KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

42-ŞURA SURESI (53 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Şura Suresi 14  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 42/14
42-ŞURA SURESI - 14. AYET    Mekke
وَمَا تَفَرَّقُوا إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۚ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ۚ وَإِنَّ الَّذِينَ أُورِثُوا الْكِتَابَ مِنْ بَعْدِهِمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ -14
Ve ma teferraku illa mim ba´di ma caehümül ılmü bağyem beynehüm ve lev la kelimetün sebkat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudiye beynehüm ve lev la kelimetün sebekat mir rabbike ila ecelim müsemmel le kudıye beynehüm ve innellezıne urisül kitabe mim ba´dihim lefı şekkim minhü mürıb
42-Şura Suresi 14. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve tefrikaya düşmediler, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, mücerret aralarında haddi tecavüz etmekten dolayı (tefrikaya düştüler). Ve eğer Rabbinden bir muayyen ecele kadar sebk etmiş bir kelime bulunmasa idi elbette aralarında hükmolunurdu. Ve muhakkak o kimseler ki, onlardan sonra kitaba vâris oldular, elbette ondan mütehayyirâne bir şekk içindedirler.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve ayrılığa düşmediler, ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, sadece aralarında haddi aşmaktan dolayı -ayrılığa düştüler- ve eğer Rab'binden belirli bir süreye kadar geçmiş bir kelime bulunmasa idi elbette aralarında hükm olunurdu. Ve muhakkak O kimseler ki, onlardan sonra kitaba vâris oldular, elbette ondan şaşkınca bir şüphe içindedirler.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler de kâfirlerin bir nice delillere, hüccetlere, rağmen sırf bir düşmanlık ve haset sebebiyle inkârda bulunduklarını ve asr-ı saadetteki inkarcıların da kendi atalarından intikâl eden kitaplar hakkında da şek ve şüphe içinde yaşadıklarını bildiriyor. Resûl-i Ekrem'in de Peygamberlik vazifesini tam bir doğruluk ve adaletle yerine getirmekle emrolunduğunu ve kâfirlerin arzularına iltifat etmeyip bütün semavî kitapları ve Allah'ın birliğini tasdik ettiği ve herkesin kendi ameline göre muameleye tâbi olacağını beyân buyurmaktadır. Şöyle ki: (ve) Yahudi'ler, Hristiyanlar gibi kitap ehli denilen eski kavimler (ayrılığa düşmediler) dinî hükümlerden hakkında muhtelif cereyanlara tâbi olmadılar (ancak kendilerine bilgi geldikten) böyle câhilce ayrılıkların sapıklıktan ibaret olduğuna, aralarındaki düzenin esaslarını bozacağına dâir kendilerine malûmat verilmiş oldukları (sonra yalnızca aralarında haddi aşmaktan) sadece bir câhiliye taassubunda, bir dünyevî muhabbette, bir başkanlık talebinde bulunmaktan (dolayı) öyle ayrılıklara düşmüş oldular, herbiri kendi bâtıl kanaatini, görüşünü ileri sürerek başkalarının inançlarını, mezheplerini kötülemeye çalıştılar. Cemiyet arasındaki birliği, dayanışmayı yıkmaya sebebiyet verdiler, (ve eğer belirli bir süreye kadar geçmiş kelime bulunmasa idi) yâni: Onların azaba uğramaları için büyük kıyamet gibi bir gün tâyin edilmemiş, böyle bir ilâhî takdir geçmemiş olsa idi (elbette aralarında hükm olunurdu) hepsi de daha dünyada iken, kökleri kazımak suretiyle Allah'ın kahrına mâruz bırakılırlardı, (ve muhakkak o kimseler ki,) Peygamber zamanındaki kitap ehli ki, (onlardan sonra) kendi atalarını müteakip (kitaba varis oldular) kendi atalarına verilmiş olan kitaplar kendilerine intikâl etti ve kendi zamanlarında da Kur'an-ı Kerim gibi en mükemmel bir semavî kitap insanlığa Allah tarafından ihsan buyuruldu, o kimseler ise (elbette ondan) o kendilerine miras kalmış olan kitaptan, Kur'an-ı Kerimden ve diğer herhangi bir semavî kitaptan (şaşkınca bir şüphe içindedirler.) Onlar, inkâra sebep olacak bir delilleri olmadığı hâlde sadece bir tereddüt, bir ızdırap, bir zannatâbi olma itibariyle tereddütlü ve inkarcı bir vaziyette bulunup durmaktadırlar. Onlar, gözlerinin önünde parlayan bir hakikati güzelce görmeli değil midirler?. Nedir o kadar ahmakça bir hareket!.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014