KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

46-AHKAF SURESI (35 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Ahkaf Suresi 11  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 46/11
46-AHKAF SURESI - 11. AYET    Mekke
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَا إِلَيْهِ ۚ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ -11
Ve kalellezıne keferu lillezıne amenu lev kane hayram ma sebekuna ileyh ve iz lem yehtedu bihı fe seyekulune haza ifkün kadım
46-Ahkaf Suresi 11. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ve kâfir olanlar, imân edenler için dedi ki: «Eğer bir hayır olsa idi bu hususta bizden öne bizi geçemezlerdi.» Ve onlar bununla (Kur´an ile) hidâyete eremedikleri vakit de hemen diyeceklerdir ki: «İşte bu, eski bir iftiradır.»
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ve kâfir olanlar, îman edenler için dedi: Eğer bir hayr olsa idi ona bizi geçemezlerdi. Ve onlar bununla -Kur'an ile- hidayete eremedikleri vakit de hemen diyeceklerdir ki: işte bu, eski bir iftiradır.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyetler de bâzı zâtların Islâmiyeti kabullerinden dolayı müşriklerce meydana gelen diğer bir şüpheyi ve pek boş bir iddiayı teşhir ediyor. Arap dili üzere nazil olan Kur'an-ı Kerim'in de evvelce Hz. Musa'ya bir hidâyet rehberi ve rahmet olmak üzere verilmiş olan Tevrat gibi bir ilâhî kitap olduğunu ve kâfirleri tehdit etmekte, müminleri de müjdelemekte bulunduğunu bildiriyor. İstikâmetle vasıflanmış olan mü'minlerin bir mükâfat olmak üzere uhrevî korkulardan, üzüntülerden emin ve ebedî şekilde cennete nail olacaklarını da beyân buyurmaktadır. Şöyle ki: (ve kâfir olanlar) Hz. Peygamber zamanındaki Mekke-i Mükerreme ahâlisinden olan bir kısım inkarcılar (îman edenler için) Ammar, Suheyb ve Ibn-i Mes'ut gibi bâzı zâtlar hakkında veya Cüheyne, Müzeyne ve Gıfar gibi bâzı kabileler hakkında (dedi: Eğer) Hz. Muhammed'in getirip tebliğ ettiği Kur'an'da veya İslâm dininde (bir hayır olsa idi) o bir şerefe. Yüceliğe sahip bulunsa idi (ona) o hayıra kavuşmak hususunda o îman edenler (bizi geçemezlerdi.) bizden evvel İslâmiyet şerefine nail olamazlardı. Çünkü: O Islâmiyeti kabul edenler servetden, şöhretten, reislikten nasipsiz bulunuyorlar. Bizler ise zengin kimseleriz, mevki sahipleriyiz, milletimizin liderliğinde bulunuyoruz. O hâlde bizim kadar bir varlığa sahip olmayanlar, bizden evvel hayıra nail olabilirler mi?. Bu câhiller, dünyevî bâzı sebeplere güvenerek kendilerini hayır ve saadete herkesten daha ziyade lâyık sanmışlar, kendilerinin akl-ı selimden, manevî olgunluklardan, ahlâki faziletlerden, öyle manevî bir servetten mahrum olduklarının farkında bulunmamışlar, âdi bir varlık etkisiyle öyle gururluca bir iddiada bulunuyorlardı, (ve onlar) O inkarcılar (bununla) Hikmetleri açıklayan Kur'an ile (hidâyete eremedikleri vakit de) onun doğruluğunu, yüceliğini takdir edemeyip inkârlarına devam ettikleri zaman da (hemen diyeceklerdir ki: İşte bu, eski bir iftiradır.) Allah adına eskilerin uydurmuş oldukları sözlerden ibarettir. Evet.. O kâfirler, kendilerinin ne kadar kabiliyetsiz bulunduklarını anlayamazlar, Kur'an-ı Mübîn'in yüceliğini takdir edemezler, o ilâhî kitap hakkında öyle bir iddiada bulunmak cehaletini göstermiş olurlar.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014