KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

10-YUNUS SURESI (109 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Yunus Suresi 19  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 10/19
10-YUNUS SURESI - 19. AYET    Mekke
وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلَّا أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُوا ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ -19
Ve ma kanen nasü illa ümmetev vahıdeten fahtelefu ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike le kudiye beynehüm fıma fıhi yahtelifun
10-Yunus Suresi 19. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve insanlar bir ümmetten başka değildi. Sonra ihtilafa düştüler. Eğer Rabbin tarafından geçmiş bir kelime bulunmasa idi, onların arasında ihtilâfa düştükleri şey hususunda elbette ki (derhal) hükmolunurdu.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve insanlar bir ümmetten başka değildir. Sonra ihtilâfa düştüler. Eğer Rabbin tarafından geçmiş bir kelime bulunmasa idi onların arasında ihtilâfa düştükleri şey huşunda elbette ki -derhal-hükmolunurdu.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime, insanların vaktiyle bir millet halinde olup daha sonra ihtilafa düşmüş olduklarını, bu ihtilâfın cezasına bir hikmet gereği derhal kavuşturul m ayıp onlara bir müddet mühlet verilmiş olduğunu bildirmektedir. Şöyle ki: (Ve insanlar) Vaktiyle (bir ümmetten) aralarında birlik bulunan bir cemaatden (başka değildi) yani: hepsi de Islâmiyetten ibaret olan hak bir din üzere idiler. Çünki Alanın birliği esasına sahip olan İslâmiyet, selim fıtrat gereğidir. İşte insanlar, başlangıçta bu yaratılış üzere idiler. Aralarındaki bu birlik Hz. Adem'den itibaren Habil'i, Kabil'in öldürdüğü zamana kadar devam etmiştir. Veya İdris veya tufandan sonra Nuh Aleyhisselâm'ın zamanında tahakkuk etmiştir. (Sonra ihtilâfa düştüler) yani: Bir kısmı dinde sebat etti, bir kısmı da küfre düştü. Selîm yaratılışa aykırı bir vaziyet aldı, (eğer Rab'bin tarafından geçmiş» ezel âleminde beri takdir buyurulmuş (bir kelime) ilâhî bi hüküm, bir kısım hadiseler, ihtilaflar hakkındaki mükâfatların ve cezaların tehirine, kıyamet gününe bırakılmasına ait bir ilâhî takdir (bulunmasa idi) böyle bir tehir, hikmet gereği olmasa idi (onların) o insanların (arasında ihtilâfa düştükleri şey) ilâhî din (hususunda elbette ki) derhal (hükm olunurdu) sözlerinde, hareketlerinde doğru olanlar yaşatılır, bâtıl yapanlar da hemen helake mâruz bırakılırdı. Fakat Cenâb-ı Hak'kın rahmeti gazabına sabk etmiştir. İnsanlara düşünüp hallerini ıslah edebilmeleri için bir yaşayış müddeti verilmektedir. Bu da bir ilâhî merahmet eseridir. Ve böyle bir müddet verilmesi, insanların bir mazeret ileri sürmelerine selâhiyetleri kalmamak hikmetini de içermektedir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014