurtlarının yakınında hulûl edecektir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ verdiği söze muhalefet etmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve eğer bir Kuran ki, onunla dağlar yürütülmüş veya onunla yer parçalanmış veya onunla ölüler konuşturulmuş olsa idi işte bu Kuran ile olmuş olurdu. Fakat bütün işler Allah'ındır. İmân edenler anlamadılar mı ki: Allah T e âlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidâyete erdirirdi. Kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felâket isabet edip duracaktır. Veya Allah'ın vadi gelinceye kadar o felâket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphe yok ki. Allah Teâlâ verdiği sözden asla dönmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Ve) Yüce Resulüm!. (Eğer bir Kur'an ki) Herhangi bir ilâhî kitap ki, (onunla dağlar yürütülmüş) olsa (veya onunla yer parçalanmış) ırmaklar, çeşmeler meydana gelmiş bulunsa (veya onunla Ölüler söyletilmiş olsa idî) onun okunmasiyle ölüler yeniden hayat bularak konuşmaya başlamış bulunsa idi, işte bu sana indirilmiş olduğum Kur'an'ı Kerim ile olmuş olurdu. Bu Kur'an'ı Kerim, yüce bir kitabtır, Allah'ın nice kudret eserlerini içermektedir, bu Kur'an-ı Kerim sayesinde nice manevî değişmeler meydana gelmiş, nice kalpler, ruhlar İslâm dinini kabul ile sonsuz rahmetlere kavuşmuştur. Bununla beraber o kaabiliyetsiz kâfirler böyle yüce bir harika meydanda iken yine imân nimetine ulaşamazlar. Şunu da bilmelidir ki, (bütün emir. Allah'ındır) Cenab'ı Hak her şeye tamamen kaadirdir, mülkünde hikmetine göre tasarrufta bulunur, kulları hakkında onların tercihlerine göre irâde ve takdirde bulunmuştur. Kur'an ile öyle istenilen olağanüstü hâdiselerin meydana gelmemesi de o Hikmet sahibi'nin hikmeti gereğidir, eğer isteyecek olsa idi o hharikaları da derhal meydana getirebilirdi. Şüphesiz buna inanıyoruz. (İmân edenler anlamadılar mı?.) Elbette anlamışlardır (ki. Allah Teâlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidayete erdirirdi) öyle istedikleri gibi büyük hârikaları vücude getirmekle bütün insanları hidâyete kavuşturabilirdi. Fakat böyle bir haldeki imân, zarurî, bir imân bir ümitsizlik imânı durumunda bulunmuş olurdu ki, bu makbul değildir. Diğer bir yoruma göre de mü'minolanlar, bütün kâfirlerin imân etmeyeceklerin-den ümitsizliğe düşmemelidirler. O müminler de bilirler ki, Cenâb-ı Hak o kâfirlerin imanlarını, hidâyetlerini dileyecek olunca onlar da hidayete ulaşırlar. Nitekim vakit vakit nice dinsizler kanaat değiştirirek imân nimetine kavuşmaktadırlar. Bir de bazı mü'minler, kâfirlerin imâna gelmeleri için istedikleri hârikaların meydana gelmesini kalben temennide bulunmuşlardı. İşte bu gibi zatlara karşı âyeti cevap vermekte, kendilerini ikaz buyurmaktadır, (kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felâket isabete dip duracaktır.) Mutlaka kâfirlere veya Mekke'i Mükerreme'de bulunmuş olan müşriklere kendi küfrleri, Kur'an ile alay etmeleri, Cenab'ı Hak'kın Rahman sıfatını inkârları yüzünden ergeç bir felâket, çeşit çeşit belâlar, şiddetli hâdiseler, esaret gibi musibetler isabet edecektir. Nitekim daha sonra Mekke'i Mükerreme fethedilmiş, oradaki müşrikler lâyık oldukları akıbete kavuşmuşlardır. Diğer müşriklerin, inkarcıların da vakit vakit ne musibetlere uğradıklarını tarih kaydetmektedir. (Veya Allah'ın vâ'di gelinceye kadar) yani: Rasûlullah'ın zafere kavuşacağına dâir olan ilâhi vâ'din ortaya çıkmasına kadar veya Hz. İsa'nın yere inmesiyle müslümanların bütün kâfirler üzerine zafer ve galibiyete ulaşması anına kadar veyahut kıyâmetgününün meydana gelmesine kadar (o felâket) o takdir edilen müthiş mağlûbiyet, o kâfirlerin (yurtlarının yakınına gelecektir.) meselâ: Çeşit çeşit hastalıklara tutulacaklardır, çoluk çocukları, aileleri öldürülecek esaretlere düşebileceklerdir. Bir nice faciaların kendilerini tamamen kaplayacağı endişesiyle bağırıp çağırmaya başlayacaklardır. Nitekim vakit vakit yer sarsıntıları, su tufanları yüzünden ne korkunç hadiselere uğramaktadırlar. Artık o inkâr edenler, böyle bir akıbeti beklesinler. (Şüphe yok ki. Allah Teâlâ verdiği sözden dönmez.) böyle bir muhalefet, Allah hakkında imkânsızdır, O'nun şanına lâyık değildir. Cenâb-ı Hak'kın bütün buyurdukları gerçekleşecek, müslümanları rahmetine kavuşturacaktır, İslâmiyet'in yücelmesi hakkındaki ilâhi va'di de nihayet tecelli edecektir, ve nitekim de tecellî etmiştir. Mekke'i Mükerreme'nin fethi, İslâmiyet'in her tarafa yayılması da bu cümleden bulunmaktadır. § Bu âyeti kerîme: Rasûlullah'ın üzüntü ve kederini gidermek, mübarek kalbini takviye etmek kendisini müjdelemek gayesini de içermiş bulunmaktadır. § "Karla"; pek şiddetli şev, büyük bir belâ ki, isabet ettiği kimseyi ızdıraba sokar. Bir evin alanına ve bir yolun yukarısına da "karlatüddâr" "karlatüttarik" denilir. "Dâhiye" mânâsına da gleri ki belâ, meşakkat ve büyük iş demektir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014