KÜNYE   KAYNAKÇA   İLETİŞİM      

  SAYFANIN MOBİL VERSİYONU: kuranmeali.name.tr   

ARAPÇA METNİ     SURELER     MEAL     TEFSİR     KELİMELER-KAVRAMLAR    
TEFSİR  

60-MÜMTEHINE SURESI (13 Ayet)
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri ve Meali Mümtehine Suresi 1  Ayeti Kerime Tefsiri ve Mealleri - 60/1
60-MÜMTEHINE SURESI - 1. AYET    Medine
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ ۙ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي ۚ تُسِرُّونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنْتُمْ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ -1
Ya eyyuhelleziyne amenu la tettehızu ´aduvviy ve ´aduvvekum evliyae tulkune ileyhim bilmeveddeti ve kad keferu bima caekum minelhakkı yuhricunerresule ve iyyakum en tu´minu billahi rabbikum in kuntum harectum cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy tusirrune ileyhim bilmeveddeti ve ene a´lemu bima ahfeytum ve ma a´lentum ve men yef´alhu minkum fekad dalle sevaessebiyli.
60-Mümtehine Suresi 1. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ: Ey imân etmiş olanlar! Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ittihaz etmeyiniz, siz onlara bir meveddet sebebiyle bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki, onlar size Hakk´tan gelen şeyi münkir bulunmuşlardır. Rabbiniz Allah´a imân ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer siz Benim yolumda ve Benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz (O kâfirleri dost tutmayınız). Onlara meveddet ile sır veriyorsunuz ve Ben ise sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ey îman etmiş olanlar: Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar edinmeyiniz, siz onlara bir muhabbet sebebi ile bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki: Onlar size Hakk'tan gelen şeyi inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a îman ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de -yurdunuzdan- çıkarıyorlardı. Eğer siz benim yolumda ve benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz -o kâfirleri dost tutmayınız- onlara dostlukla sır veriyorsunuz ve Ben isem sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu mübarek âyet, müslümanları uyanmaya davet buyuruyor. Din düşmanlarını dost tutmamayı emrediyor. O din düşmanlarının nasıl casusça hareketlerde bulunacaklarını haber veriyor. O dinsizlerin gerek Yüce Peygamber hakkında ve gerek onu tasdik edenler hakkında ne kadar kötülük düşünen, sûikaste cüretli olduklarını bildiriyor. Allah-ü Teâlâ'nın her şeyi hakkıyla bildiğini, O'nun emrlerine boyun eğmeyenlerin hidâyet yolundan sapıtmış olacaklarını ihtar buyurmaktadır. Şöyle ki: (Ey îman etmiş olanlar) Ey Resûl-i Ekrem'in ashabı!, (benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar edinmeyiniz) yâni: Kâfirleri kendiniz için yardımcı, iyilik sever zanneylemeyiniz. (Siz onlara bir muhabbet sebebi ile bâzı haberler ulaştırıyorsunuz) Yâni: Aranızdaki bir muhabbet vesilesiyle o kâfirlere Resûl-i Ekrem'in bâzı harekâtını haber veriyorsunuz, İslâm dini için cihada hazırlanmakta olduğundan din düşmanlarını haberdar ediyorsunuz. (Halbuki: Onlar) O kâfirler (size Hak'tan gelen şeyi inkâr etmişlerdir.) Onlar, Cenab-ı Allah'ı da, O'nun Peygamberini de ve O Peygambere indirilen kitabı da inkâr ederek küfür içinde yaşamaktadırlar. Artık nasıl olur da öyle kâfirleri dost tutar da müslümanlara ait sırlardan onları haberdar ediverirsiniz. İslâmiyetin yayılmasına engel olacak şeylere sebebiyet vermiş bulunursunuz?. (Rab'biniz) Olan (Allah'a îman ettiğinizden dolayı) o kâfirler (Peygamberi de, sizi de) yurdunuzdan (çıkarıyorlardı) Hak Teâlâ'ya samimiyetle ibadette bulunduğunuzdan ve İslâm dinini yaymaya çalıştığınızdan dolayı sizi Mekke-i Mükerreme'den çıkarmaya çalışıyorlardı. Sizin bir kusurunuz yok idi, sadece öyle ilâhî dine hizmetinizden dolayı size düşman kesilmişlerdir. Artık siz onlardan ne beklersiniz ki: Onlara karşı dostluk gösteresiniz? (Eğer siz benim yolumda ve benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz.) O kâfirleri dost tutmayınız, onları müslümanların hareketlerinden haberdar etmeyiniz. Halbuki: Siz (Onlara) o kâfirlere (meveddet ile) bir muhabbet göstermek sebebiyle (sır veriyorsunuz) müslümanların cihada hazırlandıklarından vesaireden o din düşmanlarını haberdar ediyorsunuz. (Ve Ben isem) Halbuki, ben Yüce Yaratıcı, ey kullarım!. (Sizin gizlediğiniz sevi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim.) Artık nasıl cesaret ediyor da din düşmanları ile gizlice haberleşiyorsunuz. Sizin o gayr-i meşru muamelenizden Yüce Peygamberin haberdar edilmeyeceğini mi sanıyorsunuz? (ve onu) O kâfirleri dost edinip te onlara müslümanların sırlarını haber vermeyi (sizden her kim yaparsa) öyle İslâmiyet aleyhinde bir harekete cür'et gösterirse (artık yolun ortasından sapmış olur.) hidâyet yolundan ayrılmış, cennetlere kavuşturacak olan bir selâmet yolundan uzaklaşmış bulunur. Binaenaleyh böyle bir cür'etten son derece kaçınılmalıdır. "Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi tefsirlerde ve hadis kitaplarında şöylece bildirilmektedir: Resül-i Ekrem Sallâlâhü Aleyhi Vesellem, Mekke-i Mükerreme'nin fethi için gizlice gazaya hazırlanıyordu. Peygamberin bu maksadından Bedr gazvesine iştirak etmiş seçkin sahabilerden Hatib İbn-i Ebû Beltea haberdar idi. Bu sırada Abdülmuttâlip oğullarının azatlısı olan (Sarre) adındaki bir kadın, Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye gelmişti. Peygamber-i Zîşan Efendimiz, o kadına müslüman olarak mı, yoksa yalnız muhacir olarak mı geldiğini sormuş, o da: Hayır.."Yalnız ihtiyaç sebebiyle geldim" demiş pek muhtaç bir hâlde bulunduğundan şikâyet etmiş, Resül-i Ekrem Hazretleri de Abdül'muttâlip oğullarına emretmiş, o kadına ihtiyacını bertaraf edecek kadar nafaka ve elbise vermişler, yol masrafını da vermek lütfunda bulunmuşlar, Hatib de o kadına on dinar vermiş, elbise giydirmiş ve onunla Mekke'lilere gizli bir mektup göndermişti. Hatib, o mektubunda yazmış ki: "Ey Mekke Ehli!. Biliniz ki, Resülullâh Sallâlâhü Aleyhi Vesellem, sizin üzerinize gece bir ordu ile gelecektir. Allah'a yemîn ederim ki: Eğer ondan size yalnız bir kimse dahi gelecek olsa elbette ki: Allah-ü Teâlâ onu size galip kılacaktır, O Peygamberine olan vâ'dini yerine getirecektir. Artık uyanık bulununuz!" Sarre bu mektubu alıp götürmekte idi ki: Cibrîl-i Emîn gelerek bu hâdiseyi Resül-i Ekrem'e haber verdi. Peygamber Efendimiz de Ashab-ı Kiramdan Hz. Aliyi, Amman, Talha'yı, Zübeyri ve daha birkaç zâtı gönderdi, o kadını takip ettiler, yolda yakalayıp mektubu istediler, kadın inkâr etti. Hz. Ali de "Resülullâh" gerçeğe aykırı söz söylemez, mektubu çıkar ver yoksa seni kılıcım ile parçalarım" deyince kadın, korkmuş, mektubu saçları arasından çıkarıp vermiştir. Resül-i Ekrem Hazretleri, Hatib'i huzuruna çağırdı; bu mektubu biliyor musun diye sordu, o da: Evet.. Biliyorum, dedi. Bunu ne için yazıp gönderdin sualine de şöyle cevap verdi: "Yâ Resülullâh!. İslâm olduğum günden beri kâfir olmadım, senin için iyilik sever olduğumdan beri bir hıyanette bulunmadım ve o kâfirleri kendilerinden ayrıldığımdan beri sevmem; fakat ben Kureyş arasına bir yabancı olarak girmiş bir kişiyim, seninle beraber olan muhacirlerden her birinin Mekke'de yakınları vardır, onların ailelerini, mallarını himaye ederler. Benim ise ehlimi koruyacak kimsem yoktur. Artık istedim ki, Mekke'lilerin yanında bir elim olsun da onunla benim yakınlarımı himaye etsinler ve muhakkak bilirim ki, Allah-ü Teâlâ onların üzerine senin ezici kuvvetini indirir, benim mektubum ise onları bir şeyden müstağni kılamaz. Resül-Î Ekrem Efendimiz, Hatib'i tasdik ederek onun özrünü kabul buyurdu. Hz. Ömer ise dedi ki: Yâ Resülallâh!. Beni bırak, bu münâfıkın boynunu vurayım. Peygamber Efendimiz de buyurdu ki: Yâ Ömer!. O Bedir ehlindendir, Allah - ü Teâlâ'nın bir bildiği vardır ki: Onların haklarında "dilediğinizi işleyin, ben sizin için muhakkak ki, mağfirette bulunurum" buyurmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer de gözlerinden yaşlar akarak "Allah ve Resulü" bilir demiştir. İşte bu âyet-i Kerîme, bu hâdise üzerine nazil olmuş, Hatib'in bir hatada bulunmakla beraber mü'min olduğuna işarette bulunmuştur. Kurtubî merhum diyor ki: Bu âyet-i Kerîmedeki beyanat, Hatib hakkında bir azarlamadır. Bu ise onun fazlına, Resûlallâh hakkında iyilik severliğine ve îmanındaki sadakatine işaret eder. Çünki böyle bir azarlama, bir seven tarafından sevgilisine karşı yapılır. Filvaki bütün bu ilâhî beyanlar, bir azarlamaya ve uyanmaya vesîle olacak bir nasihati içermektedir.

KUR'AN-I KERİM MEALİ, TEFSİRİ; AÇIKLAMASI, YORUMU VE MANAYI İZHARI;

Copyright © kuranikerim.name.tr, 2014