KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

5-MAIDE SURESI (120 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52
53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78
79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104
105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Maide Suresi 108  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 5/108
5-MAIDE SURESI - 108. AYET    Medine
ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَا أَوْ يَخَافُوا أَنْ تُرَدَّ أَيْمَانٌ بَعْدَ أَيْمَانِهِمْ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ -108
Zalike edna ey ye´tu biş şehadeti ala vechiha ev yehafu en türadde eymanüm ba´de eymanihim vettekullahe vesmeu vallahü la yehdil kavmel fasikıyn
5-Maide Suresi 108. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Bu veçhile şehâdet, şehâdeti layık-ı veçhile eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah Teâlâ´dan korkunuz ve dinleyiniz. Allah Teâlâ fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Bu şekildeki şahitlik, şahitliği gerektiği gibi edâ etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin red edilmesinden korkmalarına en yakın bir çâredir Allah T e âlâ'd an korkunuz ve dinleyiniz. Allah T e âlâ fası ki ar topluluğunu hidâyete erdirmez.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
(Bu şekilde şahitlik) Ölünün vârisleri, velileri tarafından beyan edilen şekilde yemin edilmesi, hikmet ve menfaat gereğidir. Çünkü bu biçimde şahitlik ve yemin, şahitleri düşündürerek yapacakları (şahitliği gerektiği gibi) hakka tam uygun, değiştirme ve hiyanetten uzak olarak (edâ etmelerine) vesiledir, (veya) bu şekilde vârislerin şahadetlerinden (yeminlerinden sonra) diğer şahitlerin şahadetlerinin, yeminlerinin (red edilmesinden korkmalarına) bu yüzden insanlar arasında kötü bir şöhret kazanmış olacağını endişe etmelerine (en yakın bir çâredir) binaenaleyh bu şekilde bir muamelenin meşruiyeti bir şer'î hikmet, bir umumun menfaati icabıdır. Artık Ey insanlar!. (Hak Teâlâ'dan korkunuz) Onun hükümlerine ve bu cümleden olarak bu şahadet hükmüne muhalefetten sakınınız, (ve dinleyiniz) Cenab'ı Hak'kın bütün buyurduklarını kabul ve itaat suretiyle güzelce kabul ediniz . (Allah Teâlâ fasıklar topluluğunu) Onun kutsî hükümlerine riâyet ve itaatten uzak olan kimseleri (hidâyete) cennet yoluna, selâmetlerine, saadetlerine vesile olacak bir yola (erdirmez) onları eliboş ve ziyanda bırakır. Artık her müslümana lâzımdır ki, gerek şahitlik hususunda ve gerek diğer fiil ve hareketlerinde Allah'ın hükümlerine muhalif hareketlerden sakınsın, kendi kötü hareketiyle kendisini hidâyet ve kurtuluş yolundan mahrum bırakmasın. İşte bu mübarek âyetler böyle yüce, mühim bir uyarıyı kapsamış bulunmaktadır. Tefsirlerde bildirildiği üzere Temim bini Ave ile Adiy bini Yezit ticâret için Şam'a gitmişler, o zaman Hıristiyan bulunuyorlardı. Onlar ile beraber Amr Ibni Aşın azatlısı olan Büdeyl de bulunuyordu. Bu zat ise muhacir müslümanlardan idi. Şam'a gidince hastalanmış, yanında bulunan malının nelerden ibaret olduğunu bir pusulaya yazıp bu pusulayı gizlice eşyasının arasına atmıştı. Sonra eşyasını Temim ile Adiy'e verip onları vârislerine vermelerini vasiyette bulunmuş, sonra da vefat eylemişti. Bu eşya arasında üçyüz miskal ağırlığında ve altın ile nakışlı bir gümüş kâse bulunuyordu. Bunu Temim ile Adiy alıp sakladılar. Medine'i Münevvere'ye dönünce Büdeyl'in eşyasını va rislerine verdiler. Varisler bu eşyanın arasında mezkûr kâsenin de bulunmuş olduğunu o pusuladan anlayınca bunu Adiy ile arkadaşından sordular, onlar ise kâseyi inkâr ettiler, Büdeyl bize ne teslim ettiyse onu size tamamen verdik dediler. Varisler bu durumu Rasûlullah'a arzettiler, bunun üzerine 107 inci âyeti kerime nazil oldu. Temim ile Adiye ikindi namazını müteakip minberin yanında "kendilerine teslim edilen eşyadan birşeye hiyânet, birşeyi gizlemediklerine dâir yemin verildi, onlar da yemin ettiler, serbest bırakıldılar. Daha sonra o kâse Mekke'de bulundu, elinde bulunan şahıs, ben bunu Temim ile Adiyden satın aldım dedi. Bunun üzerine Temim ile Adiy dediler ki: Biz o kâseyi Büdeylden satın almıştık, fakat bunu isbat için beyyinemiz bulunmadığı için söylemeyi uygun görmedik diye hırsızlıklarını saklamak istediler. Durum tekrar Büdeyl'in vârisleri tarafından Rasûlullah'a arzedildi. Bunun üzerine de "108" inci âyeti kerime nazil oldu. Binaenaleyh Büdeyl'in vârisleri bulunan amr Ibni As ile Muttalib bini Übey Veda'aye yemin etmeleri söylendi "vallahi Temim ile Adiy yalan söylediler, hiyanette bulundular" diye yemin ettiler. Bunun üzerine o kâse veya onun bedeli o zatlara ve rildi. Daha sonra Tamimi Dari'de müslüman olmuş ve hakikaten o kâseyi alıp saklamıştık diye itirafta ve Cenab'ı Hak'tan aflar temennisinde bulunmuştur. § Vasiyet, lügatte: Emir ve bir işi birine ısmarlamak demektir. Çoğulu: "Vesâya "dır. Istılahta: Bir malı veya menfaati ölümden sonraya bağlayarak bir şahsa veya bir hayır yönüne meccanen temlik etmektir. Isa da vasiyet mânâsına geldiği gibi vasi tayin etmek mânâsına da gelir. Musi, bir malı veya bir menfaati vasiyet eden kimsedir. Vasi de bir kimsenin malında veya çocuklarının işlerinde tasarmf etmek üzere tayin edilen şahıstır. Buna "Musa ileyh" de denir. Müşabih de vasiyet olunan mal veya menfaattir. Musa leh de kendisine vasiyet olunan şahıs veya yöndür. § Vasiyetler şöylece beş kısımdır: (1) Vacip vasiyetlerdir. Bu, emanetleri, bilinmeyen borçları vermeye ve hac ile zekât ve kefaretlere ait vasiyetler gibi vasiyettir. (2) Müstahab vasiyetlerdir. Borcu ve vârisleri olmayan bir müslümanın bütün mallarını bir hayır yoluna vasiyet etmesi gibi. (3) Mendub vasiyetlerdir. İhtiyacı olmayan İlim ve selâh sahiplerine yardım için yapılan vasiyet gibi. (4) Mubah vasiyetlerdir. Varis olmayan yakınlardan, yabancılardan zengin kimselere vasiyet gibi. (5) Mekruh vasiyetlerdir. Fasık, günahkâr kimselere vasiyet gibi. § Bir kimse en fazla, malının üçte birini bir şahsa veya bir yöne vasiyet edebilir. Fazlasını vasiyet etmiş olsa vârisleri razı olmadıkça geçerli olmaz. Vârislere vasiyette geçerli değildir. Zaten onlar vasiyet edecek kimsenin terekesine sahip olacaklardır. Bunlardan bazıları tercih edilerek onlara vasiyet edilse diğer vârislerin gönüllerinin kırılmasına ve aralarında dedikoduya sebep olacağı için hikmete uygun olmamı; olur. Bir de bir kimsenin vârisleri fakir olup da kendilerine isabet edecek miras payı ile ihtiyaçları karşılanamıyacak ise vacip olan vasiyetlerden başkasını yapmamak daha iyidir. Çünki vasiyet yapılmadığı takdirde hem akrabalık hakkına riâyet edilmiş, hem de ihtiyaç sahiplerine tasaddukta bulunulmuş olur. § Meşru vasiyetlerin dinî hikmeti ise pek açıktır. Bu sayede hukuka, insaniyete riâyet edilmiş, insan servetinden uhrevî bir menfaat de kazanmış bulunur. Nitekim bir hadisi şerifte:: Kendisinde vasiy edecek bir şey bulunan bir müslüman için muvafik değildir ki, yanında vasiyetnamesi yazılmış bulunmaksızın iki gecesi bile geçsin.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014